- 327 Okunma
- 0 Yorum
- 1 Beğeni
ANMAK YADA ANLAMAK
Alemde var olan her şeyin yaratılış gayesi, yaratıcı tarafından belirlenmiş olan şekil ve sıfatla yaratılmıştır. Yaratılışta kötü, iyi, güzel, çirkin yoktur. Her şey güzel yaratılış üzere yaratılmıştır. Güzel çirkin ayrımı yapılmadığı gibi hayır ve şer olarak da ayrılmaz. İhtiyaç dairesinde ve gereği gibi yaratılmıştır. Güzel ve çirkin bize göre hayır ve şer bize göredir. İnsanların amellerine göre öldükten sonrada defterleri kapanmaz Hayır bıraksa da şer bıraksa da. Sağlığındaki gibi hayır hasaneti devam edermiş
1-Sadakayi cariye
2-İnsanların faydalandığı ilim
3-Hayırlı evlat
Ölüm gelip çattığında; yukarıdaki saydıklarımızın devam etmesi gayretinde olmak gerekir. Dünya hayatının sona ermesi ve ahiret hayatına göç bir son değil, aksine esas hayatın başlangıcıdır.’’ İnsan uykudadır ölünce uyanır’’ hadisinin anlamı zuhur eder. Ölümle: Zahir hayat durduğu gibi, yapılan tüm zahiri fiillerde durur. Ancak bıraktıkları müstesna. bazı işlerin sevabı ve günahı ölümden sonra da devam eder. Yani hayrı devam eder. Günahı devam edende yaptığı kötü eserler ve zulümdür. Bunun defteri de kapanmaz kötü davranışı işleyen kim varsa onu bırakan göçüp gitse de defterine o kötülükler yazılır.
Herkesin faydalandığı ve varlığı devam ettiği müddetçe sevabı da devam eden hayırlardır. Câmi ve mescitler, mektep ve medreseler, yollar ve köprüler, çeşmeler ve sebiller, hanlar ve hamamlar, her çeşit hayır vakıfları. Bunları yapanların, yapımına katkı sağlayanların amel defteri kapanmaz ve sevabı sürekli olur. Bunun yanı sıra sahip olduğu ilmin bırakılması ve kişinin bıraktığı kitap ve ilmi eserlerdir. Bunun yanında kitap yazmak ve yayınlamak, günümüzün modern imkânlarından faydalanarak disketlere aktarmak, kasete ve filme almak, onların muhafaza edildiği ilmi araştırma merkezleri kurmak, konferanslar ve seminerler vermek, kısaca ilmini ve bilgisini kendisinden sonraki nesillere bir şekilde aktarmak, kişinin amel defterinin kapanmamasına ve sevabının devamlı olmasına vesile teşkil eder. Tabiî ki bu ilim ve bilgilerin faydalı ve hayırlı olması önemli bir şarttır.
Çünkü zararlı bilgiler zararlı insanlardan daha kalıcıdır. Zira insan ölür gider, fakat zararlı fikirler devam eder. Bunun da sahibi için sürekli bir vebal olacağı açıktır.
Diğer bir defterin kapanmamasına sebep olan ise hayırlı evlat Anne babaya düşen en önemli görev, çocuklarını iyi bir Müslüman olarak yetiştirmektir. Böyle bir evlat, ölümlerinden sonra anne babasına kendisi dua ettiği gibi, başkalarının da dua etmesine vesile olan işler yapar.
Aşık paşa şirinde bu ifadeleri anlatırken.
Bahtludur, şol kişi kim dünyada adı kala
Bırakılan eser Bu ölmedi diri durur abu hayat içmiş gibi.
Bu yönüyle bırakılan eser âlimden, cahile her kitleye hitap eden bir yapıya sahip olmalı. Hakikati idrak etme noktasında ise herkesin kendi seviyesince nasipleneceği bir eser olmalı. Birçok kitleye hitap etmesi ve içerisinde birçok hikmet barındırma önemini taşır. İnsanlarda meydana gelebilecek köklü, kalıcı değişimi ANLAMAYA çalışmak çaba, gayret ve emek gerektiren zahmetli bir iş, ANMAKSA daha kolay ve zahmetsiz bir yoldur. Anlama çabası, beraberinde değişim ve dönüşümü de getirecektir.
Yunus Emre’yi, Mevlana’yı Hacı Bayram veliyi hasılı büyüklerimizi Anlamak ayrı şey, Programlar yaparak ANMAK ayrı şey. Eser bırakanın defteri kapanmadığına göre ne Yunus’un ne Mevlana’nın amel defteri kapanmıyor. Bu ister ANLAMAKLA olsun İster ANMAKLA olsun. İmamı Rabbani’ nin Mektubat’ ı, Yunus’un Divanı, Mevlana’nın mesnevileri okuduğumuz zaman bizim aradığımız sağlık, huzur ve mutluluğu bulmamız ve yaşamamız hiçbir entegrasyona gerek kalmadan Sağlamamız bir artıdır.
