- 380 Okunma
- 0 Yorum
- 1 Beğeni
HALA SULTAN VE KIBRIS
Ümmi Haram binti Milhan "Hala Sultan" künyesiyle anıldığı için adı bilinmemekte, İbn Abdülber onun isminin doğru bir tespitinin yapılamadığını zikretmektedir. Kız kardeşi Ümmü Süleym’e ait Rümeysa ve Gumeysâ isimlerinin bazı kaynaklarda ona nispet edildiği de görülmektedir.
Hala Sultan’ın nesebi, Hazrec kabilesinin, kolu Neccâroğulları’na dayanır. Annesi de yine Benî Neccâr’dan Mâlik b. Adî’nin kızı Müleyke’dir. Enes b. Mâlik’in annesi Ümmü Süleym onun kız kardeşi, her ikisi de, Bi’rimaûne hadisesinde şehit düşen Harâm ve Süleym de erkek kardeşleridir. Ümmü Haram binti Milhan’a neden "Hala Sultan" denilmiştir? Ümmü Harâm’ın (“Hala Hatun”) veya (“Hala Sultan”) diye anılmasının sebebi teyze kelimesinin Arapça’sı olan “hâle” dolayısıyladır. Bugün de Anadolu’nun çeşitli yerlerinde teyzeye “hala” denilmektedir. Türkler tarafından Hz. Peygamber’le yakınlığı sebebiyle “hala” Arapça “teyze” anlamına gelen “hâle” kelimesi Türk telaffuzunda “hala”ya dönüşmüştür.
Sultan kelimesinin de Osmanlı döneminden itibaren verilmiş olup, Kıbrıs’ın sahibi anlamına gelir. Resulullah’ın dedesi Abdülmuttalip’in annesi Selma, Neccâroğulları’dan olduğu için Ümmü Harâm ve Ümmü Süleym ile Resûl-i Ekrem arasında süt veya soy bakımından teyze-yeğen ilişkisi vardır. Bazı âlimlere göre Ümmü Harâm, Hz. Peygamber’in süt teyzelerinden biriydi. Bazılarına göre ise aralarında babası veya dedesi yönünden süt teyzeliği bulunmaktaydı. Bu sebeple Resulullah kendini onlara daha yakın hisseder, Kubâ Mescidi’ni ziyarete gittiğinde her iki kardeşin orada bulunan evlerine misafir olur, yemek yer, öğle uykusuna yatar, hazır bulunanlara nafile namaz kıldırırdı. Hala sultan, Resûl-i Ekrem’den beş hadis rivayet etmiş olup Bunların en meşhuru Kıbrıs’ın ve İstanbul’un fethini müjdeleyen hadistir.
Bir defasında Resûl-i Ekrem Hala sultanın evinde öğle uykusundan gülerek uyanmış, Hala Sultan niçin güldüğünü sorunca, uykusunda kendisine ümmetinden fetih maksadıyla Akdeniz’e açılan bazı kimselerin gösterildiğini ve onların cennetlik olduğunu söylemiştir. Bunun üzerine Hala Sultan kendisinin de onların arasında bulunması için dua etmesini istemiş, o da dua etmiştir. Ardından tekrar uykuya dalmış, yine gülerek uyanmış, Hâlâ Sultanın bu defaki sorusu üzerine de ümmetinden bazılarının İstanbul’u fethetmek amacıyla sefere çıkacağını, onların da günahlarının bağışlanacağını haber vermiştir. Hala Sultan kendisinin de onların arasında bulunması için dua etmesini isteyince Resûl-i Ekrem ona Kıbrıs’a gideceksin sen demiştir.
Resûl-i Ekrem’e biat eden kadınlardan olan Hala Sultan’’ (Ümmü Harâm’’) in evliliğinde Muhammed adında bir çocuğu doğmuştur. Bade bin Sâmit, Akabe biatlerinde bulunmuş, Hz. Peygamber’in bütün gazvelerine katılmış, Mekke fethinde Ensar birliğinin kumandanlığını yapmıştır. Karısı Hala sultan epeyce yaşlı olmasına rağmen Kıbrıs seferi gelip çatınca Allah Resul’ünün tebşir ettiği vakit geldi.” diyerek Hz. Osman’ın halifeliği döneminde yapılan ve Müslümanların ilk deniz seferi olarak geçen “Kıbrıs seferine” eşiyle hala Sultan ile iştirak etmiştir. Uhud ve Huneyn gibi savaşlarda bulunup yaralı askerlere hizmet eden Ümmü Harâm kocasıyla birlikte Suriye savaşlarına katılmak için Dımışk’a da gittiği bilinmektedir.
