- 376 Okunma
- 3 Yorum
- 5 Beğeni
HİKAYENİN SONU...
Bir düş’ ün mahkûmu imişim meğer hani, sezilerimde saklı olan ve hadisler saklı yüreğimin tininde.
Sure misali suretlerin sönmeye değil aydınlığa kucak açtığı ve de aşkın öncüsü İlahi Güç sayesinde kıyama duran her inançlı insanın da meali saklı iken Allah katında.
Sözcüklerim umarsız değil bu aralar çünkü ben Allah aşkıyla ve hüzünle y/anarken günbegün büyüyen bir arzu saklı en derinde:
Kavuşulası neyse ya da kim ama önem arz eden sonsuzluğa yelken açtığım Rabbin izinde ve bilinmezin gizinde serpilen bir çiçek gibi ummanlarda saklı iken nihai çözümüm.
Bilumum duygudur eşlik eden tarifi zor ve taraf tutmadan Araf’ta saklı hüviyetim:
Ne bu dünyaya aitim ne de dünyadır bana ait olan ve de hükmeden. İnsan olmanın da zaruri sonucudur içimin yerleşkesi ve büyüyen inancımla tutuşan etekleri yalnızlığın elbet bunu giderendir de aşkın İlahi rengi.
Bir batıl koza.
Bir de atıl iken yürekler.
Nice atık duygu ve devasa bir batak insanların birbirine zulmettiği.
Hep ne mi s/andım ne mi?
Sevgiyle bütünleşen varlığımla ben insanları Allah rızası için sevmedim mi?
Yaratandan dolayı yaratılanı sevdiğim nasıl ki bir öğreti idi Mevlana’nın nezdinde ve ben sevgiyi dem bildim damladım huzurla demlendim hüzünle.
Mavidendi göğün matemi ve mintanı.
Örtünendi yürek aşkın tülüyle.
Hep şeffaf oldum hep de seyyahı duyguların.
Zemheride soldum güneşte açtım geceye doğdum nur gibi çünkü İlahi Işık hep önümü aydınlık kıldı ve…
Gölgeler bahşetti evren ve kaderdi bana hükmeden:
Sabır ettim ve hamt ettim ve yandım daha çok yandım ve andım Rabbimi her zerremle.
Tokuşandı hüzün.
Terleyendi alnım.
Alnımın akıyla yaşadığım ve yakardığım Rabbime.
Yaşatılan kabir azabını dahi sevdim ve dedim ki: gün yüzü görmeme az kaldı…
Işığımdı oysa çalınan ve ereceğim hidayet öncesi daha çok zulüm gördüm insanlardan en çok da yakınlarımdan.
Sevgiydi büyük ihtimalle bilmeden günaha girip şirk koştuğum çünkü ben sevmeyi en çok sevdim.
Ahretti yolculuğun son durağı.
Ahvalimdi ve de yakamdan çekiştiren.
Istırap yüklü güncem ve severek pekişen hasretim kavuşamadığım sevdiklerime…
Haletiruhiyemse sevgiyle kavrulan ve ucu tutuşan yüreğim.
Bir bir de namzetti olanlar olacaklara ve olacaklardı olanlara gölge eden.
Seyrüseferinde hayallerin bilemedim işte bilinmezin tahakkuk ettiğinde gördüm ki bildiğim her şey yalanmış ve de gördüğüm her ne her kimse bir hayalden bir buluttan ibaretmiş.
Ölmeden uzaklaştılar benden.
Ölümsüzlüğe kucak açtığım kıblemde saklandığım ve kıyama durduğum her anım her saniyem:
İnsanlar için fazlaydım. Fazlaymışım daha doğrusu ve sevgimle devinirken hüznümle katlandım da katlandım gerçek dünyanın yüklediği ne varsa.
Omuzlarım çökük müydü ya da başım eğik?
Asla.
Direncim kırılsa da dirayetimle ayakta ve Hakkın yolundaydım.
Köprünün altından ne sular geçmişken ve dumura uğrayan insanoğlu zulmü kendinde hak görürken ben Hakkımın kapısındaydım çoktan.
Azdan çoğa.
Bazense çoktan aza.
Azığı düşlerin ve azap rüzgârında savrulan bedenim ve benliğim ve belleğim.
Dokunduğum her şey kaybolmuştu ansızın.
Dokunmaya kıyamadığım kimse.
Doyumsuzdu insanoğlu bense maneviyatın coşkusunda eşikten geçmiş içinde salındığım beşikten tam da düşecekken…
Bir rabıta.
Bir esaret.
