- 1034 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
YAŞIYORUZ SESSİZCE
O eli öpülesi üstadımız Şükrü Erbaş;
“iki kişilik bir yalnızlığım fotoğraflarının önünde
Birisi alıp götürdüğün, diğeri bırakıp gittiğin “ diyerek başlıyordu yazmaya...
Bütün sayfaları ölen eşine hitaben yazmaya başlıyordu “Yaşıyoruz Sessizce”kitabında..
Hatice..!
Dizelere nakış gibi harf harf işlenen Hatice.. Sen gidiyordun, üstad iki kişilik yalnızlık bıraktın, diyip ya seni de yaşatıyordu dizelerde, ya da kendini de öldürüyordu her bir satırda...
Ah be Hatice arkandan nice dizeler ağıt yakıyordu, Şükrü Erbaş’la:
“Harflerden binlerce Hatice yaratıp
Tek tek dokunuyorum hepsine”
...
Diyor, ardından:
“Tuhaf bir adam oldum
Kendimle konuşuyorum evin içinde
Biraz da şu koltuğa oturayım, diyorum
Perdeleri ne kadar zamanda yıkardın, diyorum
Bir gün olsun açık bırakmıyorum yatağımızı
El ayak değmeyen yerler nasıl tozlanıyor böyle
Merak etme, mutfağı tertemiz ettim
Terlikler senin istediğin gibi duruyor
Çamaşır ipini silmeden asmıyorum çamaşırı
Bir kahve yapayım diyorum
İki fincan koyuyorum, süt hazırlıyorum sana
Sessizlikten mi nedir
Bütün bunları yüksek sesle söylüyorum.
İnsan başka nasıl katlanır ölüme, bilmiyorum. “
...
Ölüm sadece birinin yaşamının son bulması mı.. Peki ya yaşayan ölüler kavramı nedir? Nefesi kesilen ölenin mi canı daha çok yanar,yoksa nefes aldığı halde ölen kişinin mi canı daha çok yanar?
Kim ölüm acısını sahiplenebilecek kadar güçlü durabilir ki? Kim yokluğunun sessizliğini kabullenip, o boşluğu doldurabilir ki ?
“Odalardaki boşluğunu topladım geldim
Neşet’in bütün seslerini topladım geldim
Yalnız uçan kuşların gökyüzünü topladım geldim
Yastığında solan tülbendin kokusunu
Topladım geldim
Çocuklar aradı, seslerinin aştığı yolları topladım geldim
Bir kadın ilaç soruyordu eczanede, elleri yok
Alın çizgisinde yanan kandilin fitilini topladım geldim
Mihrapsız secdesiz bir dua mezar taşlarında
Sen nasıl yok olursun anlamıyorum,
Topladım geldim”
...
Diyordu, üstadımız..
Bir başka dizelerinde ise;
“Ayrılık burcum...
Parmaklarım birer mihrap çırası
Gövdem bitene kadar tüteceğim başında.”
...
“Ölüler yaşlanmazmış
Yalan
Sensin canımda çırpınan zaman”
...
“Harfim, hecem, cümlem
Bütün hatıralarımızı toplayıp geleceğim
Ayrılık o zaman tamam olacak.”
..
Her harf arkandan sürüne sürüne ağlıyordu sanki,Hatice.. Sen ne de güzel sevilmissin kıskanılası,unutulmaz Hatice..
Ve sen Şükrü Erbaş ...Sen takdire şayan en güzel aşkın mührü ve okunası en güzel dizelerin sahibi.. Dilerim bütün kadınlar Hatice gibi sevilir ve şiddetin yeri yürekten dökülen sevgi sözcüklerine bırakılır. Sen ki ölen eşinin arkasından sulamaya devam ediyorsun yüreğinde sevgiyi gün gün,harf harf ilmek ilmek kağıtlara nakış nakış islercesine murekkebinle sulayarak.. Toplumumuzun genelinde ise ya evlatlar ya da ana babalar üstleniyor senin görevini ve onlar önce sevgiyi değil, mezar topraklarını suluyor yarı gözyaşlarıyla, yarı ellerinde testilerle.. Dilerim bütün kadınlar şiddetin gölgesinde ezilerek değil, Allah’ın takdiri ilahiyatinda eceliyle ölür. Dilerim, gazeteler kanlı yazıları değil, Hatice gibi aşkları yazar ve “Yaşıyoruz sessizce” cümlesi sarmaşık sevgilerin en güzel suskunluğu olur.
Yüreklere iyi bakın.Unutmayın,her canlı Allah’ın bir emanetidir,kendiniz bile... Var olan her canlının değerinin bilinmesi dilegiyle. Sevgiyle kalın..
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.