- 519 Okunma
- 1 Yorum
- 2 Beğeni
UNUTUP USLANALIM
Fon önerisi: Tüm içtenliğimle, Interstellar(Main theme pıano)-Cover /Gacabe and Jecabe ile birlikte okumanızı öneriyorum;)
Bu yazılanlar ne bir veda ne de bir kaçış. Yalnızca sislere gömülü hatıraların kimini yaşatmak, kimini yok etmek pahasına bunca savruluş. Tuhaf bir koku duyar gibi önce, sonra eşsiz bir lezzetin boğazınızda kalan son lokması gibi. Güneşe son kez bakarken, birden önünüze dökülen yetim kalmış düşlerinizin çoğalması gibi… İnsanlar görmeden gölgenizi toplayıp evinize, ait olduğunuz yere gitmek için belki de…
Hemen şimdi toplasak bavulları, eski yeni ne varsa koysak içine. Geri dönemeyecek gibi dalsak önce uzaklara, sonra dolsa gözlerimiz yavaşça. Kapatsak tüm perdeleri bir daha açamayacak gibi. Halıları toplamadan öylece bıraksak kendi haline. Acele etmeden son kez insek merdivenleri, konuşsak saksıdaki çiçeklerle. Dokunsak sonra müzik kutusuna, sarılsak son kez raflardaki kitaplara. Önünden yavaşça geçsek, hiç solmayan renklere son kez selam versek, anne yadigârı o eşsiz tablolara... Yanan mumları söndürmeden bıraksak öylece akışına. Kapatmasak ışıkları, geride parlayan bir ev kalsa ve aydınlatsa tüm sokağı. Böyle bir adıma hazır mı yüreğimiz?
Vedalaşmadan kimseyle, sonu nedir bilmeden bir adım atsak karanlığa. En çok neyi sığdırmak isterdik, eski bir bavula? Kimleri özlerdik, kimin gülüşü yankılanırdı kulaklarda? Vedanın gözleri naralar atarken kalbinizde, kimi unutmamayı dilerdiniz? Ya da unutulmak en çok kime yakışırdı? Tıpkı tarihlerden silinen meçhule karışanlar gibi… Zihninize adını kazıyacağınız biri olur muydu? Yoksa unutmanın şefkatli kollarında ruhunuz erirken, kendinizden uzaklaşmasını istediğiniz bir yığın insan mı vardı biriken, çöpe atılmayı bekleyen?
Hangi sabaha uyanacağını bilmeden, belki hiç güneş görmeden, belki de nar ağaçları olmayan bir yere, adımızı bilmeyenlerin memleketine, kalbimize yabancı, uzak şehirlere kaçsak… Kimse sormasa neden ağladığımızı, niye bağırdığımızı, kimden neden kaçtığımızı. Kimse bakmasa özleyen gözlerimize, her şeyi anlamak istermiş gibi… Vazgeçişlerimizi, kaybedişlerimizi, kırıldıkça eksilen sevinçlerimizi, toplamaya gitsek ama bunu kimse bilmese. Bilinen yalnızca sırlarla dolu bir hayat sürdüğümüz olsa ve buna kimse karışmasa…
Anlatmayı bıraksak, anlama kavuşmak için bu kez susmaya çalışsak. Dinlesek zamanın bin bir çeşit rayihalarla boyadığı titreyen sazını. Dalıp gitsek kuşlara doğru. Sadece gökyüzünün rengine baksak sabahtan akşama dek. Sonra bir köşe bulsak sığınsak oraya, yağmurdan korumasın ama. Islanıp biraz üşüyelim soğuk duvarların arasında. Yoksa nasıl söner, kor olur ki bu yangın.
Akşam olmadan hemen, adımlarımız asma bir köprüden, taşlı uzun yollara karışırken, sokak aralarında oynayan çocukları izlesek. Anneleri evlerine çağırmadan dinlesek, onların ruhlarının bize anlattıklarını... Sevmeyi, aman deyip üzülmemeyi, unutmayı, affetmeyi ve umuda sarılıp yeniden yeşermeyi öğretirler belki bize...
Önümüzden, ömrümüzden akan kalabalıklara karışsa kırgınlıklarımız… Unutulsa aniden, ağlamaktan utanıp, yalnızlığa sığındığımız hatıralarımız. Bulamasa bizi vefa yoksunu, kirli fikirlere müptela, dost sanıp biriktirdiğimiz, duygu israfı her bir tanıdığımız…Güneş çıksa birden, sonra açsak bavulumuzu çıkarsak içinden ince bir şal, atsak omuzlarımıza doğru. Rüzgar savursa uçlarında kıvrılan iplerin biriktirdiği her bir konuyu...
Hazır mıyız şimdi? Haydi toplanalım.
Mutfak tezgahının üzerinde biriken bulaşıklara el sürmeden, geceden kalma bardakta her ne varsa son kez bir yudum alıp, demlenen kahvenin kokusunu çekip içimize, haydi yol alalım. Sakın hoş sohbetlerinizi hatırlayıp, ‘Kalsak mı acaba’ cümlesine sığınmayın. Kalmaya devam edecek misiniz bizi inciten kıranların bu soğuk ülkesinde.
Unutmayın biz kaybolduk kırgınlıklarla dolu, bu vefasızlar ülkesinde…Ve şimdi biz vazgeçmişken kin tutmanın kalbi nasırlaştıran özründen, nefrete layık olan eskiyen sevdiklerimizi kimse hatırlatmasın bize lütfen!
Artık uzaklardayım, belki kutuplara yakın bir ülkede ateşin üzerinde ellerimi ısıtıyorum, belki de kendime uzak kalan iç dünyamda yalnızca hesaplaşıyorum… Sahiden siz kalmaya devam mı edeceksiniz?
ZEYNEP SENA DOĞANTEKİN.
YORUMLAR
"Dalıp gitsek kuşlara doğru. Sadece gökyüzünün rengine baksak sabahtan akşama dek."
Betimlemeleriyle içine çeken bir yazı...
Bize de tebrik etmek düşüyor , kalemine sağlık :)
ZSENADOĞANTEKİN
Yorumların ve desteklerin için de minnettarım...
Kocaman sevgilerimle.