Mevlana’nın mesnevisinde bir adamın su ile ilgili bir hikayesi vardır. Su sesi bir manevi (Mürşide ve maneviyatına) nesneye tekabül ediyor. Kerpiç ise başka bir (Müridin kötü hasletlerini) tasvir ediyor. Mihnetlere, dertlere uğramış adam, suyun (Allah dostunun) tertemiz sesini duymak için duvardan kerpiç koparıp (Nefsi marazlarından) suya atmaya başlar. Sudan da ses gelir. Su, “Ey insanoğlu!” diyordu, “Böyle kerpiç atmaktan, beni rahatsız etmekten sana ne fayda var? Su ve sesine hasret adam benim için iki türlü fayda vardır diyor.
Suyun sesi benim için: ‘’ (Rebap’ Cennet kapılarının açılışına sebep ses veren bir alet)’’, İsrafil in sesi, bu sesi duyan ölü bile dirilir. Su sesiyle bağlar bostanlar güzelleşir. Otlar yeşerir, çiçekler açar. Bu su sesi iç dünyasında hapis kalan ruhun oradan kurtuluşudur. Yakub’a ulaşan bu su sesi Yusuf’un gömleğinin kokusudur. Bazı gerçek bilgileri içerir su sesi, Hazreti Muhammed’e vasıtası olmaksızın Yemen’den gelen Veysel’in kokusudur. Suya ve su sesine hasret bir ihtiyaçlının koparıp attığı her kerpiçle duvar alçalıyor. Dolayısıyla suya biraz daha yaklaşır. İhtiyaç duyduğu havaya ve manevi değerlere yakınlık hissi verir. Kerpici koparıp atıyorum ki her alınan kerpiç sevgiliye yakınlaştırıyor. Her yaklaşmada yeni bir hasret yeni bir istek doğar içimde. Daha çok kerpici kopararak sevgiliye yaklaşma istek ve arzumu aktarıyorum. Ne zaman ki koparma işi bitti hasrette bitiyor. Sevgiliye kavuşuyorum. Vuslatım gerçekleşiyor.
Duvarın alçalması bir yakınlık, onun ortadan kalkması ise kavuşmak, buluşmak olacak. İşte namaz kılarken secde etmek de ‘Secde et de yaklaş’ ayetinde olduğu gibi, duvardan kerpiç koparmaya benzer ve Hakk’a manen yaklaşmaya sebep olur. Bu varlık duvarı yüksek bulundukça, baş eğmeye yani secde etmeye engel olur. Bu toprak bedenden kurtulmadıkça, eğilip ab-ı hayata secde etmek ve ondan doya doya içmek imkânı yoktur. Yaklaştıkça artar yârin köyü muhabbet misali suyun temsil etti manevi ilim ve irfana daha çok hasret ve daha çok yaklaşma ve birleşme isteği doğar. O âşık, suyun sesinden adeta boğazına kadar hak şarabına batmış gibi neşelenir, mest olur. Nadan kişi ise kerpiç suya düşünce ‘bluk’ diye çıkardığı sesten başka bir şey duymaz.” Kerpiçler ve atılması gönül âlemine ait hikmetlerdir. atmaktan maksat, ise kendi iç âleminden gelen sırları başka gönüllere ulaştırmak, aktarmak ve haberdar etmek isteğidir. maneviyat âleminin yabancısı olan kişiler “bluk” sesinden başka bir ses duyamayacaklardır.
Benlikle temsil edilen duvar kerpiçleri atıldıkça alçalacak ve o kişi suya ulaşmakla İlâhî sırlar a da ram olacaktır. Anlam olarak kötü huy ve alışkanlarımızken, kerpiç, su, toprak ve samanın karışımıyla kalıplara dökülerek yapılan bir inşaat malzemesidir.
Kerpiçle örülen benlik duvarı, kişinin kibri ve gururudur. Benlik kişin kendini yüksekte görmesi, diğerlerini ise küçük görme eğilimidir. Kendi kusur ve hatalarını görmeyip Başkasının hata, kusur ve ayıplarını ortaya döker. Bilindiği üzere secde, kişinin Rabbine en yakın olduğu andır. Ancak o zaman suyun sesini yani İlâhî sırları duyabilir ve Rabbiyle hemhal olabilir. Vuslata kavuşmak dileğiyle. Bu aşamadan sonra geçmiş büyüklerimizi ANMAK ya da ANLAMAK babından ben diyorum ki anlayalım anladığımız kadarıyla de yaşayalım.
==================================AR===================================
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.