- 386 Okunma
- 3 Yorum
- 3 Beğeni
-PILE PILE PILE SESLERİ ARASINDAN YÜKSELEN BİR EFSANE OLMAK-(2)
“Pele Diyarbakırspor’lu Bebbe’den farksız” diyen Ahmet Çakar’ı anmadan olmaz. Eh! Bazı yönlerimiz benzeşir. Cinastan, kafiyeden hoşlanırız. Ancak sevgili Çakar kestirmeden sonuca gideyim derken ofsayta düşebiliyor.
Evet, yıllar öncesine uzanıyorum şöyle bir. Telegol programı mıydı yine? Messi ile Arda arasında gidip gelen bir sohbet. Arda Turan İspanya’ya gitmek üzere olmalı. Arda’nın da Messi kadar yetenekli olduğunu öne süren ya da yerli Messi olarak tanımlayan yorumlar gelmekte stüdyoya. Tabi Ahmet hoca çakar çakmaz çakan sivriliğiyle yahu Messi kim, Arda kim yapmakta. Bugün geriye dönüp baktığımızda Çakar haklı elbette. Ancak o gün bu mukayeseyi yapanlar benzer bir kumaşı, potansiyeli gördükleri için bu değerlendirmeleri yapıyorlardı. Yoksa istatistikler üzerinden aynı performans değildi söylenen.
Arda bana göre de, milenyumda futbolumuzun en yetenekli futbolcusudur. Çabuk çökmesi kişisel dünyasına ve onu besleyen damarların tıkalı olmasına bağlıdır kanımca. Milli takımda, Galatasaray’da ve Atletico Madrid’de başarıları olmadı mı? Ne ki, muhabbeti kısa kesti. Başta kendisi olmak üzere, futbolumuzun hak etmediği kadar. Sorun Arda ile Messi’nin futbol potansiyelinde değil. Ülkemiz nerede, dünya nerede? Batılı milletler nasıl adam yetiştirmekte? O memleketlerin sporcuları nasıl kalıcılığı, istikrarı yakalıyor? Bizimkiler nerede su kaynatıyor? Vs. Ciltlere sığmaz yanıtlar.
Konumuzla alakalı kısma dönersek, Çakar birden dünyaca ünlü Pele’ye çevirir konuyu. Pele’nin de abartıldığı gibi öyle ahım şahım bir adam olmadığını söyler. Tabi ortam gerilir bir anda. Zaten üstadın hedefi bu. Tam bir manipülasyon ustası. Tıp doktoru olmanın yanı sıra başarılı bir hakemlik mazisine sahip. Genel izleyici ya da sosyal medya çevrelerinde yahu bırakın şu adamı yapılsa da, zannımca işler pek öyle değil. Çakar etkin bir polemik adamı. Tartışma oluşturmayı, gündem meydana getirmeyi, algı yönetimini hepsini hepsini yutmuş insan evladı. Tamam çok yorumunu gerçek payları dairesinde konuyu ekşitmenin ötesinde görmem. Kişileri, olayları, olguları birbirine katar, boca eder çıkar. Bir konu etrafında taassubun arttığı hallerde ezber bozmak adına lazım olan insanlardan. Şu kadar ki, taassupla birlikte dikkat edilmezse hakkaniyeti de yerle bir edebilecek nitelikte kanaatimce. Çünkü detayların bir bölümü ona lazım, tamamı değil.
Programda da Ahmet Çakar, Pele’nin çok golü gibilerin bizim ligimizde her gün atıldığından alır, ünlü Brezilyalı futbolcunun bir FİFA projesi, bir şehir efsanesi olduğuna bağlar sözü. Katılımcılardan Ziya Şengül’ün Pele’yi yere göğe koymayan sözleriyle birlikte iyice hareketlenir program.
Tartışmayı izlerken ünlü hakem hocamızın en gerçek payı olan yorumlarından birini yaptığını fark ettim birden. Sözüme mim koyun lütfen! Gerçek payı diyorum. Tepeden tırnağa değil yoksa. Bizdeki öykünmeci bakış açısı düşünülürse Ahmet Çakar haklı. Dünya kupası belgesellerinde uluslararası yıldızların en dandik, en vasat gollerine, hareketlerine şapka çıkartmaz mıyız? Gerçekten de ülkemizde her gün benzerine rastlanacak golleri ecnebilerden gördüğümüzde ayakta alkışlamaz mıyız? Hem de sırt üstü uzandığımız yerden.
Pele, şahsiyetinin kimi özelliklerinden dolayı aktif futbolculuk yıllarından FİFA’nın gözüne girmiş biridir gerçekten de. Peki nasıl bir karaktere, kafa yapısına sahiptir “Siyah İnci”? Profesyonelliğin tüm gerekleri dairesinde disiplinli, sistemli, planlı, programlı, dünyayı kendi kişiliği, benliği üzerinde inşa eden insanlardandır o. Duygusallık onun kapısından içeri asla giremez. Uyuşturucuya, alkole, sefahate hiç bir zaman batmamıştır. Kendi kültürünün sistematiği içerisinde inançlı bir Hristiyan. Tanrıya, İsa’ya inancında zikzak çizmez. Karşıtları dini imanı para, FİFA’nın kuklası olarak eleştirirler. Cebinde akrep olduğu, futboluyla tribünlere sağladığı temaşa zevkinin ötesinde gündelik yaşamda kimseye beş kuruş faydasının olmadığı gibi “kerameti kendinden menkul” eleştirilere rastlamadım değil.
