Kaybolan ve Bozulan Cep Telefonumla Süren Hikayeler
Akşam işten gelmiş, yemeğimi yemiş ve keyif çayı içiyordum. Birden telefonum çaldı.
Baba telefonumu düşürdüm. Bulamıyorum. Kızılay’dayım şimdi.
Oğlum telaş etme. Eve e gelme. Kızılay’da buluşalım. Ben geliyorum.
Üstümü başımı değiştirdim. Otobüsle Kızılay’a gittim. Buluşma yerinde bir süre dolaştım. Oğlumda telefonda olmadığı için ona bir türlü ulaşamıyordum. Deli olacaktım nerdeyse. Sonunda buluştuk. Farklı bir yerde o da telaşla bekliyormuş.
Baba otobüsü kaçırmayayım diye koşarken cebimden telefon düşmüş. Otobüse binmeden önce fark ettim. Geriye döndüm aradım ama bulamadım. Telefonumu birinin telefonuyla aradım ama açmadılar. Gitti ya o güzelim telefon. Bir daha böyle telefon da almazsın artık. Alır mısın yoksa?
Dur telaş etme. Bende arayım belki açar. Biraz deneyelim. Eğer açmazsa polise gideriz.
Biraz yürüyerek, bende telefonu arayarak bir umut açarlar diye iyiye sağa sola yürüyüp durduk. Şaşılacak olanı yarım saat geçmişti ki telefon açıldı.
Biz telefonun sahibiyiz… Telefonumuzu siz mi buldunuz?
Evet. Yerde duruyordu. İşlerimiz vardı. kaybolmasın diye yerden aldık ve sahibinin aramasını bekleyelim dedik. Yanlış birinin eline geçerse çalınır gider dedik kendi kendimize.
İyi de yapmışsınız. Şimdi Kızılay’damısınız? Telefonu nasıl alalım.
Biz Kızılay’da değiliz. Bir yerde misafiriz. Nerede oturuyorsunuz?
Keçiören’de.
Bizde oraya yakın bir yerdeyiz. Evinizin konumunu verinde telefonu size teslim edelim. Biz geldiğimizde sizi ararız.
Tamam.
Artık Kızılay’dan eve gelmiştik. Hanım ne oldu diye telaşla soru çemberine tuttu beni. Olan biteni anlattım. Hep birlikte rahatlamıştık. içten içe helal süt emmiş birileri de var dedik. Nedense telefonu getirecekleri konusunda da şüphe de duymamıştık.
Yaklaşık bir saat sonra telefon çalmıştı. Buluşma yerini konuştuk ve oğlumla oraya doğru gittik. Gelenler iki kişiydi. Birisi ben yaşlarımda, edebiyatla ilgiliydi. Diğeri orta yaşlı benim meslektaşım biriydi. Ayak üstü konuştuk. Edebiyatla ilgili olan kişi oğlumla samimi bir konuşma yapıyordu. Konuşmaya kulak misafiri olmuştum ama aynı zamanda melektaşımla sohbet ediyordum.
Merkezi bir yerde matbaam var. Senin gibi gençler gelir ve onlarla ilgilenirim. Okulunda oraya yakınmış Mutlaka gel ve görüşelim …
Olur. Demişti oğlum.
Eve davet ettik ama gelmediler. Medya hesaplarını aldım. görüşelim dedim. El sıkışıp veda ettik.
Medya hesabından matbaası olan kişiyi takibe başladım. Yazdığı mesajlar çok güzeldi. Takipçisi de çoktu. Sıradan bir paylaşım gibi izlemeye devam ediyordum. Oğluma da bu kişiyle görüşmemesi konusunda uyarıda bulunuyordum. Nedense o kişiye güven duymuyordum, her ne kadar mesajları hoş olsa da.
Aradan iki yıl civarında bir zaman geçti ki, o kişinin intihar ederek öldüğü haberleri medyaya yansıdı. Sandığımdan da çok fazla kişi tarafından izleniyormuş. Yaptığı yanlış bir eylem, bu intihara neden olmuştu. Bu mesajları olan kişinin yapmaması gereken bir şeydi. Üzüldüm. İnsanın başına neler gelebiliyor dedim. Oğlumla görüşmemesi konsunda ki hislerimde yanılmadığımı anladım o an. Allah kaldıramayacağımız sınav vermesin inşallah. Allah rahmet eylesin.
Bu kaybolan telefon belki bu düşmeden olsa. gerek bir gün bozuldu ve kendini açmaz oldu. Tamire götürdüm açtılar ama oğlum kullanırken yine aynı sıkıntıyı yaşadık. Tekrar aynı yerde tamir ettirdik ve çalışır durumdayken başka telefon alarak, bu telefondan da indirim yaptırdık. Biraz indirim yapmamızla bize faydası olmuş ve bu telefondan kurtulmuştuk.
Sonuçta telefon demiyelim. Bizde bıraktığı ne hikayelerinin izleri kalıyor.
Saffet Kuramaz
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.