- 218 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Yoruldum İnsanı
Yoruldum İnsanı
Çağımızın insanı, öz olarak teknoloji mesabesinde bir kurguya ve kuyruğa dâhil olmaktadır. Her ne kadar farklı sesler çıksa da hiç birisi bu ana akımın önüne geçememektedir. Böylelikle her yeniçağın dramını yazan insanlığın bütün felsefesi bu çağda da tarihin akışına hasredilecek. Bu minvalde insanlığını törpületerek bu zeval üzre konumunu sağlamlaştırdığına inanacak. Kapanan her pencerenin yerine yeni pencerelerin açılacağını bilen insanın hoyratlığı da böyle olsa gerek. Keşmekeşliğin paralelinde hep bir ağırdan ve yorulmanın dünyası olarak bilinir. Elbet yorulacak denir insan. Elbet ödülün mukabilinde bir bedel olacak denilir. “Yoruldum ayaklarımdan işte, tırnaklarımdan, gölgemden, saçlarımdan. Yoruldum işte insan olmaktan” * Bu yorgunlukların karşısında hep müdana ile karşı duruşları olamadı değil. Tekerrürde kalınarak dersler tamamlanmış hiç değil.
Bütün şımarıklıkları, mihnetle nihayetlendirip kaderini yaşayacak. İnsan bu yalnızlığında çoğalıp kalabalığında eksilecek olacak. Her şeye rağmen umudu ile kayıpları arasını bir muvazene üzeri yol alışının yanında zevale uğrayacağının hesabını tutacak. Zaman denen döner dolapta kulaktan kulağa müjdelenen her söylenti; zaaflarını, çaresizliklerini söyleyecek. Her yeni sözün, aslını taklit etmekten öteye gidemeyeceğini de bilecek. Çoğalarak ve birbirine eklenerek büyümenin yanında zamanın akıcılığı, birbirini kovalayan günler olarak gelip geçeceğini görecek. Çok küçük yaşlardan itibaren muvakkat bir âlemle yüzleşip kendi türküsüyle avunur olacak. Ama beklenen sona ulaşmaktan başka çaresinin olmadığını da bilmeye devam edecek.
Baharın gonca gülüne, adrenalinine, doğumuna, enerjisine ve yeni nesillerle birlikte hayat bulan dünya ortaklığına güvenecek. Güzün, zemherinin, tarihin, mazinin sitayişini yapmaktan da geri durmayacak. Yaşanılan güzelliklerin ve huzurun yanında buhran, bühtan, yalnızlık gibi onlarca zorluklarla savaşını sürdürmeye devam edecek. Yeni ile eski, kuvvetli ile zayıf ve bunun gibi bütün bilumum zıtlıklar üzerinden muvazenesini sürdürüp tabiatın kuralı, seleksiyon deyip geçecek bir taraftan…
Doruk Nokta
Arzumuz, insanlığın doğru istikamet üzerinde yol olması üzerinedir. Daha doğrusu hangi yazar hangi şair, hangi sanat erbabı bu istikamet üzerinde değildir ki? İnsanın hedefinin müdanasız ve minnetsiz ilerleyebilmesi gerektiğini serdetme özgürlüğünü de beraber taşımak... Asıl olan özün yanında, şuurdan mürekkep, kültürel fütuhat, intizam, letafet, iç ve dış tezyinat, medeniyet olgusu, daha çokta Müslüman ve Türk bakışın nişanelerini taşımak... Allah imhal (mühlet verme) eder fakat ihmal etmez anlayışının, insan ve insanlık üzerine bir zırh ve barınak olmasıdır. Savaş sorunsalı önceliğinde, dünyanın birçok önemli sorunuyla yüzleşmek ve çözmek zorundayız. Merhum Bilge Üstat Aliya Izzetbegoviç’in "Müslümanlar ne yapacaklarsa ’şimdi ve burada’ gerçekleştirmek durumundadır" anlayışının kararlılığı gibi sağlam durmalıyız. Sorumluluk alma, dertlenme ve çok çalışma bilincini de bunlara dâhil edebiliriz.
Yaşanmışlıklar üzerinden tecrübe edilmiş hadiseler, dünyayı özetleme, teslimiyet, kabulleniş, inanmışlık daha çok da hayatın faniliği anlayışında ikame olacaktır. İnsan hep bir arayışın, bulma isteğinin, zarar mertebesindeki hırsın, vahşi kapitalizmin, mücadelelerin, curcunanın, hengâmenin cenderesinde kıvranıyor maalesef. Bu seyrüseferdeki insanın bütün bu meşakkatinin yanında, fani olana boyun eğmez anlayışındaki manifestosu ile kimliği, durulan yeri ve daha çokta bakışlarını şekillendirecektir. Arifane ve dervişane bir bakışla dünyanın bir yorulma yeri gerçeğini hatırdan çıkarmayıp modern çağın dramını yaşayan günümüz insanının karşısında merhamet yüklü vicdanı, olmazsa olmaz bir zırh gibi tutmalıdır.
Ağırlaşan bir yabancılaşma haliyle cebelleşen insanlık, yüklerini azaltacak yeni yeni hayat bilgileri geliştirip özüne dönecek ki çözümler bulunsun sıkıntılarına. Hulasa; samimiyet havuzunda dostlukla, içtenlikle, huzur tasavvurunda vücut bulmak asıl böyle olmalıdır. Bu neviden fikirler taşımanın kültürümüze, geçmişimize, insana dair mülahazalar yüreklere nüfus edilebilmenin veçheleriyle yerini alacaktır. Bu encam üzere hem nasihat nüveleriyle hem de yüreğe dokunmalarla, insaniyete giden yolları belirleyecek, dünya durağında sahih-i selamet bulunacaktır.
* Pablo Neruda
İlkay Coşkun
03.12.2022
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.