- 361 Okunma
- 1 Yorum
- 2 Beğeni
SANAT VE HAYAT
Düşündüm de; sanat için evladı iyaldan geçmek çağımız da ne kadar mümkündür, yahut mümkün müdür? İnsanın hayat karşısındaki bütün sorumlulukları açısından buna değer mi? Değerse kim ve ya kimler için değer, yahut değmez.
Evladı iyal: En dar anlamı ile eş ve çocuklar, dahası bütün sorumluluğunu taşımakla mükellef olduğumuz ailemiz. Ne hayatın, ne de sanatın, doğuşla birlik elimize verilen bir reçetesi yoktur. Her iki anlamda da, doğuşla birlik genlerimizden bize intikal eden nüveler olsa da, biz hayatı da, sanatı da, gerçek anlamı ile sonradan deneme yanılma yolu ile değişerek ve dönüşerek; kabuller ve retler oluşturarak öğreniriz. Buna eğitim de dahil olmak üzere, elimize ne sanat, ne de yaşama adına bir hayat bilgisi kitabı verilmez. Biz bu kitabı yaşayarak sonradan kendimiz inşa eder ve yazarız, bu ilk nefesten, son nefese kadar da devam eder. Her hayat bilgisi kitabı ancak ilk nefesimizle başlanan bir kitaptır. Bu hayat süreci içerisinde çoğu insan eğilimlerini ve melekelerini de sonradan keşfeder. Bir sanat adamı olup olamayacağını da..Hatta çoğu bunu da kendi keşfedemez de, başkaları onun adına keşfeder ki böyle hayatlar çok görülmüştür. Farzımuhal, siz yahut çevreniz böyle bir melekenizin, sanat yönünüzün, böyle bir sivri yanınızın olduğunu keşfetti, yahut siz keşfetmeyi başardınız.
Burada hayatınızın hangi döneminde başardığınız önemlidir. Eğer çocuk yaşta, yahut ilk gençlik döneminizde keşfetmişseniz, işiniz daha kolaydır. Sanat adına hayatınızı yönlendirip kendinizce bir biçim verebilirsiniz. Mesela hiç evlenmeyip, hayatınıza hiç kimseyi sokmayarak, sırf kendiniz için imkanlarınızda varsa bir yol çizebilirsiniz, bunda kısmen hür de sayılırsınız, kısmen diyorum, çünkü hayatta, her şeye rağmen sonsuz ve sınırsız bir özgürlük yoktur. Gençlik döneminizi aşıp, bir eş de edinip, çolukçocuğa karışmışsanız, işinizin peşin olarak daha zor olacağı kesindir. Derin çelişkiler de tam da burada başlamaktadır. Bir yanda sanatın sizden istedikleri, bir yanda hayatın deli gerçekleri. Herhangi bir sanata bu noktada yakalanmış olanlar çoğu zaman bahis oynarlar. Bu bahsi sanat mı kazanmalı, hayat mı? Ağır soru budur. Sanatın ve sanatçının tarihine baktığımızda, bu bahsi sanat adına oynayanlar sayıları az olsa da çıkmıştır. Duyguları adına hayatını bahis koyanlar da buna dahildir. Böyle delilere de rastlanmıştır. Yanı sıra, hayat adına bahis oynayanların daha çok olduğu bir gerçektir. Ortalama örnekler ise bize, hayat ile sanatın bir arada sürdürülebilir olduğunu göstermiştir daha çok. Burada bazen sanat, bazen hayat yara alsa da, her şeyin ikisi ile birlikte güzel olduğu ve olacağı benim kanaatim. Şiir yazıyorsak, hayatın bizatihi kendisinin şiir olduğunu neden unutalım ki? Bir romancı isek zaten hayatın bizatihi içinde yürüyor değil miyiz ki? Bir ressam, bir müzisyenin de farklı düşünme şansı yoktur. Evet, sanat insan için şüphesiz bir aydınlatma ve aydınlanma aracıdır, ancak hayatımızı zehirleyen bir şey değil, gerçekte hayatımızı anlamlı bir şekilde inşa eden ve güzelleştiren bir şey olduğunu unutmamamız lazım. Asıl olan sanat değil, hayattır. Çünkü yaşamaya değer bir hayat varsa sanatın da bir anlamı olacaktır. Sanat heyulalar, cinler, periler için değil, bizatihi hayatın kendisi içindir. Ailemiz, çocuklarımız, eşimiz, hatta işimize bir anlam katıyorsa, gerçekte sanatın da bir anlamı vardır. Peki sanat fedakarlık ister mi? Elbette ister, ama bu ne bizim, ne sorumluluğunu taşıdıklarımızın hayatı bahasına olmamalı. Sanatkar bu ilişkiler ağını da sanatçı maharetiyle en iyi şekilde örmekle mükelleftir. Çünkü hayatın bizatihi kendisi de sanata dahildir...
Hayat aynı zamanda bir eşgüdümlü muvazenedir. Herkesin katkısı olabileceği gibi, bir uyum da söz konusudur. Sürekli değişim ve dönüşüm geçiren hayatta bu hepimiz için mümkün olmaya bilir. Çünkü biz bir arada yaşarken de, hem aile olarak, hem de bireyler olarak da farklı değişim ve dönüşümler geçiririz. Bu değişim ve dönüşüm anında çok farklı kutuplara kaymış da olabiliriz, belki kopmuş da, bunların hepsi olasıdır. Burada izlenecek yol biribirimize muvazene- uyum adına bir katkıda bulunamıyorsak, anlamaya çalışmak ve biribirimizi aileyi sürdürebilecek şekilde kabullenmek en çıkar yoldur. Kopuşlar derinliği olan ve ciddi bir gerçeklik üzerine oturuyor, bireyler biribirini yıpratacak, ezecek, tüketecek hale gelmişse, anlayışsızlık kesin olarak iktidar olmuşsa, bunu da bir cendek gibi sürüklemenin anlamı yoktur.
Sanat elbet de çok değerlidir, ama hayat daha daha çok değerlidir. Hayat sanatın değil, sanat hayatın mütemmim cüzüdür...
Hayrettin YAZICI
YORUMLAR
Çok verimli bir yazı.
Maşallah velud bir zihin.
Zor bir konu.
Sıkmadan ortaya seriyor fikirleri.
Bir sanat bir de hayat var.
Sanat, hayatı dışlamasın.
Hayatsa sanatı içermeli bir biçimde.
Bu, zorunluluk.
Keşke Yahyi Kemal o zor ekonomik koşullar içinde ölmeseydi.
O zorlu dizeler dökülür müydü, bilinmez. Sağlaması yok bunun.
Örneğin Şiir hayat mı?
Hayat, bildiğimiz anlamıyla Şiirsiz olurmu?
Bu bağımlılık bir sanrı mı?
Bir zanaatkarın ofisinde Şiirin işi ne?
Bir Şair için zanaat ne kadarsa o.
Bunları kim bir araya getirebildi?
Çok saygımla.