- 285 Okunma
- 1 Yorum
- 2 Beğeni
Çok Şaşırıyorum
Siz de şaşırıyor musunuz?
Şaşırmamak lazım hayatta olup bitenlere; yaşadıklarımıza, gördüklerimize, duyduklarımıza. Ama ben şaşıyorum. Sonra da şaşırmama şaşırıyorum. Ayrıca bu kadar çok şaşırmak kelimesini söylememe de şaşırıyorum.
Oysa gerçek bu.
Siz şaşmıyor musunuz?
Güneş tenimize renk değiştirtecek kadar güçlü parlarken, bedenimiz serinlemek için sürekli kendi kendini ıslatırken; birden bire havanın buz gibi olmasına ve bu kez de ısınmak için çareler arar olmamıza şaşırmıyor musunuz? İklim değişikliği, dünyanın yörüngesi, bilim falan demeyin bana; evet öyle ama yine de çok şaşırtıcı değil mi? Bütün o sistem zaten varlığı ile insanı hayrete düşürmüyor mu?
Mesela; gecenin bir yarısı sokak ortasında yatan köpeklerin aynı yöne bakarak ayağa kalkmaları ve havlamaya başlamaları sizi şaşırtmıyor mu? Bakıyoruz ama bir şey görmüyoruz, onların ısrarla havlamalarına karşın. Hayret!
Şakır şakır yağan yağmurun toprakta ortaya çıkardığı harika kokunun henüz hiç bir parfüm firması tarafından yaratılamamış olması sizce de ilginç değil mi?
Peki o yağmur damlasının ağaçların yaprakları üzerindeki pırıltısı! Çok ilginç. Hele ki o damlanın yere düşmesiyle karıncaların istemsizce duş almış olmaları? Hayret doğrusu. Çok şaşırıyorum ben bunlara.
Altı aydır aynı apartmanda yaşayıp da henüz hiç görmediğim komşularımın olmasına ne dersiniz!?
“Şimdi çok meşgulüm ben seni arayacağım.” deyip de, o meşguliyetin hiç bitmemesi durumu, nedir?
Doktoru artık daha iyisin deyip de kullandığı ilaçların dozajını yarıya indirince üzülen annelere ne dersiniz? Hayret doğrusu! (Hoş, onun sebebi belli de, neyse. Daha sonra konuşuruz o konuyu.)
Yani, demem o ki; şu hayatta pek çok şey karşısında hayrete düşüyorum. Doğa olayları, hayvanların tavırları, parıldayan güneş ışınları, ayın zarafeti ve insanlar. En çok da insanlar beni şaşırtıyor. Sadece yaptıklarıyla değil üstelik, yapmadıklarıyla da. Söyledikleri veya söylemedikleriyle, vaatleri ve sonuçları ile.
Sonra durup düşünüyorum, diyorum ki; “Neden şaşırıyorum?” ve şaşırdığıma şaşırır hale geliyorum.
Oysa şaşmaya hiç gerek yok, sizce de öyle değil mi?
Bütün bunlar hayatın bir parçası. Ne demiş Nietzsche (Friedrich Wilhelm Nietzsche) sevgilisi Salome’ye ( Lou Andreas-Salome) yazdığı şiirde;
Öyle bir hayat yaşıyorum ki,
Cenneti de gördüm, cehennemi de
Öyle bir aşk yaşadım ki
Tutkuyu da gördüm, pes etmeyi de
Bazıları seyrederken hayati en önden
Kendime bir sahne buldum oynadım
Öyle bir rol vermişler ki
Okudum okudum anlamadım.
Kendi kendime konuştum bazen evimde
Hem kızdım hem güldüm halime
Sonra dedim ki ‘ söz ver kendine ‘
Denizleri seviyorsan, dalgaları da seveceksin
Sevilmek istiyorsan, önce sevmeyi bileceksin
Uçmayı seviyorsan, düşmeyi de bileceksin
Korkarak yaşıyorsan, yalnızca hayatı seyredersin
Öyle bir hayat yaşadım ki, son yolculukları erken tanıdım
Öyle çok değerliymiş ki zaman
Hep acele etmem bundan, anladım…
Çok güzel söylemiş, çok da doğru söylemiş.
