- 344 Okunma
- 0 Yorum
- 1 Beğeni
GEÇMİŞE YOLCULUK
Otobüs terminalinde beni avcunu açıp pis pis sırıtarak Deli Memet karşamadı. Yıllar önce sırtımda kırdığı üzüm kasasının acısını işte o an hissettim. Yaz kış sırtından çıkarmadığı ceketiyle avazı çıktığı kadar "-Hacıköy, Hacıköy, Haaacııköööyyy" diye bağıran Simsar Kadir’in seside duyulmuyordu. Elinde simit deyneği "-Simit, taze, sıcak simit." diye bağıran Hasan emmi aksayan ayağıyla etrafta dolaşmıyordu. Büfeci Selahattin, Teccel Faruk, Deli İsmet, ayakkabı boyacısı Dilsiz Haşim sırra kadem basmışlar. Zabıta Kürt Ahmet düdük çala çala çocukları kovalamıyordu.
Bir "Çiloşoğlu Köftecisi" kalmış. O da içimdeki hasret gibi büyümüş, kocaman seri üretimli bir işletme olmuş. Yıllar; iki metreye iki metrelik büfede ekmeği kuyruk yağında kızartılan, çeyrek ekmek arası, bol soğan ve maydonozlu köftenin tadınıda beraber götürmüş. Hesabı ödedikten sonra hayal kırıklığı içinde sahte bir tebessümle vedalaşıyorum.
Plansız, projesiz, bazen düz, bazen kıvrıla kıvrıla giden, bazende keskin dönüşleri olan küçük kare kırma taşların sanatla buluştuğu arnavut kaldırımlı dar sokaklar yoktu. Yüksekçe, çamur sıvalı, üstü oluklu kiremitli kerpiç ya da biriket duvarlı avlularıda. Her avlunun kendine has dut, incir, ayva, elma, erik gibi bir ya da birkaç ağacı da yoktu.
Bir avludan avazı çıktığı kadar çocuğuna bağıran bir kadın sesi, bir avludan yine radyodan yüksek volümlü "Arkası Yarın" isimli piyes ya da "Solistler Geçidi" isimli Türk Halk Müziği artık duyulmuyordu.
Yoldan geçenlere bön bön bakan kirli yüzlü, gabardin pantolonlu, üstü kazaklı, başı dazlak, patlak gözlü çocuklar oynamıyordu bu sokaklarda. Pazen ya da dividinden tek parça fistan giyinen kız çocuklarının oyunlarında söyledikleri tekerlemeleri duyulmuyordu. Giderken istop, dokuz taş, yakantop, beştaş ve saklanbaç gibi oyunlarınıda alıp gitmişler.
Yavaş yavaş, doyumsayarak ve anımsayarak katederken kaldırımları; yoldan çeviren, ikramda bulunan, en azından merhabalaşan veya çat kapı girdiğin aşina yüzlerde yoktu.
Şehrin merkezinden uzaklaştıkça yolun sağında solundaki müstakil, sıvasız ya da boyasız evler ve aralarındaki boş arsalardanda eser kalmamıştı. Onların yerini dört-beş katlı, bahçeli güzel evler almıştı. Ve ilk defa o yoldan Lazların çoban köpeğinden korku duymadan geçtim.
Makamında ziyaret ettiğim bir yakınım bile nezaketen evine davette bulunmayacak kadar yabancıydı artık.
Daha doğrusu bu şehire ve insanlarına ben yabancıydım. Şimdiye kadar kimselere yük olmamıştım. Her zamanki gibi yabancısı olduğum bu şehirden ve insanlarından sessizce ayrıldım.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.