Günde İki Kez Duş Alıyor
Kapı zili çaldı. "Bu kim acaba?", diyerek, kapıya yöneldim. Telaşlanmıştım. Bana habersiz kimse gelmeyeceğinden, biraz tedirgin oldum. Ses çıkarmasınlar diye terliklerimi çıkardım. Ayak uçlarıma basa basa dış kapıya yaklaştım. Mercekten baktım. "Bu Tanja!" deyip, hemen kapının anahtarını çevirdim.
Tanja, yan dairede oturan yetmiş beş yaşlarında ve yalnız yaşayan komşum. Bitkin görünüyordu. Rengi solgundu. Yüzü fazlasıyla kırışık gibi geldi bana. Gözlerinin altında torbalar oluşmuştu. Onu, daha önce hiç böyle sağlıksız görmemiştim. Benim en yakın komşum olmasına rağmen, ne yazık ki, sık sık karşılaştığımızdan söz edilemez.. Ev ziyaretlerinden hiç söz etmeyeceğim.
"Heidi, merhaba! Şey, sana bir şey sormak istiyorum" dedi. Onu can kulağıyla dinlemeye hazırdım, ama sanki biraz çekincesi vardı: " Tabii ki," dedim. Başını eğdi, elinde tuttuğu çantaya baktı: "Ben oğluma gideceğim. Noel tatilini onunla geçireceğim.. Aa, şey! Ben yokken bi paket filan bırakılmış olabilir kapıma. Bir yerlere gitmiyorsan... acaba içeri alabilir misin?, diye soracaktım." dedi. "Elbette Tanja, hiç sorun değil! Bir yere gitmeyeceğim" dedim. Mavi gözleri ışıldadı. İnce ve kırışık dudakları hafiften gerildi.
Ben, "buyrun , içeriye gel istersen!" deyince; birden ağlamaya başladı.Çok şaşırdım. Hiç ara vermeden konuşmasına devam etti:
"Ah, Heydi! Geceleri hiç uyuyamıyorum. Hiç iyi değilim. Aldığım uyku ilacının etkisi en fazla bir saat sürüyor. Sonra hep uyanık dolaşıyorum. Şarap içiyorum, yorgun düşeyim diye; yok, onun da faydası olmuyor. Bir cehennemde gibiyim. Ne yapacağımı bilmiyorum. Oğlumdan dönünce artık, bir çözümünü bulmam gerekecek." dedi.
Konuşurken titriyordu zavallı kadın. Daha benim bir şey dememe fırsat vermeden, "hep şu üstümdeki yüzünden!" dedi. Şaşkınlığım biraz daha arttı. Parmaklarını V işareti yapar gibi göstererek "iki kez, iki kez Heydi; günde iki kez duş alıyor, anlıyor musun? Sesleri duyunca uyku uyumam mümkün olmuyor. Hayatım çok berbat, çok. Ah, geceler!", derken öfkelenir gibi başını salladı. Ne diyeceğimi şaşırdım. Acınacak durumdaydı.
"Ya, çok üzüldüm, tanja! ...peki kulaklarını tıkamayı denedin mi?" dediğimde; "olmuyor. O zaman da başım ağrıyor", dedi.
Evet, gerçekten uyuyamamasına çok üzüldüm; ama üstündekinin iki kez duş almasına yorum yapmakta zorlandım. Daha doğrusu, ne diyeceğimi şaşırdım. İçimden; "kimseyi ilgilendirmez üstekinin kendi evindeki alışkanlıkları!" dediysem de; gecenin sessizliğinde, duvarlardan sızan seslerin ne kadar rahatsızlık verdiğini ben de, çok iyi biliyordum. Sanki duvarlara gizli mikrofon takılmış gibi gelir insana. İşkence gürür gibisinizdir...
Sonunda Tanja, "iyi Noeller", deyip gitti. Ama ben onu düşünür oldum. Onun anlattığı gece "rahatsızlığı"nı ben de yaşamıştım bundan birkaç yıl önce. Alt dairede oturan genç bir çift vardı. Çok dinç ve dingindiler. Çok da nazikti ikisi. Fakat sık sık partiler düzenliyorlardı. Bizi önceden uyarırlardı, ama yine de uyumaya çalışmak mümkün olmazdı. Allahtan, kısa bir süre sonra taşındılar. Şimdi oturanlarla hiç karşılaşmadığım gibi; bir yaşam belirtisi ne duydum ne de gördüm şu ana kadar.
