- 518 Okunma
- 4 Yorum
- 5 Beğeni
BABAMIN RADYOSU
Okuduğunuz yazı Günün Yazısı olarak seçilmiştir.
***
- Çocuktum, sanırım henüz 7 – 8 yaşlarındayken bir gün, bahçemizde otlattığım kuzuları akşamüzeri eve getirirken, kapımızın önünde alışılmadık bir kalabalık görünce, karmaşık duygularla heyecanlanmış, ürpermiş ama eve iyice yaklaşınca toplanan o insanları ürkek ve üzgün değil de, daha çok meraklı ve şaşkın görünce, derinden bir oh çekerek rahatlamıştım...
Sonra çoğu zaten arkadaşlarım olan köyümüzün çocukları nefes nefese etrafımı kuşatarak “ Baksana, senin baban köye küçük ve acayip bir sandık getirdi, düğmelerine basınca içindeki insanlar hem konuşuyor hem türkü söylüyorlar vallahi, inanmıyorsan git de bak..”
****
Hem çok şaşırmış hem gülmüştüm, sonra onların konuştuklarını bitirmelerini beklemeden içeri koşmuş ve ilk bakışta alnındaki iri “PHILIPS” yazısını keşfettiğim radyomuza bakınca ve babamın izniyle ibresini çevirince, ilk durakladığım istasyonda, çocukluk hafızama çok sağlam şekilde nakşolan, girişte bahsettiğim anonsla karşılaştım…
Yani “ Burası TRT, Ankara, İstanbul, İzmir, Erzurum, Diyarbakır…radyoları…. Şimdi Ali Ekber Çiçek’ten türküler…"
****
Türküleri merakla ve huşuyla dinledik.. Köyde tarlada bahçede olmayan herkes bizde tabi.. Zahmedin o zaman pek kalabalık.. Herkesin dikkatleri, gözleri kulakları radyoya odaklı.. Akşamlar 7 de Ana haber bülteni olurdu, onu da cümbür cemaat dinledik.. Özellikle biz çocuklar sıradan bir kutunun nasıl konuştuğuna, içinde türküler şarkılar saçıldığına, şipşak kapanıp açıldığına bir anlam veremiyorduk..
****
Ertesi gün aynı merak aynı kalabalık.. Sonraki günlerde başta Rahmetli Amcam ve Dedem olmak üzere radyo alan başkaları da olmuştu.. Ama gerek kalite ve gerek ses gücü açısından 1 numaralı radyo gene bizim radyoydu.. Bir gün iddiaya girilmesi sonucu radyolarda ses yarışı için sakin sessiz ve yüksek bir yer tespiti yapıldı. Bu iş için Höyüğe çıkılmasına karar verildi.. Hepimiz heyecanla höyüğe tırmandık.. Kontroller yapıldı radyolar son ses açıldı.. Bizim radyo hepsinin sesini bastırdı.. Azze Bibinin Mehmet Amca kendi radyosunun en güçlü sese sahip olduğunu iddia etmiş bulunduğu için en çok da bozulan ve biraz da üzülen o oldu..
****
Rahmetli Babam sanıldığı gibi radyomuzu şehirden satın alıp getirmemiş, Zahmedin’e radyo getirip satan sanırım Kızılyatak Köyünden bir şahıstan almıştı.. Adam köyün içinde ’Rado var, rado var’ diyerek kapı kapı bağırmış.. Ha bir de O radyo uğruna neler neler gitmemişti ki.. Bir adet su gibi kırma tüfek, bir kaç halı yastığı bir inek, bir küp peynir falan, daha bir miktar para.. Bedel verilen eşyalardan daha da unuttuklarım vardır muhtemelen.. Eeeee o kadar da olacak(tı) elbet, o zaman radyolar sayıyla, çok ender bulunuyor, güç yetmiyor, herkes alamıyor... Alsa da vesaitler çalışmadığı için kırıp dökmeden köye getiremiyor..
****
Uzun dalga.. Orta Dalga.. Kısa dalga.. Her dalgada frekansların ulaşabildiği kadar radyo istasyonu.. Budapeşte den tutun da, Nis- Fransa, Kahire, Belgrad, Amerika’nın Sesine kadar.. Hitap ettiği müzikler ve diğer programlar nedeniyle, özellikle dönemin Genç Kızları, Türkiye’nin Sesi ve Polis Radyosu istasyonlarını dinlerlerdi.. Akşamları da çıt çıkarmadan hangi sesin hangi rolde oynadığını pür dikkat dinleyerek ve belirleyerek Bir Saatlik Süresi olan Radyo Tiyatrosu dinlerlerdi.. Tabi piyesin tam ortasında radyonun pilleri bitmezse.. Zira cereyan yani elektrik olmadığı radyolar tamamen pile bağımlı olduğu için vaktinde pil bulmak da büyük meseleydi..
O vakitler Nahiye / Bucak olan Kurşunlu ve Zahmedine arabalar çalışmazdı.. Nadiren Ede’nin Kamyonu uğrardı.. Kışın pil tedariki daha da imkansızdı. Kardan kapanan yollar sebebiyle kamyon dahi gelemezdi.. Köye 6-7 km. uzaklıktaki Kesik köprü Tren istasyonundan şehire gidilebilmişse, günler sonra pillere kavuşma şansı ancak olurdu..
****
Özellikle bizim radyodaki pil dizilişi çok özel bir maharet gerektirmekteydi.. Bazen defalarca pilleri pil yerinde bulunan plandaki tarife göre dizdiğimiz halde radyo bir türlü çalışmazdı.. Her şeye rağmen Phılıps Markası, ses gücü ve kalitesi ve diğer özellikleriyle radyomuz Zahmedin’de 1 Numaraydı.. Sonraları radyolar hızla çoğaldı.. Küçük radyolar, hatta cepte taşınan saatlere monte edilen radyolar üretildi.. Tabi o ilk radyolar başkaydı.. Özellikle tarlada bahçedeyken, kuzu koyun otlatırken bir an önce radyo dinlemek için zamanın çok çabuk geçmesini ister öğlen ve akşam vakitlerini iple çekerdik.. Hey gidi günler..
YORUMLAR
her yeni makine hayatımız girdiğinde benzer şeyleri yaşadık. onlar güzel anı oldu bizim için şimdiki çocuklar bir çok şeyi bir arada bulunca mutsuzluk çarkına takılır oldu. teker teker vermeli aslında.. kaleminize sağlık.
sehriyar
sehriyar
sehriyar
Hey gidi günler... Nereden nereye?
O yıllarda radyo dedikoduları dilden dile dolaşır. Kulağıma gelen ; köyden İstanbul'a çalışmak için giden delikanlı ne yapar eder, biriktirdiğiyle el kadar bir radyo alır. Köyüne döndüğünde kâh konuşan kâh türkü, şarkı söyleyen bu sihirli kutunun başına üşüşen şaşkın ahali onu , ne olup bittiğini anlayamadan merakla izler. Pili bitip de radyonun sesi bir anda kesilince herkesin ilk aklına gelen şey: "ay çok çaldı, çok söyledi hemen dinlendirelim onu" yaklaşımıdır. Aralarında karar verip radyoyu , dinlensin diye sandığa kapatırlar. Her gün başına toplaşıp dinlenmesini, yeniden türkü, şarkı söylemesini, söyleşmesini bekler dururlar...
Çok güzeldi yazınız.
Kutlarım.
Saygılarımla.