- 501 Okunma
- 0 Yorum
- 1 Beğeni
DEPREM KORKUSU
131- DEPREM KORKUSU
Ülkemiz deprem kuşağında yer alıyor. Yurttaşlarımız bazı bölgelerde depremle iç içe yaşar. Depremi yaşayan kişi ler azaldıkça ve yaşanılmışlar unutuldukça acı anılar peyderpey kaybolur. Kişi yaşamında korkunç an sadece bel lekde yaşar, olgusu değer kaybeder. Özellikle imar için alınan önlemler yozlaştırılıp gevşetilir. Halbuki kişiyi dep rem değil, mimari kuralsız yapılan binaların öldürdüğü yadsınmaz bir gerçek. Yinede can tatlı, malın yongası olun ca, deprem vakasıyla karşılaşan bazı kişi gözünü kırpmadan apartmanın üst katlarından boşluğa atladığı duyulur.
Ömrü yaşamı deprem bölgesinde geçen Serhat, asker arkadaşı Metin’i kış şartları na aldırmadan zemheri ayında ziyarete gider. Metin, Taşeli’ nin gizemli koyakların da konuşlu şirin bir köyde yaşar. Deprem nedir bilmez, yaşamış lığı olmaz. Köyünde taş yapılı iki katlı toprak damlı evler bir tepenin eteğinde yanyana dizili konum da. Her evin boz topraklı damında büyük çam yarmasından veya kesme taştan i mal silindir bir yuvak (Loğ) bulunur. Kış günün de damda beyaz dumanı gök yüzü ne kıvrılarak süzdüren bir baca birde yuvak gözükür.
Katran, ardıç ve çam ağacı ile bazalt taşı yoğun olan bölgede daha ekonomik olduğu için taş yapılı evler yapılırken yan duvardan duvara yarım metre aralıkla boy dan boya kalın katran ağaçlar dizilir. Bu ağaçların üstü ahşap tahtay la kapatılır. Tahtanın üzerine çam ağacının yazın kuruyan ince yaprakları (küküm) serilir. Kükümün üzerine saman la karışık killi toprak serpilir. Böylece ev hem soğuktan hem de yağmurdan korunur. Dam üzeri toprak yağmur yağ madan önce her seferinde yuvakla yuvulur Şayet bu işlem yapılmazsa, yağan yağmur damlası toprağı geçip evin içine boşalır. Bunu önlemek için kış aylarında yağmur yağmadan önce damdaki toprak çam ağacından veya taştan yuvakla mutlaka sıkıştırılır. Yuvak hep damda kalır. Yağmur yağmadan önce her evin damında canhıraş bir çalışma, dam dan dama sohbet icra edilir.
Metin akşam yemeğinden sonra tavanı, tabanı ve yan duvarları ahşap lambiri kaplı odada misafiri Serhat’la komşu arkadaşların ağırlar. Odada koyu bir askerlik anısı sohbeti sürdürülür. Askere giden her yiğidin ömrünce unutama dığı anılar Peygamber ocağında yaşadıklarıdır. Sessizce yanan kuzine sobasının çıtırdısı ve üzerin de bulunan ba kır güğümde kaynayan suyun çıkardığı ses bile konuşmalardan duyulmaz. Dışarıda çisil çisil yağmur yağarken ko nuklar yer sofrası üzerinde dizili kenarı çentikli, kalaylı bakır sahanla ikram edilen kuru yemiş ve meyveleri atıştır makla meşgul. Her biri yaşanılmış diğer hayatlardan ve hadiseden habersiz.
Metin’in oğlu Osman ilerleyen saatlerde yağmurun şiddeti artar ve en sonunda odaların tavanından su akar endi şesiyle vaktiyle damı bazalt taştan yuvakla (Loğ) yuvmaya başlar. Damda Bir anda odanın tavanında dizili ağaçlarda bir sarsıntı görülür. Damdaki taş yuvak sert şekilde döndükçe katrandan lata ağaçlar çatırdar. Ahşap tahtaların ara sından odaya toz savrulur. Depremle yaşamaya alışkın Serhat, elinde bulunan nevaleleri orta yere atıp hışımla ka pıya koşarken, “Deprem oluyor” diye bağırır. Bu ani harekete ev sahibi Metin çok şaşırır. Biliyor ki, avanelerden bi risi dama çıkıp yuvakla toprağı yuvuyor (sıkıştırıyor). Köyünün olduğu bölgede depremde olmuyor. Gayet normal bir durum olarak değerlendirir. Fakat depreme alışkın ve yaşamının bir parçası olan Serhat bu durumu bilmediği için korkarak kendince hareketlenir. Metin’in, “Sakin ol, bir şey yok” sözünü bile duymadan evin ara sofasına varır.
Serhat toprak damlı bir evin damını yağmurdan önce yuvmak hadisesiyle karşılaşmadığı için evde oluşan sarsıntı ları depremin belirtisi sanır. Can havliyle tez vakitte odadan dışarı kendini atar. Bu duruma alışkın olanların kılı bile kıpırdamaz. Oturduğu yün döşeklerde istiflerin bile bozmazlar. Ancak her ortamda depreme ve ya diğer afat lara karşı duyarlı olmamız gerekir. Özellikle kendimizin yaptırdığı binaları öngörülen imar şartlarına uygun yaptır mak gerekir. Aksi takdirde farkında olmadan kendi ayağımıza baltayı vurarak tabutumuzu hazırlarız.
İnsan yaşamında öngörülen ömür süresi tükenince, ecelin korkuya faydası olmaz. Sen ne yaparsan yap, Harun’unki kadar olan servetini harcasan bile fazladan bir nefeslik vakti alamazsın. Yaşam konturu tüketilince ruh sahibine mutlaka teslim edilir. Bu yaratılmışlar için bir döngü. Önemli olan bu alemde hayırla yad edilecek bir iz bırakmak. Ne mutlu bu izi bırakacak hayrı yapan değergamlara…
Süleyman YILDIZ
(Lemos5303)
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.