Bir ihanet.
Bir de tutuklusu olduğum duygular ve zincirleme kazada kurban vermiştim önce mutluluğu sonra huzuru lakin dünya denen düzenekte bu dünya için kabul gören ne var ne yok…
Kimsesizliğimi ihbar ettiğim.
İmkânsız addedilen ne ise baş ettiğim…
Çünkü ben başı olmayan bir hikâyenin sonuna gelmiştim ve saçları örülü kaderin raks ettiği dünyadan göçüp gitmeden ben çoktan bulmuştum Rabbimi tıpkı bir ömür inançla ve umutla ve hüzünle ve aşkla ırak olduğum kadar yeryüzünün malından ve mülkünden ve ölü nefsimi nasıl ki ilk gün gömmüştüm derine ve işte rengimle rakımımla ve yüzümün akıyla yaşadığım kadar yaşam sonrası hâsıl olacak o yolculukta ben yerimi çoktan almıştım.
Her ne kadar insanların gözünde eksik ve noksan ve yetersiz addedilirken şükürler olsun ki aciz varlığımla kabul görmüştüm ölmeden ve öldürmeden insani duygularımı ve yüreğimdeki merhameti ve hidayeti nasıl ki bahşeden Rabbim iken…
YORUMLAR
Emre amade gece gündüzse kovuşturması ile iştigal ölümsüzlüğün.
Sırlarda saklı serler.
Serlerde saklı sırlar.
Surlardan saklı muhabbeti yüreğin ve yükümlülüğün.
Geceden sarkan günü yaşanır kılan belki de tam tersi.
Bir öyküden ziyade hayatın gerçeği.
Bir gerçekten ziyade ihmal edilmiş hayatın iradesi.
Sancağı kutsal ve aşkı yorgun bir ruhum ben belki de acının müdavimi.
Yüzümde açmadı çiçekler ama çiçeklendim ben doğduğum gün.
Doğması ne mümkün güneşin gece vardı mı şehre ve işte şerit değiştiren duygularım…
Hulasası yalnızlığın ve iade-i itibarı varlığın.
Tökezleyen sözcüklerim takozu yüreğin.
Günün pekiştireci aşkın asası ve siması nasıl da tanıdık.
Huzurun ayak sesi ve aşkın imha ettiği nefreti yok saymanın güncesi ve güftesi
Aşk yalıtılmış.
Gece damıtılmış.
Günse pekiştireç.
Hazan ve rotası ve aşkın rüzgarı ve yalnızlığın toza dumana kattığı her sözcük.
Şimdilerde rotası yok ömrün ve öldürdüğüm içimdeki çocuğun muhtevası bir yürekten ibaret yaşamın meali ve yalnızlığın hörgücü nasıl da kutsalmış aşka ve aşka dair asalet…
Düşsel bir hüzün bu: irdelenesi günün gecede saklı neşri ve nesri.
Düşlerden ibaret bir ömür derledim öncesinde bense düşünsel bir ziyafetin sofrasında tokuşturuyordum ruhumu su kadehi ile.
İtirafı zor ifadesi imkânsız ama yaşamanın verdiği hoşluk ve zorluk da ayrı yük…
Yükümlülüğü sevginin ve verilen hükmün ölümsüzlüğü.
Gecenin minvalinde bir su perisi uçuşan ve yüreğin pervazında bir su teknesi içinde saklı kuşların gülücükleri.
Ah, mevsimlerden özlem…
Ah, irdelenesi ne mümkün ölümün?
Geceden sıvışan bir ışık gibi belki de mağfireti sözcüklerin.
Gönlün küpeştesi ve aşkın reçetesi.
Bense hem kaptanı geminin hem miçosu hatta yolcusu hatta can simidi.
Bir imgeye sığındım misal.
Bir de ibaresi yok mu öykünün?
Ve öykündüğüm bir gülücük ve öldürdüğüm nefsim.
Miskin bir gölgeydi hayat ve zamanın yağan kar tanelerine denk düşen yalnızlık.
Özgür olanı sevmiştim yani aşkı ve sırdaş sevgiyi ve esefle çemkiren zalime de iblise de aldırış etmeden biliyordum hüzünlü kalbimin tek sahibine delalet edendi mevsim.
Kıpraştı zaman ve kımıltısı yalnızlığın göğe uzandı ve d/okundu.
Yitik sözcükler sustu, girdabı bilinmezin oysaki aşk nelere meyyal etmişti.
Kardıkça günü kandı diğer yandım.
Kanadıkça kalan yarım yarınlara şerh düştü yalnızlığım.