Halife Osman döneminde Suriye Valisi Muaviye b. Ebû Süfyan, denizden de hücuma geçmenin kaçınılmaz olduğunu görerek, adını en önemli yer altı zenginliklerinden biri olan bakır madeninden alan Kıbrıs’a bir donanma gönderilmesi hususunda halifeyi ikna etti. Halife, sahillerin askerle takviye edilmesi ve hiç kimsenin sefere zorlanmayıp yalnız gönüllülerin alınması şartıyla Kıbrıs’a hareket edilmesine izin verdi. Birçok ünlü sahabilerin yanı sıra Ubâde b. Sâmit ile hanımı hala sultan ‘(Ümmü Harâm)’’da katıldı Hala sultan işte o zaman Kıbrıs’ı şereflendirdi. Osmanlılar Kıbrıs’ı fethedince kabri ihya edilmiş, üzerine Şeyh Hasan Efendi tarafından türbe inşa edilmiştir. Küçük bir külliyeye dönüştürülmüştür. Türbe, Kıbrıs’ın Rum kesiminde, Larnaka şehri dışında Tuz gölünün yakınında yer almaktadır. Hala Sultan Türbesi, İstanbul’daki Eyüp Sultan Türbesi gibi Kıbrıs’taki İslâm varlığının en eski izini teşkil etmesi nedeniyle aslında mana olarak bir mühürdür.
İstanbul’un fethinden evvel İstanbul’a gelen Eyyüb el-Ensari Hazretlerinin İstanbul’a kattığı mananın aynısını Hala Sultan Hazretleri de Kıbrıs adasına yaşatmıştır. Bu vesileyle aslında Hala Sultan’’ (Ümmü Harâm ‘’) Peygamber Efendimizin Kıbrıs’a bir hediyesidir. Resulullah’ın “Annemden sonra annem” dediği Ümmü Harâm Hazretleri, Kıbrıs’ın kızgın ve sıcak topraklarına bambaşka bir mana yüklemiştir. Ayrıca Hz. Muhammed’in bir yakınına ait olması sebebiyle Kıbrıs’ın fethinden itibaren adada yaşayan Müslüman Türker’in ve gayri Müslimlerin de en önemli ziyaretgâhı olmuştur.
Dünya Savaşı’na kadar buradan geçen Osmanlı gemilerince top atışı ile selâmlanan türbe padişahlar ve devlet ricâli tarafından sunulan kıymetli hediyelerle donatılmıştır. Kıbrıs Evkaf Dairesi’nce içinde bir kütüphane tesis edilen tekke Rumlar tarafından tahrip edilmiş ve bir süre askerî karargâh olarak kullanılmıştır. İbadete açılan tekke, kandil günleri, Cuma ve bayram günlerinde ibadet etmek isteyenlerin uğrak noktası olmaya devam ediyor. Akdeniz’in nuru” demek yetersiz kalır belki de. Çünkü o sevgili Peygamberimizin çokça sevdiği süt teyzesi Hala Sultan ‘’ (Ümmü Harâm)’’ın ta kendisidir. Hala Sultan Medineli olup, Medineli Müslümanların yani Ensar’ın ilklerindendir. Ümmü Haram, Enes bin Malik’in teyzesi olup yakın akrabalık bağından dolayı Peygamber Efendimiz ile ikinci yeğen olurlar fakat Peygamberimizin kendisine teyze diye hitap etmesi ve mahremi muamelesi yapmasının sebebi, mübarek anneleri Hz. Amine ile Hala Sultan’ın süt kardeşi olmalarından kaynaklanırdı. Yani Hala Sultan Peygamberimizin süt teyzesidir.
“Hâle” kelimesi, Arapçada “teyze” demektir. Bu yüzden, Osmanlı tebaası ismi ile hitap etmekten çekinerek Arapçadan gelen bu kelimeyi olduğu gibi kullanmış ve günümüze Hala Sultan olarak gelmiştir. Peygamber Efendimizin muhabbet beslediği Ümmü Harâm Hazretleri birçok sefere ve savaşa katılmıştır. Bu seferlerde ve savaşlarda yaralılara yardım etmiş, erzak taşımış ve dahi birçok hizmette bulunmuştur. Huneyn ve Uhud gibi çetin savaşlarda bulunmasının yanı sıra zevci ile İslam ordularının Suriye seferlerine de katılmıştır. Peygamber Efendimizin ona müjdelediği Akdeniz seferinin hasreti vardı.