“Öyle bir rol vermişler ki okudum okudum anlamadım!”
Anladım ki anlamadığıma şaşırıyorum. Peki neden anlamaya çalışıyorum? Bırakayım her şey olduğu gibi olsun. Ben de;
Denizleri seviyorsan, dalgaları da seveceksin
Sevilmek istiyorsan, önce sevmeyi bileceksin
Uçmayı seviyorsan, düşmeyi de bileceksin
Dizelerine uyarak yaşamaya devam edeyim!
Edelim mi?
Şaşkınlıklarımızın ve koşuşturmacalarımızın arasında hızla tükettiğimiz 2022 yılının son ayına girmişken, yeni yıla yeni şaşkınlıklar taşıyalım ve fark edelim ki ne mutlu bir durum; hayatın bizi hep yeni şeylerle şaşırtması.
Not: Sahi, uçaklar nasıl uçuyor :)
YORUMLAR
Çok uzağa gitmeyeyim ben, hemen şuradan komşudan bir şarkı sözü alayım;
"Kırmızıyı ben çözerim, karanlığı kim süpürür bilmem
Hiçbir şey şaşırtmaz beni
Hayat mıdır zaman mıdır, bilmem"
Sorularınızın ilk bölümleri genelde teolojiye çıkıyor. Oraları da ben çok kurtladım, bir noktadan sonra ya öznelleşiyor ya da agnostik kalmak zorunda kalıyorsunuz...
Toprak kokusuna gelince tamam, toprak kokusunu vermiyor da Terre D'hermes'nin;
"Uzaklardan gelen dokunuş... Toprak, su, hava... Madde, sıvı, koku... Terre d'Hermes bir kavşak, elementler arası bir yolculuk, dönüşümün, sonsuzluğua yapılan hareketin öyküsü. Greyfurtun pek de tatlı olmayanve kabarcıklı kokusu ile birleşen portakalın asitli halinin parlaklığı ve neşesi. Çakmaktaşının mat ve mineral çağrışımlı kokusu. Karabiber, pembe tane biber, sardunya yaprakları, paçulinin, sedir ağacı."
Cümleleriyle tanıttığı parfümü de hiç fena değil yani şimdi. EDP olanı lütfen...
"Doktoru artık daha iyisin deyip de kullandığı ilaçların dozajını yarıya indirince üzülen annelere ne dersiniz? Hayret doğrusu! " şaşıracak bir şey yok, hiçbir teste tabi tutmadan reçetelenen uyuşturucuların daha az dozda verilmesi elbette ki mutsuzluk getirir. Vücut kimyası. Tamam tam açıklamıyor tüm bunların nasıl olduğunu da yönteme dair bize bir şeyler sunuyor yine de?
Kutlarım, saygılarımla...
Zehra Başkaya Çavdar
Bir de şuradan bakalim, evet her maddeyi tek tek aciklayabiliriz ama bütün o açıklamaların öncesinde şaşırmak, şaşıracak bir şeyler bulabilmek cok guzel değil mi?
Sasircak kadar ruhumuzu neşeli ve coşkun tutmak, içimizde hiç büyümeyen küçüğümüzü beslemek guzel değil mi?
Hayat motivasyonunu artmıyor mu?
Ben bırakıyorum, saskinliklarim şaşkınlık olarak kalsın.
Sevgiler
Zehra Başkaya Çavdar
Bir de şuradan bakalim, evet her maddeyi tek tek aciklayabiliriz ama bütün o açıklamaların öncesinde şaşırmak, şaşıracak bir şeyler bulabilmek cok guzel değil mi?
Sasircak kadar ruhumuzu neşeli ve coşkun tutmak, içimizde hiç büyümeyen küçüğümüzü beslemek guzel değil mi?
Hayat motivasyonunu artmıyor mu?
Ben bırakıyorum, saskinliklarim şaşkınlık olarak kalsın.
Sevgiler