- 578 Okunma
- 4 Yorum
- 6 Beğeni
Açıl Susam Açıl!
Okuduğunuz yazı Günün Yazısı olarak seçilmiştir.
Sivas’a ait bir türkü dinlerken zihnime takılan güftenin güzelliğiyle sarsıldım.Türkünün henüz başında “Dedi beyhude yorulma kapılar sürmelidir.”
Kullanılan kelimelerin nahifliği ve zerafeti ayrı bir güzellikken litaratürde kapıyla ilgili ne kadar çok çağrışım geçti zihnimden bilemiyorum. Kimbilir sürmeli kapılar bir bir açılır bizlere.Yusuf peygamberin her açılan kapıda yaşadığı ferahlıkla doluverir kalbimiz belki de.
Eskiden şehirlerin ana giriş kapıları o kadar görkemli ve güzel yapılırmış ki şehre böyle bir şehre ilk defa gelen birisinin dikkatini celp edermiş mutlaka.Bu müthiş kapıların heybetini ve haşmetini bir kenara bırakıp güzel dilimizin görkemli kapısının eşiğine adım atarak ve dibacemize bir müracaat olsun diye bismillah diyor ve Rabbimizin bize nice güzel kapılar açması için tazarru ve niyazda bulunuyoruz.
Her birimiz bulunduğumuz konuma gelmek için nice kapılardan ne zorluklarla geçmişizdir.Belki işin en başındayız belki de ortasında belki de geçmemiz gereken son kapının eşiğindeyiz maksudumuza ereceğimiz kapının.Yalnız şu bir gerçek ki nefes alıp verdiğimiz sürece ne kapı ne eşik bitecek gibi değil.
Hayatın zorlu yollarında insan elbette yorulur ve ruhumuzun bu tek başına yolculuğunda sığınacak bir han kapısı ararız. Ancak Aşık Veysel’in ifadesiyle handa fazla duramaz kalamayız.Ulaşmak için menzile gece gündüz ilerletmeliyiz. Kim bilir belki de Faruk Nafizin denk geldiği Han Duvarlarında Maraşlı Şeyhoğlunun gurbeti hasreti yansıtan dizeleriyle buluşan gözlerimizin yangınına yetişiverir sağanak sağanak gözyaşlarımız.Ama duramayız konaklayamayız bizler yürüyerek ilerleyen varlıklarız. Bu yüzden bize açılan bu kapıdan başka bir menzilin kapısına ulaşmak için meşşailerin ayak izlerini takip etmek Aristo’dan neşet eden bu tür düşünce ve felsefenin açacağı nice kapıları geçmemiz gerekecek.Bu yolu tutturanların bir kısmı belki ulaştığı ilk yol ayrımında farklı bir yol tutacak kimi tasavvufun büyüleyici atmosferinde Mevlana gibi medreseyi bırakıp Şems’in kapısında bende olacak farklı bir aşkın yolculuğunda bulacak kendini. Kimi de bu ışığa ilim diyecek bilim diyecek ruhuna uyan bir alanda belki bir çok dalda ilerleyecek.Ancak kim ne yol tutturursa talep ettiği isteğini gidereceği bir kapı muhakkak arayacaktır. Nasiptir belki hemen buluverir kimisi kiminin de bu kapı arayışı ömrü boyunca da sürebilir. Her arayan aradığı kapının eşiğine ulaşabilir mi bilemem. Kapıdan emin olduktan sonra bu eşiğe varanın gönlünün hurkası sönmeyecek ki bağrına bastığı gözyaşı testisinde ki su kaynayabilsin ve mürşidinin eline değdiği an bu ateş kendini hissettirsin. Kapı açıldığında bizim Yunus mu diye sorulursa gerisi gelir biiznillah.
Her kapıdan alınmayız kapıya vardığımızda içerden bize dolu bir bardak su uzatırlarsa üzerine gül yaprağı olarak konumlanabilmek de ne büyük nasip.Bazı kapılardan böyle geçilirmiş ama bazende hünkârın ruhunu çözmek yeni bir kapıdan bahis açmakta apayrı bir merhaledir.
Kapıya vardığınızda karşınıza çıkan tokmaklardan sizin elinize hangisi uygunsa onunla vurmalısınız kapıya hane halkının bu zerafeti sizi kapıda bekletmemek ve size göre vaziyet almak için alınmış incelik ve zerafetin kapıdaki yansımasıdır sadece.
Meraklısı için eski tahta kapılarda bulunan çift tokmağın sırrı hikmeti budur işte.
Bazı kapılardan eğilerek girilir mabedin tekkenin kapılarından geçerken yapılan bu istemsiz seremoninin hikmeti budur. Bazı ibadethanelerin kapıları açık olsa da girişi perdeleyen ağır deri kapı brandası size bu saygıyı hatırlatıverir.