Zavallı Tanja! Onun mutlaka bir şeyler yapması lazım; çünkü normal değil uzun süre böyle uykusuz kalmak. Pandemi döneminde, kedi sahibi olmuştu. Oğlunun kedisiydi. Birbirlerine uyum sağlamaları uzun sürmüştü. "Hep arkamdan geliyor. Miyavlıyor. Bıktırıyor beni! Çok huzursuzum o geldiğinden beri. Yemeğini de yemiyor... Geri vereceğim, çaresi yok!" demişti.
Şimdilerde alışmışlar birlikte yaşamaya. Artık Tanja, her işini ona göre planlıyor. Başka bir şehirde oturan oğluna giderken, kedisini de yanında götürüyor; bugün yaptığı gibi.
Umarım, umarım oğlunun yanındayken rahat uyur, huzur bulur, zavallı komşum.
H. Korkmaz 21/12-22 Sthlm
YORUMLAR
Benim uykum da çok hafifdir...üst komşum tam ben uykuya dalacağım sıra duşa girerdi...o su saatlerce şarıl şarıl akardı, hiç şaşmaz her gün hep benim tam uykuya dalacağım saatlerde üsttekilerin hareketli yaşamları -geç saatlerde ve çocukların koşmaları dahil- ivme kazanırdı...uykusuzluktan işten gelir öğle saatleri bir iki saat kestirim dediğimde de çocuklar at gibi koştururdu evde:)
ama bir iki sefer bizimkiler anahtarlarını almayı unutmuşlar zile basmışlar dakikalarca ben hiç duymamışım geri gitmişler...odur budur kapıda kalacaklar korkusuyla anahtarsız çıkmıyorlar evden...adı üstünde anahtar demi ben sizin bekçiniz miyim ya hayret bi şey! kaç kere uyandırdılar beni öyle...eski evde zili kapatma düğmesi vardı o iyiydi uyuyacağım sıra kapatıyodum:)
çok sinir bozucu gerçekten o yüzden Tanja'yı çok iyi anlıyorum ...
zaf haskon, mi hin caverdere atasu kunra:))
uykusuzluk kötü çok iyi bilirim...hele gece vardiyasında olunca gecenle gündüzün sarmaşık gibi birbirine dolanıyo...
sevgilerimle canım...
Tüya
Nere heya, Waa miki je tüya. Moa mı vatene ke, "wuyyyy! Ez terson ke, ju bero tonune çena mı vezo, a reyne haire ho nivo. :)) Çok gülerdik bu laflara...
Gerçekten de insan yaş aldıkça hassaslığı artıyor. Benim şimdilerde uykum "kuş" uykusu gibidir; anında duyarım! Belki de bana öyle geliyor :)
Canım benim, çok teşekkür ederim güzel varlığına, bu hoş yorumuna...
Hode rınd nade, sevgiler çokça.
Gule
tok hode rınd kayke wamına baçkon:)
Eee...
Kimisi de top atsan uyanmıyor.
Ne yapsa utanmıyor.
Ne yazık, şikâyetçi olanlar haksız olabiliyor.
Betonarme binalar gürültüyü mükemmel iletiyor.
Oysa yapı tekniğinde çözümleri var. Ama ülkemizde standartlara sadece gülünür. Malûm şimdi inşaat açgözlülükle atbaşı gidiyor.
Sanırım bu sorun yaşlandıkça belirginleşiyor. Diyetini ödüyoruz bir şeylerin. Herkes herkesi kendine benzetmemeli.
Duşlar...
Ve dullar...
Büyük sorun...
Hem de Büyükşehirde...
Çok saygımla Şairim.
deniz_tayanç1 tarafından 22.12.2022 01:45:56 zamanında düzenlenmiştir.
Tüya
Gülmemek mümkün mü?
Adeta yepyeni bir pencere açtınız konunun kalbine...
Baki teşekkülerimle selamlar, saygılar ve esenlikler olsun.