- 456 Okunma
- 0 Yorum
- 1 Beğeni
Camide Bir Cuma Namazı
Perşembe özellikle de Cuma günlerine Müslüman Âleminde kutsiyet atfedilir. Cumartesi gününün Yahudilerce, Pazar gününün Hristiyanlarca kutsal kabul edildiği gibi. Oysa tüm Âlemleri yaratan Yüce Allah zamandan, mekândan… münezzehtir. Zaman kavramını kullanan biz insanlarız. Günlerin Allah (cc) indinde birlerinden farkı olduğunu düşünmek garip gelir bana.
Olayları algılamaya başladığım çocukluk yıllarında babamın Cuma günü ustura ile sakal tıraşı olduğunu dün yaşanmışçasına anımsarım. Köyde bile olsa toplum içine çıkacak temiz elbiseleri vardı babamın. Özellikle ceketi öğretmen dayılarımın ceketleri kadar güzeldi.
Evimiz köyden ve camiden uzaktı. Bu bakımdan babam günün erken saatlerinde evden çıkar köy doğru yürürdü. Kardeşlerimle babamın arkasından baka kalırdık. Garip bir hüzün çökerdi içimize. Köye uzak olan evimizde korunmasız kalacağımız hissi uyanırdı çocuk dünyamızda. Zaman geçer, gün batımına yakın beklenen yolcunun eve dönmesi bayram sabahlarının sevincini yaşatırdı bizlere.
Babamız, akşam yemeğinden sonra camide hoca efendinin anlatılarını paylaşırdı. Cuma gününe, camiye hürmet ta çocukluk yıllarından kalmıştır. Aynı duygularla ılık bir Cuma günün Cuma namazı için semtimizin en büyük camisine gittim. Caminin temizliği, cemaatin yavaş yavaş ve sessizce saf tutmaları ruhuma tanımsız bir huzur verdi. İnsanlar büyük bir huşu içinde imam efendiyi dinliyordu.
İmamımız aile düzeninden, son yıllarda iyice artıp gün yüzüne çıkan evlilik dışı yaşamanın aile düzenini bozduğunu vaaz ediyordu. Dinimiz, evlenme yaşı gelen gençlerin bir an önce evlenip günahlara yaklaşmaması üzerine sürdürdü konuşmasını. Evlenme, yuva kurmak için ekonomik durumu iyi olmayanlara yardın etmenin önemli olduğunu, böyle gençlere yardım etmenin büyük sevap kazanılmasına neden olacağını söyledi. Anlatılanlar ilginç ve güncel olayları içeriyordu…
Vaazına devam etti imamımız. Ülkemizde her yıl insanlarımız hac ve umre ziyaretleri yaptığını anlattı. Hac ibadetinin İslâmın şartı olduğunu, en az bir kez yapılması gereğini vurguladı. Özellikle insanımızın sık sık umre ziyareti yaptığını anlattıktan sonra yoksul gençlerin evlenmelerine, yuva kurmalarına yardım etmenin umre ziyaretlerinden daha sevaplı olduğunu vaaz etmesi beni ayrıca mutlu etti.
Hac ve umre ziyaretleri bana acı veren şu düşünceleri anımsattı. Silah üreten ülkelerin silah sanayiine İslâm ülkeleri büyük kaynak aktarır isteyerek ya da istemeyerek... Şöyle çalışıyor çark, kısır döngü. Dünyada en çok silah ithal eden ülke Hindistan iken son yıllarda bu rekoru Suudi Arabistan eline geçirmiş. Günümüzde Suudilerin yeşil dolarları ABD’nin silah sanayiini besliyor. Diğer petrol zengini körfez ülkeleri de silahlara büyük paralar akıtıyor. Türk hacılarının birden fazla özellikle umre ziyaretleri yaparak istemeden de olsa silah üreticilerine kaynak aktarılmasına vesile oluyor. Çünkü Suudilerin petrolden öte gelir kaynakları hac ve umre ziyaretlerinden elde ettikleri paralardır.
Yaşananların daha can sıkıcı boyutu dünyada 40’ın üzerinde Müslümanlığı öne çıkaran ülke var. Hepsi İslâmı farklı yorumluyor ve yaşıyor. Aralarında dostluk yok. İç savaş yadsınıyor birçoğunda. Oluk oluk kanlar akıtılıyor. Ölen de Müslüman, öldüren de... Savaş demek silah demek. Silahları batı üretiyor. Böylece barış içinde yaşama olgunluğunu yakalamadıkları için kıt olan kaynakları silah imal eden ülkelere akıyor İslâm devletleri…
Dönelim camideki vaaza. Ülkemiz kanayan yaralarından en acısına gün yüzüne çıkarıldı geçen günler içinde: 6 yaşındaki bir kız evladımızın evlendirilmesi. Bu konuda imamımız olayı farklı bir boyuta taşıdı. Yaşanan olayın, bu ve benzeri olayların yaşandığı ortamı eleştirmekten öte olayın duyulması üzerine medyada dinimize büyük saldırılar yapıldığını anlattı. Kanunlarımız evlilik yaşının 18 olduğu ve dinimizce de çocuk yaşta evliliklere onay vermediğini söyledi. Peygamberimize atfedilen Hz. Ayşe ile evlenirken Hz. Ayşe’nin 6 Yaşında olduğu iddialarının asılsız olduğu, Hz. Ayşe evlendiğinde 17 yaşında olduğu kesin kaynaklarla doğrulandığının sabittir diye vaazını sürdürdü…
Ben beklerdim ki, imamımız ülkemizde din işleri ile ilgili tüm görevlerin devletimizin resmi kurumu olan Diyanet İşleri Başkanlığı’nca yapılmasının gerekli olduğunu vaaz etsin. 6 yaşında bir kız çocuğunun evlendirilmesinin dinimizce uygun olduğu aymazlığı gibi olayların yaşanmasına ve buna benzer daha nice ahlak dışı olayların yaşandığı tarikatların, cemaatlerin dinimize fayda değil büyük zararlar verdiğini açık açık anlatsın.
Daha daha ülkemizde yaşanan halkın yaşamını zorlaştıran israftan, yolsuzluklardan, had safhaya varan partizanlık uygulamalarını eleştirsin. Eğimim sistemindeki çarpıklıklara yer versin. Maalesef imamlarımız sözü uzatır da uzatır. Dini konularda eserler veren Hulusi Ahmed hocamız Cuma namazlarında cemaatin uzun süre camide tutulması üzerine yaşananların gençleri kaçıran bir uygulama olduğunu eleştirisini getiriyor.
Ezcümle imamlarımız vaazlarında dini vecibeleri sık sık vaaz ettikleri gibi toplumun büyük kesimini ilgilendiren sağlık, eğitim, enflasyon benzeri konuları irdelemeleri beklenir. Yöneticilerimizin icraatlarının toplumun büyük kesimince adil olup olmadıkları vurgulanmalı. Varsa haksızlıklar ifşa edilmeli. Bu konuda rahmetli Yaşar Nuri Öztürk şöyle özgün bir söz söylemişti: “Batı ülkelerinde yöneticiler yurttaşlarını adil yönettikleri için Yüce Allah (cc) güzellikleri o ülkelerin yurttaşlarına nasip ediyor.”
Bu ve benzeri düşünceler içinde namazı eda edip ruhumu arındıran sakin ve huzur ortamı camiden ve birbirlerine büyük saygı gösteren cami cemaatinden ayrıldım. Sokağa çıktım. Mevsim normaline göre ılık bir aralık öğlesi yaşanıyordu Derince-Kocaeli’nde…
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.