Elbette milyarların bir ünlüyü televizyon, radyo, internet ya da gazetelerden tanımasıyla, aynı şöhret aleminin insanlarının birbirini yüz yüze tanıması aynı şey değil. Aksini iddia etmek, hatta düşünmek kabil mi?
Ne var ki, insanlar birbirinden derinlemesine ayrılan farklı kişilik gruplarına, dünya görüşlerine sahipler. Kimi var, aşırı duygusal, paraya zerre kadar değer vermez, insancıl, o ölçüde de başkaları için her şeyini verirken, kendisine on para faydası olmaz. Bazısı da var, önce can sonra canan misali, yaşamı kendi egosu üzerinde inşa eder, kendisi bilemedin ailesi dışında kimseye beş kuruş faydası olmaz. Ne ki, iş ve meslek, çalışma yaşamında başarının rotası ekseri bu ikincileri işaret etmekte.
Şimdi efendim! Bu tahlili yaparken, egoizmden yana değilim elbet. Dahası karşıyım da. Ancak neye göre? Ölçü ne?
Aşırı duygusal, hayatın eğrilikleriyle bağdaşamayan bunun neticesinde alkole, uyuşturucuya düşen bir insan, diyelim ki Maradona, tam tersi disiplinli, sistemli, planlı, programlı ötesinde alkole, uyuşturucuya düşmeyen Pele için diyor ki, dini imanı paradır onun; Pele ile bir araya geleceğime, Ronaldo’yla bira içer, Rivelinoyla sohbet eder, Zico ile dostluk kurarım. Bunun bendeki karşılığı, futbol anlayışları ve yapıları arasındaki farkların yanı sıra yaşam stili, dünya görüşü derinlemesine farklı iki insan derim. Maradona futbol bazında virtüözdür, Pele gol makinesi.
Maradona futbolcuların ve futbolun menfaatleri uğruna FİFA’nın çarklarında ezilmiştir. Demem şu ki, ahlaksızdı, sefildi diyenlere iştirak ettiğimi söyleyemem. Diğer tarafta ise, Pele gerçekten ruhunu FİFA’ya satmış, futbolunun haricinde kimseye beş kuruş faydası olmayan biri midir? Burada fayda ölçüsünü yoklamak gerek.
Söz gelimi bin dokuz yüz kırkların başlarında, siyahların şimdiye göre çok daha az imkânlara sahip olduğu, şimdiki gibi spor branşlarında etkinlik kazanmadıkları bir dönemde dünyaya gelmek ve yetenekleriyle çocuk yaşta kendini gösterip kabul ettirmek ve dahi o zencilerin kolayca kapısından içeri giremedikleri bir dünyanın zirvesine bağdaş kurup oturmak, dahası oradan hiçbir dem inmemek suretiyle ırkını temsil etmek, rol model oluşturmak, örneklem teşkil etmek nasıl bir değer üretmek? Öte yandan FİFA’da ya da genel olarak kurumsal dünyada etkinleşmek suretiyle elinden tuttuğu niceleri yok mudur acaba?
Hani derim ki, yan bazı faktörleri de yabana atmamalı burada. Sosyolojik bakışla bir bireyden değil bir olgudan söz ederiz onu andığımızda. Sofistike bir yaklaşımdır ama, Uruguaylı yazar Eduardo Galeano “Bir keresinde bir savaşa engel oldu: Nijerya ve Biafra onu bir maçta oynarken görmek için aralarında mütareke imzaladılar.” Der. Kuşkusuz iki günlük ateşkes ilanıdır. Büsbütün harbin sonlandırılması değil yoksa. Şöyle ki bu, Mısırlı ünlü sanatçı Ümmü Gülsüm hakkında anlatılan, bir defasında konser vereceği gün dolayısıyla askerlerin darbeyi ertelediği bahsi kadar heyecan verici değil midir?
Görünen o ki, bu tarz isimlerin koreografilerini salt stadyum ya da konser salonundaki sunumlarıyla sınırlandırmak fevkalade yanılgılı, bir o kadar da yanıltıcı olacaktır.
-SON-
L.T.
YORUMLAR
Var olun değerli Levent Bey.
Kaleminiz daim olsun.
Tüm içtenliğimle yeni yılınızı kutlarım.
Nice yıllara.
İçten selam saygımla
levent taner
Yeni yılın size ve ailenize sağlık, huzur, bereket, mutluluk getirmesini dilerim
Sevgiyle kalın, hoşça kalın
Selam ve saygılarımla.
Değerli Levent Bey, kıymetli dost yazarım, bilgilendirici akıcı bir sunumla yine güzellikler sunmuşsunuz bizlere ki uzağında bilgimin de olmadığı bir konuydu iki bölümdür ilgi ile okuduğum elbet yazarın da başarısı çünkü farklı konularda edebiyatın da nabzını tutarken bunları paralel yansıtmak büyük meziyet.
İçten selam saygımla değerli kadim dostum kıymetli yazarım
levent taner
Yüreğinize, emeğinize, kaleminize, kelamınıza bereket
Çalışmalarınızda başarılar ve sağlıklı günler dilerim
Selam ve saygılarımla.
Sıkmadan akıcı yazılmış bir yazı keyifle okudum ilgi alanıma girmemesine rağmen
Kutluyorum
levent taner
Katılım ve katkınız dolayısıyla şükran duyduğumu söylemek bile yersiz
Çalışmalarınızda başarılar, sağlıklı günler dilerim
Selam ve saygılarımla.