Kızıl Saçlı Minik Kız ve Ceviz Kurdu. 7
ıx
Kral, yaptığı toplantıda Şövalyelerinden ülkesinde olan bitenlerle ilgili bilgi almaktadır. Kral, iki yüz metre kare uzunluğunda, elli metre kare eninde, orta büyüklükteki toplantı odasında bulunan, özel bir ağaçtan yapılma, altı metreye dört metre kare dikdörtgen biçiminde şekillendirilmiş, masanın başında oturmakta, Şövalyeleri ise onun sağında ve solunda yer almaktadır. Karayaki’nin yeri Kral’ın hemen karşısında, masanın diğer ucunda ayrılmıştır!
Karayaki kapıyı vurarak içeri girer. Kral’ın odasında hararetli bir şekilde devam eden konuşma bir anlığına bölünmüştür ancak Karayaki’nin masaya oturmasıyla kaldığı yerden devam eder. Karayaki, Minik Kız ve Ceviz Kurdu’nun neden olduğu bu durumdan nasıl kurtulabileceğini düşünmekte ve onları bulduğu yerde yok etmek istemektedir! Zira Kıral’ın bu denli devlet işlerine tekrar dönmesinin sebebidir onlar.
Bu sırada yakından ama nereden geldiği belli olmayan gürültülü bir ses duyulur! Bu ürkütücü ses şömineden gelmektedir. Odadaki herkes şaşkın bir halde nefesini tutmuş gelen sese kulak kesilmişlerdir. Çok geçmeden çığ düşercesine bir gürültü odanın tevazulu sakinliğini böler ve odayı şömineden haykırırcasına fışkıran bir toz bulutu kaplar… Toz aralandığında yüzü baca tozundan seçilemeyen minik bir kız fırlar!
Karayaki gözlerine inanamaz: “Sen..!?”
Minik Kız:
“Maalesef, evet ben!”
Kral’ın sadık komutanları Minik Kızı hemen yaka paça bir halde yakalarlar. Kral karşısına getirilen yüzü gözü tam olarak seçilemeyen, kazınmış kafasına ve baca karası kaplanmış suratına karşın, önüne cesaretle dikilen bu tatlı kıza hayretle bakarak:
“Sen de kimsin… Nasıl geldin buraya?”
“Efendim size anlatacaklarım var, lütfen beni dinleyin!”
Karayaki:
“Hayır konuşturmayın onu. Hemen hapse götürün!”
Kral:
“Kim bu Karayaki?”
“Kralım, bu size bahsettiğim isyancılardan biri; sanırım Kraliçemiz hakkında bir şeyler biliyor, sorguya çekiyorduk. Küçük olduğundan olacak, bir fırsatını bulup kaçmış, size suikast yapacak efendim, dinlemeyin onu!”
Kral:
“Suikast mi...? Bu halka ne olmuş böyle?”
Kurtçuk daha fazla dayanamaz, Minik Kızın cebinden yere zıplayıverir ve:
“Kralım lütfen dinleyin, Karayaki sizin dostunuz değil..!”
Kral:
“Konuşan bir Kurtçuk mu, Neler oluyor böyle?”
Karayaki odadaki Şövalyelere sertçe hitap ederek:
“Onları hemen sorgu odasına alın!” Ve Kral’a dönerek hafif bir ses tonuyla “Ben ilgilenirim Kralım!”
Kral:
“Peki Karayaki!”
Kral sertçe emreder:
“Götürün onları buradan!” Ve Karayakiye dönerek; “Ne olup bittiğini bana mutlaka bildir!” Der.
Askerler, Minik Kız ve Küçük Ceviz Kurdunu kaptıkları gibi götürürlerken, her ikisi de son umutlarını da kaybetmenin üzüntüsüyle kahrolmaktadırlar.
Kurtçuk askerlerin elinden kurtularak Kralın önüne sıçrar:
“Durun, Kraliçenin yerini biliyorum!” Der.
Karayaki atılır ve kurtçuğu bir hamlede yakalayıverir. Askerlere teslim ederken:
“Evet lanetli sülük, seni konuşturacağız zaten!” Der ve Askerlere Götürün şunları…” Diye haykırır!
Minik Kız ve Kurtçuğun elinden bir şey gelmemesi çok üzücüdür, sonları da pek iyi görünmemektedir!
Minik Kız ve Küçük Ceviz Kurdunu götüren Askerler kapıyı açtığı anda; kapıdan içeri biri girer ve yere yığılır. Yorgun ve bitkince başını kaldırarak, Kralla göz göze gelir; bu Kayıp Kraliçedir! Kral gözlerine inanamaz. Kraliçe tüm gücünü toplayarak elini kaldırır ve işaret parmağı ile Karayakiyi göstererek:
“O… O yaptı..! Yakala onu Karalım!”
Karayaki çaresizce kaçmaya çalışır ama Askerlerden kurtulamaz; gözlerinden rahatça okunabilen nefretle bir Kraliçeye, birde Ceviz Kurdu ve Minik Kıza bakar ve haykırır:
“Hainler..! Bunu ödeteceğim size..!
Kral, Kraliçesini yerden kaldırarak, ona hiç bırakmamak üzere, tarif edilemez sevinç ve mutlulukla sarılır, Kraliçesi de bitkin kollarını eşine sararak sevinçten ağlar. Birbirlerini doyumsuz bir tat alırcasına aşkla öperler!
Kraliçe tedavi edilir, Minik Kız ve Küçük Ceviz Kurdu, Kral ve Kraliçe tarafından çok sevilir, onları evlatları gibi görürüler. Karayaki sorguya çekilerek, ona hizmet eden askerleri ile birlikte çok uzak bir ülkede ki, çıkışı asla mümkün olmayan Krallığa ait bir hapse gönderilir. Artık çileli ve acılı hiç bitmeyecek bir ömre sahip olmuşlardır! Bu durum Karayakiye çok dokunmaktadır; daha dün Krallıkta her şeye sahipken, yanında bir dediğini iki etmeyen yardımcıları varken, şimdi karanlık, dar ve rutubetli bir hücrede tek başına cezasını çekmektedir. Cezaevinin görevlileri de çok acımasız davranmaktadırlar.
x
Karayaki kapısında nöbet tutan Askere:
“Hey Asker, bunu yemem ben, içinde böcekler ölmüş!”
“Kes sesini yoksa kırbacımı yersin!”
“Ben kimim biliyor musun sen Asker? Ben Karayakiyim, Karayaki... Senin bile sahibinim ben!”
Asker sinirlenmiştir; kapıyı açar, içeri girerek Karayakiye birkaç, kırbaç darbesi indiriverir.
Hapishanenin koridorlarını dahi şiddetle inletecek sesler çıkar!
“Burada sadece bir mahkumsun, kadın..! Ve yetki sen de değil, ben de! Kafamı kızdırma yoksa her yemekten sonra sana böyle tatlı da ikram ederim.”
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.