Kıbrıs seferi, Müslümanların denizcilik alanındaki ilk başarısıdır. Böylelikle Bizans gölgesindeki Akdeniz kıyılarına İslamiyet ile yeni bir anlayış ve güç dengesi gelmiştir. Hala Sultan Hazretleri, Kıbrıs’a ulaşıldığında gemiden indikten sonra bindiği katırdan düşerek boynunun kırılması sonucu Larnaka’da şehadete ermiştir. Şehit düştüğü yerde defnedilmiştir. Larnaka yakınlarındaki Tuzla’da bulunmaktadır. Hala Sultan, toprağa düştüğü ilk andan itibaren nuru ile Akdeniz’i ve Akdeniz’e kıyısı olan tüm medeniyetleri aydınlatmıştır. Osmanlı Devleti 1571 yılında Kıbrıs’ı fethedince Hala Sultan’ın kabri ihya edilmiş ve 1760 yılında üzerine Şeyh Hasan Efendi tarafından türbe inşa edilmiştir. Hala Sultan’ın türbesi, Hala Sultan caminin hemen arka tarafında bulunmaktadır. Hala Sultan Hazretleri ve türbesi, Kıbrıs için kabri İstanbul’da bulunan Eyüp Sultan Hazretleri’nin istirahatgâhı gibi önemli bir semboldür. Aslında mana olarak bir mühürdür. İstanbul’un fethinden evvel İstanbul’a gelen Eyyüb el-Ensari Hazretlerinin İstanbul’a kattığı mananın aynısını Hala Sultan Hazretleri de Kıbrıs adasına yaşatmıştır.
Bu vesileyle aslında Ümmü Harâm Hazretleri, Peygamber Efendimizin Kıbrıs’a bir hediyesidir. Resulullah’ın “annemden sonra annem” dediği Ümmü Harâm Hazretleri, Kıbrıs’ın kızgın ve sıcak topraklarına bambaşka bir mana yüklemiştir. Kıbrıs’ın Rum kesiminde, Larnaka şehri dışında Tuz gölünün yakınında yer almaktadır. Tekkenin varlık sebebi olan ve ona adını vermiş bulunan türbede, Hz. Osman’ın hilâfeti zamanında kocası Ubâde b. Sâmit ile İslâm ordularının Kıbrıs seferine katılan Hz. Peygamber’in süt halası Ümmü Harâm binti Milhan el-Ensari’ye gömülüdür. Halk arasında Hala Sultan olarak anılan ve hakkında bazı menkıbeler rivayet edilen Ümmü Harâm türbenin bulunduğu mevkide attan düşerek şehit olmuştur. Osmanlılar Kıbrıs’ı fethedince kabri ihya edilmiş ve üzerine Şeyh Hasan Efendi tarafından türbe inşa edilmiştir. Türbenin çevresinde, Kıbrıs muhassılı Silahtar Kaptan başı Mustafa Ağa tarafından şadırvan, tekke, Kıbrıslı Seyyid Mehmed Emin Efendi tarafından cami yaptırılmak suretiyle küçük bir külliye teşekkül etmiştir.
Hala Sultan Türbesi, İstanbul’daki Eyüp Sultan Türbesi gibi Kıbrıs’taki İslâm varlığının en eski izini teşkil etmesi, ayrıca Hz. Muhammed’in bir yakınına ait olması sebebiyle Kıbrıs’ın fethinden itibaren adada yaşayan Müslüman Türker’in en önemli ziyaretgâhı olmuştur. I. Dünya Savaşı’na kadar buradan geçen Osmanlı gemilerince top atışı ile selâmlanan türbe padişahlar ve devlet ricâli tarafından sunulan kıymetli hediyelerle donatılmıştır. 1959’da onarım geçiren ve Kıbrıs Evkaf Dairesi’nce içinde bir kütüphane tesis edilen tekke Rumlar tarafından tahrip edilmiş ve bir süre askerî karargâh olarak kullanılmıştır. Rum tarafında bulunan türbe önemli gün ve bayramlarda ziyaret edilmektedir. Süleyman şah nasıl garip kalmış ve mahzunsa Hala sultanda öyle garip ve mahsundur.
========================================AR=======================================
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.