Yakup Aleyhisselam’ın oğullarına şehre farklı kapılardan girmelerini tavsiye etmesinde kim bilir ne incelikler var belki dikkat çekmemek belki de kem nazarlara karşı tedbir kimbilir Aklıma gelen insanın meziyetlerini anması doğru olmasa gerek.Ya nazar çeker ya dikkat bazende bu yüzden eller tutulur gözler yorulur.Ancak iş başa düştüğünde elinden geleni yapmak vazifeden kaçmamak gerek.Bazı kapılardan geçerken kimliğimiz pasaportumuz göz resim kaydımızı vermemiz yetmez.Üzerimizde ne bize ne başkasına zarar verecek bir şey istenmez.Tüm rütbelerden tüm kimlik özellik ve meziyetlerden geçerek varırız er kişi yahut hatun kişi olarak kabir kapısına.O eşiğe gelene kadar hangi güzel kapılardan geçebiliyorsak geçmemiz gerek.Nice sırlı kapılardan geri çevrilsek bile kapı arayışını sürdürmemiz talep elimizde kapıya vurmamız bazen seslenmemiz gerekebilir.Kimi kapılar sürmeli kimi kapılar şifreli kimi kapıların eşiği mühürlü olabilir.Akşam olmadan yerler mühürlenmeden girmeliyiz bize en uygun ve doğru kapıdan.
Kapalı kapılar ardında neler oluyor dedikodusunu bırakmadan başkalarının ve başka dünyaların hayatlarına odaklanmayı kesip kendimize odaklanmadan bir yere ulaşamayız. Kapı dışarı edilmeden bulunduğumuz yapının ve kapının kadrini kıymetini bilerek gönlümüzde her gün yeni bir şükür kapısı inşa etmeliyiz.Elimizden geleni yapmalı sabır kapısında Ya Sabur miftahını elden bırakmadan uygun anı kollamalıyız.Bazen zaman ilacı bazen zemin ilacı yani doğru ilacı bulmaktır şifa kapısını aralayabilmenin sırrı.
Kapı illa açılır sen yeter ki vurmayı bil. Bazen kapı zannettiğimiz duvarda olabilir o yüzden açılmayan kapıya odaklanmamız açılan başka kapıları görmemize engel olabilir.Gelecek kapımızı çalmadan geçmişi toparlamak sarı ışıkta hazır olmak en iyi hayat stratejimiz olabilir.Tüm dünya bizim içimizde yeter ki biz doğru kapı ve doğru anahtarı bulalım. Bunu da ancak biz kendimiz başarabiliriz.
Bize görünen her şeyin gerisinde mutlaka daha büyük bir dağ daha engin bir ova vardır. Bazen dağ zannettiğimiz nice tümsekleri bakış açımızı değiştirerek yerde veya yatakta uzanmayı yani konforumuzu tam anlamıyla terk edebilirsek görebiliriz belki.Niyet hayr akıbet hayr.
Bazen maddi imkanlarımızın nüfuzumuzun bize her kapıyı açacağı algısı pompalanabilir zihinlerimize. Böyle şeytani telkinlerden ve bu telkini verenlerden uzak durmalı zira böyleleri aynı zamanda para için her kapıyı tereddütsüz çalabilirler.Ne her yol mübah ne her kapıyı çalmak helaldir.
Kapı açmak bir seçimdir.Hangi kapı nelere açılır yahut neler kapatır bizi bilemeyiz.Bazen terk ettiğimiz kapıyı nezaketle kapatmalıyız çünkü o kapıya görü dönmek zorunda olduğumuz vakit yüzümüz yerde olacağına alnımız açık olmalıdır.
Bazı kapılar Nasreddin Hocamzın türbe kapısı gibidir.Sadece kapı vardır kilitli ancak türbeye her cenahtan ulaşmak mümkündür.Dünyasını değiştirirken bile nüktesi bize hatırlatılan bu incelik bu kapı bana özel sadece ben geçebilirdim ve geçtim. Bu kapı sürmeli ama hakikate ulaşmak için sonsuz doğru hakkımız olduğunu bize en zarif şekilde hatırlatıyor olamaz mı?
Kendi gönül Kabe’mizin anahtarını gönlümüzün biricik sahibine teslim etmeden ne gönül ve ruh ferahlığı ne de huzur ve mutluluk yaşamayacağımızı bilmemiz bize açılmış en büyük nasip kapısıdır.Aradığınız şey kapı komşunuz kendi kapınız dahi olsa Coelho’nun Simyacısı gibi bir arayışa girmeniz şarttır.
Kapı kapı gezmek her eşiğe yüz sürmek gerekmez. Her kapı bize hitap etmeyebilir. Bazı kapıların yüzümüze kapanmasında da bizim için ne büyük hayırlar vardır bilemeyiz. Bir kapı kapansa da bin kapı açılır yeter ki biz aramaya devam edelim. Her arayanın bulamadığı ama bulanların aradığı nice güzel hayır kapılarından geçmek nasip olsun bizlere.Dua da ayrı bir kapı çalma tekniğidir o yüzden kapı çalışımızdaki incelik ve edep bizim en büyük değerlendirme ölçütümüz olacaktır. Bunu bilerek bu bilinçle hareket edebilenlere ne mutlu.
Kapan susam kapan!
Murat Canbolat
26 Kasım 2022
YORUMLAR
Kapılar...
Köprüler...
Caddeler...
Bulvarlar konuşur.
Yüzyıllarca.
Derde düşen konuşur.
Kimse duymaz.
Kimseler duymaz.
Dert ağyare açılmaz.
Nergis ah nergis.
Ah Nergis.
Yazınızı ruhumuz ferahlasın için yazdınız zahir.
Allah razı olsun.
Bu emeğe bin saygı.