- 315 Okunma
- 0 Yorum
- 1 Beğeni
İki Ters iki Düz
İKİ TERS İKİ DÜZ
Hayatın ilmeklerini iki ters iki düz örgü makinesinin hışırtılı sesinde dokurken uzaklardan gelen radyoda gurbetin senfonisi benim hikayeme eşlik ediyordu.İçimi yakıyor olsa da yine de aldırmıyor, “sağlığım, gücüm yerinde” düşüncesi ile hırslarımla savaşıyordum.
Gittiğim arkadaş ortamında herkes elinde elişi yapınca dikkatimi çekmişti. Acaba bende öğrenebilir miyim? Diye bana yakınlık gösteren genç ve güzel bir hanıma sordum:
_ Tabi ki öğrenebilirsin ama dikiş dikmeyi bilmen gerekiyor.
_Üzerimdeki giydiklerimi ben diktim.
_Çok güzel daha çabuk öğrenirsin.
Sessizce heyecanımın elinden tutup nasıl eve geldiğimi bilmiyordum. Eşime bu işi anlattığımda onun da hoşuna gitmişti. Ben örgü örecektim oda örgü iplerini toptan alıp satışını yapacaktı.Hemen hayalini kurduğumuz işin sermayesini bulmaya çalıştık.Memlekette çalışıp biriktirdiğimiz tütün kokan paranın bir kısmı ile borçlarımızı ödedikten sonra kalan bölümü ile de zar zor denkleştirip nihayet dedikleri marka örgü makinesinin parasını toplamıştık.Cengiz yarın İstanbul’a makineyi almaya gidecekti.Ve hayalimizin başlangıcı gerçek oldu. iki gün sonra örgü makinemiz evimize geldi.Sanki evlat sahibi olmuş gibi çok mutlu olmuştuk. Geçim sıkıntısı çekerken çaresizliğimize adeta ilaç olmuştu.Gündüzün olmasını iple çekiyordum.Bu gün en uzun gece olsa gerek bir türlü sabah olmuyordu .Sen bu işi yaparsın cesaretini veren tanışıp arkadaş olduğum Şeyda ‘nın yanında sabah sabah soluğu aldım. “Hadi bana öğret makineyi aldık evin salonuna kurduk çabuk! Vakit kaybetmeden öğrenmek istiyorum.” dedim;
_Dur acele etme! Burada benim makinemde öğrenirsin hemen örmeyeceksin. İlk önce işe en baştan başlayarak masuraları saracaksın.
_Anladım çırak olacağım.
Her gün bu şekilde bir ay boyunca evine gittim ustam Şeyda’nın örgülerinin masurasını sardım ama başka bir şey öğretmedi. Bir kaç defa soru soracak olsam yine ustalık yapıp başka sorularla konuyu değiştirdi.Neyse bir bildiği vardır dedim.Sesimi çıkarmadan bir hafta boyunca gittim.Bir sabah gittiğimde beni kapıdan içeriye almadı. “Bir daha gelme eşimden seni kıskanıyorum.” Dedi ve kapıyı yüzüme kapattı.O sözleri duyunca, güneş tutuldu her yer zifiri karanlık, ayın rengi soldu. Ben onun eşini sadece iki defa görmüştüm. Zaten çalışıyor evde durmuyordu bile, böyle bahane mi olur ? Resmen kapıdan kovulmuştum. Dünya başıma çökmüştü eve gidince ne söyleyecektim Cengiz’e? Kenarda birikmiş paramızdan da hayallerimizden de olmuştuk.Ağlayarak eve gittim Cengiz çoktan gelmişti. Önceden biraz ona bahsetmiştim bana pek bir şey öğretmek istemiyor diye ama bunu nasıl söyleyecektim? Beni görür görmez ne olduğunu sordu:
_Ağlayarak olanı biteni en başından anlatmaya başladım. Beni teselli etmeye çalışsa da o da çok üzülmüştü.Elde yok avuçta yok, halimiz ne olacaktı?
Soranlara ne diyeceğim kaygısı ertesi günlerde başladı. Herkese örgü makinesi aldım yakında triko işine yönelik çalışacağım diye söylemiştim. İnsanlara öğrenemedim mi, diyecektim yoksa Şeyda ustam beni kapıdan kovdu öğretmedi mi? Öyle bunalmıştım ki artık evimin duvarları üstüme üstüme geliyor beyaz boyalı odam gözüme simsiyah görünüyordu.Arkadaşım bu olanları duyunca bana gelmiş o da çok üzülmüştü. “Senin hiçbir yanlış davranışın yok mutlaka kötüler de birgün karşılığını bulacaklar sana güven verip onca masraf yaptırırken düşünse imiş, bence o seni kıskanmış senin daha iyi yapacağını biliyor genç ve beceriklisin gözü korktu herhalde…” derken bende haklılık payı vermiyor değildim .Ama devamlı gözyaşları içinde içimdeki yangınla Allah’ım sen büyüksün bana yardım et diye dualar ediyordum.Bir hafta sonra yine arkadaşım tekrar geldi. “Bizim karşımıza yeni gelin geldi eşi bankada müdürmüş. O ‘da makinede örgü örüyormuş evlenince eşi bu işi bırakmasını istemiş. Müdürün hanımına senden bahsettim.Öğretebileceğini söyleyince haber vermek istedim .”Çok mutlu olmuştum içime yeniden bir umut ışığı doğmuştu. Her gün bir örneği, yaka kesmeyi, ajur yapmayı, lastik örmeyi deniyordum.Artık hepsini iyice kavramıştım. “Düzenim bozulur, hayatımın altı üstüne gelir diye endişe etme.Nereden biliyorsun altının üstünden daha iyi olmayacağını?” Şems-i Tebrizî ‘nin sözünü ilke edinerek çıktım bu yola. Sonuca varıyordum sabırla .Sonra etraftan söylentiler gelmeye başladı.Şeyda ustam felç olmuş ne konuşabiliyormuş ne de kolunu bacağını hareket ettirebiliyormuş.O genç halinde beni kendine rakip görmüştü ama ilahi adalet ona nasıl bir gelecek vermişti.Bir iki ay sonra Şeyda ustam öldü. Bense çok başarılı trikocu Meryem adını aldım.Hâlâ Şeyda ustama dualar ediyorum. Bana pes etmemeyi öğrettiği ve yaparsın diyerek verdiği özgüven için.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.