13
Yorum
21
Beğeni
0,0
Puan
2059
Okunma
Artık Kasım’ın son günleri ve ben güneşi özlüyorum, kuşların cıvıltısını da...
Toprak güneşle sevişmediği zamanlarda değişimin gerekli olduğunu hatırlatarak üstündeki canlılarla konuşmuyor. Aynı zamanda sözlerin sessizliğe ihtiyacı olduğu hissini uyandırıyor!
Mutlak bir sessizlikle beraber içimde hafif ürpertiler yaşarken bir taraftan da sahil boyunca uzanan denize bakıyordum. Yaz- kış demeden uzun yolculuklara direnen ruhu gelgitlerde dalgalanıyor, kış aylarında daha da kabararak taşkınlık gösterebiliyordu.
Gözüme ilk çarpan kabarıp beyaz köpüğe dönmüş suları altını üstüne getirip av peşinde koşarken, neşeleriyle avaz avaz hep bir ağızdan bağırarak türkü söyleyen deniz kırlangıçlarıydı. Denizin üstünde yükselip alçaldıkça göğü de gösterişli sahnelerinin içine katarcasına birbirleriyle dans ediyorlardı.
Sesleri kendine özgü orkestraya dönüşerek yeryüzünün en tatlı müzikaliyle bütünleştiği duygusal ve eğlendirici sahne gösterisini ortaya çıkarıyordu. Olduğum yerde büyülenmişçesine bakakalmıştım. Hepsinin de beyaz sırtları pırıl pırıldı. Küçük kanatlarıyla sürüler halinde suya alçalmaya başlamışlardı. Su kabarcıkları da soluğunu tutarak kırlangıçlarla adeta oynaşıyordu. Yaz aylarında insanların gördükleri çarşaf gibi serili durgunluğa bakarak iç geçirdikleri " ey deniz, sen ne sütlimansın " diyerek seslenmelerine gerek duymuyordu sanki.
Denizin canı acır mıydı acaba diye düşünmeden edemedim. Ya da can acıtır mıydı? Hiç de bile değil diyerek başımı sallarken kendimi de düşündüğüme inandırmak istiyordum. Ama dilediği an hırçınlaşabilirdi. Ayrıca tiz çığlıklarını koyuveren martılar olmadan rüzgârla birbirlerine dolanıp bütün olgunluğuyla sevebilirdi. Hem de içinde gezinen balıkları, üstüne konan kuşları, süzülüp giden kayıkları, vapurları, yatları da. Dahası koynundaki köhne limanlarını da...
Gövdesini iki yana kayalıklara çarparak savrulsa da eğilip büküldüğü yalvardığı bugüne kadar görmedim.
Kasım’da ağaçlar ve sarmaşıklar kurumuş yapraklarını dallarından silkeliyor, çiçekler ve tüm bitkiler de. Hepsi hüznünü başka bir boyutta yaşarken yapraklar kokularını yeşilden turuncuya, turuncudan kan kırmızı renge çeviriyor, üzerlerini değiştirirken giydikleri ateş renklerin içinde sessizce derinden derine kendi dillerinde bağırıyorlar, birbirlerinden etkileniyorlar. Kim bilir belki de başka bahara görüşmek üzere birbirlerine umut aşılıyorlar, binlerce acılı çığlık atında doğanın gözleri yaşlarla doluyordu.
İçimde adeta seyir yaşıyor, bütün bu seremonide aklıma gelen bin bir düşünceyi hiç durmadan yarıştırıyordum.
Zaman aleyhime işlerken Kınalı Ada yönüne kıyıdan daha da uzaklara doğru uçup giden deniz kırlangıçlarına bakarak el salladım.
Kuşlar insanlarla kucaklaşabilirler miydi!
"Saçma şey, kendine söylediğine sakın kulak asma Ümmühan." Silkinip kendime geldiğimde bu kez etrafımdaki ağaçlarla birleşti bakışlarım. Durup birisine arkamı yasladım. Derin bir sessizlik oldu. Sanki birbirimizi anlıyor gibi onların da benim de bakışlarımız nemliydi.
Doğayı cezbeden insanın güzelliği nesnelerde değildi. Güzellik, insanın davranışındaydı. İç güzellik yoksa, yüz güzelliğindeki geçicilik matlaşıp sönükleşiyor, iç dünyaya ulaşmıyor, duygu ve davranışlar hepten sıradanlaşıyordu.
Selamsız, sabahsız mutsuz bir ses insanın içini kemirirken, allak bullak hâlde dört bir yana yaprak misali dağılmaz mıydık? Farkımız neydi diğer canlılardan?
Kalbim yerinden çıkacak gibi hızlı hızlı atmaktaydı, yorulmuştum tüm olanlardan sonra.
Kuşlarsa birbirleriyle konuşmalarını sürdürüyordu.
Deniz, yağmur başladığında "ne kadar da seviyorsun beni, hayatım" diye sesleniyordu.
Hanımeli göğe doğru uzandığı sarmaşığına "sevgilim, bahara kadar bekle beni, gençleşip geri dönmeme izin vereceksin değil mi?
Yağmur habercisi sonbahar adım adım ilerliyor, kışa Aralık açıyor, ağaç yaprakları sararmasını sürdürüyor, rüzgâr upuzun gövdesini dağlara bırakıyordu.
Fakat bütün bunlar olurken, insanların ruhları gençleşmiyor, aksine etrafına karşı katılaşıp, göz çıkarırcasına her şeyde kusur arıyor, yapısı gereği hırçınlaşıyordu.
Dahası, birbirlerini üzmeye devam ediyorlardı.
Ümmühan YILDIZ