Sessiz tepe / Düşler Garında Antika Kuşlar
O gece
Sıradan bir geceydi.
Her zamanki gecelerdendi.
Loş odada biraz soğukça idi oturduğu sandalye.
Sıvası dökülen duvarlardan rutubetin nemli havası çarpıyordu yüzüne.
Kalktı. Deri siyah ceketini astı. Ait olmam gereken bir yer ve sahip olmam lazım gelen şeyler var diye düşündü. Tekrar oturdu sandalyeye.
Hüzün hep vardı. Artık başka duygulara da yer açması gerektiğini düşündü. Kalbi delik idi Cerenin. Bunu bir işaret olarak addediyordu Ceren. Hayatta kalmak ile ondan vazgeçmek arasında bir yerde hep şunu söylüyordu içinden. Sevgi nerede? Ümit kimin için yaratıldı?
Yeniden kalktı.
Uzun uzun dikildi pencerede. Karanlıkta donuklaştı ela gözleri.
Sonra gecenin boşluğunda loş odada el yordamıyla ışığı yaktı. Aslında içinde lambalar söndürüyordu Ceren. Ve bundan kendinin dahi haberi yoktu.
O gece tek başınalığın verdiği cesaretle eline kalemini aldı ve yazmaya başladı hiç bitmeyecek hikayeyi.
...
Her kim kendi seçimlerinin kurbanı olduysa ona sunulan ilk yol kalbine nüksedecek hüzündür. İkinci yolu ise inandığı şeyler belirler. Kime ya da neye inanıyorsa onunla sınanır ve onunla beslenir kalbi.
Unuttum dedi Ceren
Günlerin sıradanlığı ve tek düzeliği yüzünden kalbimi bir kahve fincanın müphem varlığında unuttum.
Anladım ki düşler dahi monotonlaşabiliyor hayatta. Hayat fazlasıyla tuhaf işte.
İyisi mi düşleri antika raflarına kaldıralım.
Kalbin, artık sadece iyilik isteyince bil ki yorgun
Bil ki vazgeçmiş cesaret oyunlarından.
Kalbi neden güneşi değil de hep yağmuru hissediyordu insanın.
Bunu izah edemedi Ceren. Açıklayamadı ve yine kendi lisanı ile kuşlardan bahsetti kalbine.
Ceren öz parçası ile
Kalbiyle konuştu
Ev yaptı. İki meyva ağacı çizdi kağıda. Bulutlarını ekledi resminin. Hani yağmurdaydı ya aklı. Hani insanın hayatla en mühim bağı elma ağacı idi.
Ceren,
Sustu kendi içine.
Sustu (...)
Biraz kuş biraz hayal koydu içeriye.
-Mahvash-
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.