- 288 Okunma
- 0 Yorum
- 1 Beğeni
Kadermi?
Üç erkek üç kız ardeşin en küçükleri idi. Kız olmasına rağmen kendini hep erkek ardaşlar edinmiş,onlarla birlikte misket oynamış,mahalle kavgalarına katılmıştı. Ailesnin tüm ikazlarına rağmen o bundan vaz geçmemişti. Genç kız olduğunda bir bıçkına gönül verdiğinde bunu kendine yedirememişti. Ama gerçek onunda sevebileceğiydi. Sevdi de.. Bir zaman sevgisini içine gömdü ama olmadı. İçindeki volkan onu yakıp kavuruyordu. Sevgisi karşılıksız değildi. Delikanlıda ona karşı boş değildi. Bir müddet böyle devam etti. Sonunda bakışmlar mektuplara daha sonrada sözlere döküldü. Bir gün delikanlı ile birlikte kaçtılar. Ailesi şikayetç oldu polis bulup ailesine teslim etti. Onsekiz yaşını doldurmaya üç ayı vardı. Beklediler ve on sekiz yaşını doldurunca tekrar kaçtılar. Bu sefer İstanbul da bulunduysada rüşdünü ispat ettiğinden,ailesini değilde sevdiğini söylediği adamla kaldı. İzini kaybettirdi. Ailesi çok aradı ama bulumadılar. Nerede ne yaptığı bilinmedi. Sevdiğini sandığı kişiyle nikahsız güney sahillerinde bir müddet penbe hayallerle yaşadıkan sonra bir gün otel odasında uyandığında tanımadığı adamlarla karşılaştı. Sevdiğini sandığı adam onu bırakıp gitmişti. Onu bu adamlara satmıştı. Ne dediyse ne yaptıysa derdini anlatamadı. Ağladı, sızladı,yalvardı ne yaptıysa fayda etmedi. Adamlar"Sevdiğin seni bize sattı." diyorlar başka birşey demiyorlardı. Daha fazla bağırınca da susturmak için dayak atıyorlardı. Daha sonra sakinleşmesi için morfin yapılmaya başlandı. Zamanla iş uyuşturucuya kadar dayandı. Artık bağımlı olmaya başlamıştı. Güney doğunun loş ışıklı, boğucu sigara dumanı ve içki kokuları arasında pavyonlarda uyuşuk vaziyetde çalışmaya başladı. Artık masalarda aranan pavyon kadını olmuştu. Yanında hep bir adamla veya mekan sahibinin güvendiği bir kadınlaydı. Yanlız kalamıyordu. Kalsa ne olacaktı ki her zaman uyuşuktu. Vesikalı bir kadın olmuştu. Artık doğru dürüst kafasını toplayıp düşünemiyordu. Ne adar geçmişini,ailesini hatırlamaya çalışsa kafası bulanıklaşıyor ailesinden hiç kimsenin hayalini gözünün öne getiremiyordu. Uyuşturucunun yanında,müşterilere içirmekten içki müptelasıda olmuştu. Masasına oturduğu müşterisini sarhoş etmek göreviydi. Yıllarca o pavyon senin bu pavyon benim bir mal gibi satıldı, mekan değiştirdi. Masalardan masalara ,kucaktan kucağa dolaştı durdu. Artık kendini alınıp satılan bir mal gibi görüyordu. Çalıştığı bataknede bir gün mekan sahibi"Artık bu kişiylesin" dediğinde o andan itibaren yaşantısı bir batakhanede bitiyor,daha berbat bir başka batakhanede devam ediyordu. Rüzgarda istemiyerek dalından kopmuş yaprak misali kaderi nereye sürüklüyorsa kaderine boyun eğiyordu. Aynalardaki kadını tanıyamıyordu. Uzun zaman sonra İstanbul un köhne batakhanelerine düştüğünde tanıdıklar ailesine haber verdiler. Onu bulan ailesi bu seferde mekan sahibinin önlerine koyduğu borç senedi ile sarsıldılar. Yıllar ondan çok şey alıp götürmüştü. Kesik kesik hiç kesilmeyen öksürük iyice bitirmişti. Kadının ailesi senedi tam karşılaymamışlardı ama mekan sahibi kadının durumunu bildiğinden ne gelirse kar sayarak toplanan parayı aldı ve kadını serbest bıraktı. Onu bu hallere koyan adamsa bir barda çıkan kavgada bıçaklanarak öldürülmüştü. Kadın yıllar sonra hürriyetine kavuşmuştu ama canlı cenaze gibiydi. Günler ve gecelerce kabuslar gördü. Öksürük bir türlü dinmiyordu. Doktorun ailesine söylediğine göre çiğerleri iflas etmişti. Adam mezarın başında fatiha okuduktan sonra dalgın gözlerle mezara bakarak "Canım kardeşim,çok çektin ama hiç olmazsa bir mezarın oldu." dedi. Mezarlık kapısına doğru yürürken yağmurda hızlanmıştı. Kamil ERBİL
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.