- 256 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Çok Geç Kaldınız
İnsanın başına neler gelebileceği,normal ve iyi bir yaşantısı varken ileride nasıl bir şeylerle kaşılaşacağını bilme hakkı olsa veya bunu bilebilse ne gibi çareler aradı acaba? Bunu hep düşünmüşümdür. Bu bir şekilde geleceği değiştirmek olduğu gibi aynı zamanda da alınyazısını değiştirmek gibi bir şey olurdu herhalde…
Seneler sonra bir ağacın serinliğinde, bankın üstünde gözlerimiz pek seçmesede,baston olmadan adım atamasakda, iki elimizle bastona tutunup cenemizi bastona dayayarak gözlerimizle ta uzakları çok uzakları,geçmişi görebilmek sanki geçmişi acısıyla ve tatlısyla , kırgınlıklara ve küskünlüklere rağmen o anki aktörleriyle yaşamak isteriz sanki. Ama maalesef aile,yavrular tüğ çıkarıp kanatlanıncaya kadar aileymiş. Onlar kanatlanıp uçtuktan sonra artık aileden söz etmek doğru değil galiba.
İnsan dünyaya bir kişi gelir,evlenir iki olur.Çoluk çocuk olur üç,dört,beş…
Sonra da geri sayım başlar ve ta baştaki gibi yine tek kalır .Tabiatın kanunu bu.
Evlendiğimde bir yıllık bile memuriyetim yoktu. Askerden yeni gelmiş yeni memuriyete girmiş ve bir ailenin yanında bahçede bir odada kalıyordum. Ayda da kira olarak 50 TL. para veriyordum. Evlendim bir sene içinde bir oğlum oldu. Annem ebe olduğundan doğumu o yaptırdı ve babamda çocuğa isim koydu. Bu arada geçim sıkıntısı nedeniye tatillerde şöförlük yaptığım gibi boş kaldığım geceleride eşimle birlikte fason olarak masa örtüleri işleyip ek gelir elde etmiye çalışıyorduk. .Aradan üç sene geçti memuriyet icabı başka kasabaya kendi isteğimle terfiyen tayin oldum. Bu kasabada da geceleri sabah saat dörde kadar sanayide çalışarak ek gelir elde etmiye çalışyordum. Tek amacım ailemi muhtaç duruma düşürmemekti. Orada da bir kız çocuğum oldu. Onun doğumuda hastanede oldu. Bu kızımın doğumu ile kendi ailem ile daha önce de var olan sorunlar derinleşmiye başladı.
Birkaç sene sonra terfiyen kendi ilçeme atandım ve orada da bir kızım daha oldu. Kalbi delik doğduğundan hastanelerde geçen yaşantımız sonucu dokuz aylıkken vefat etti. Bu kızımın hastalığı sırasında da etrafımızda eşim ve benden başka kimse yoktu.Maddi yardım talep ettiğim aile bireylerim bu imkanları olduğu halde yardım yapmadılar.
Allah rahmet eylesin,Allah yerinde dinlendirsin ömrü okadarmış.
Zamanla eşimde bazı rahatsızlıklar oluşmaya başladı.Biz kadın hastalığı nedeniyle uğraşırken ameliyat için çekilen rontgende eşimin sağ akçiğerinde iki kütle tesbit edildi.Aylarca doktorlara taşındık ve sonunda eşimin sağ akçiğerinin yarısına yakın kısmı alındı. Kanserdi. Ameliyatdan birkaç gün sonra odasında sabahleyin kalbi durdu. Kalbi çalıştırdılar ama geç hayata döndü ve uzun bir müddet kimseyi tanımadı. Epey uğraştım. Ne eşimin ailesinden nede benim ailemden kimseler yardımcı olmadılar. Oğlum dahi kaçamak davranmıya başladı. Gel zaman git zaman hastaneden çıktık ve eşim normal beslenemediği için midesine takılan hortumla beslenmiye başladı. Defalarca hastanelere girip çıktık. Bazen bir kaçgün bazende günlerce kalıyorduk. Zamanla eşimin ruhsal durumu da bozulmaya başladı. Tekrar hastaneye yatırdım. Günlerce tedaviden sonra nispeten düzeldi. Bir hastalığına çare ararken diğeri başlıyordu. O hastalığa çare ararken de başka bir hastalık başlıyordu.Eşimde bu hastalığı sırasında kendi aile bireylerinin kendisiyle ilgilenmediklerini gördükçe dahada hastalanıyordu. Ben ne kadar olsun ben varım diyorsam da o kendini dünyaya getirenlerin neden kendisiyle ilgilenmediklerine bir türlü akıl erdiremiyor ve zaman zaman için için ağlıyordu.Eşimin hastalığı ilerledikçe onun yakınları da bizden uzaklaşmaya başladılar ve eşim hastanenin özel bir odasında bir günlük koma sonrasında ben ezan okurken bana şöyle bir bakıp gülümsedi ve sabahleyin saat 8,30 gibi ruhunu teslim etti.
Rahmetli yakınlarına küskün gitmişti. Allah rahmet etsin,Allah yerinde dinlendirsin,Allah yerini cennet mekan eylesin...
Bu arada eşimden birbuçuk yıl önce annem ve 20 gün öncede babam vefat etmişti. Dört sene evlenmedim. Eşimin hatırasıyla yaşadım ama zamanla yalnızlık ağır basmaya başlayınca çocuklarıma durumu anlattım. Baştan karşı çıktılar ama sonunda evlenmemi kabul ettiler. Onların yardımıyla uzun bir zaman uygun kişi aradık. Ve yine onların olurlarıyla eşi vefat etmiş evli bir kızı ile evli bir oğlu olan bir hanımla evlendim.
Zaman içinde ilk iki sene normal geçti. Ama evdeki kızım ile gelinim eşimi baştan kabul ettiyseler de sonunda oğlumunda yardım ve kışkırtmasıyla işler ters döndü. Çünkü oğlum ve kızım devamlı maddi yardım almak istiyorlardı. Ve her şeyi eşime rağmen onlara sorarak onların istekleri doğrultusunda karar vermemi ve eşimi dışlamamı istiyorlardı. Bu aşağı yukarı birkaç sene devam etti. Hatta o kadar ileri gittiler ki,kızım bizi terk ederek abisinin yanına gitti.
Eşim bütün bunlara rağmen o kadar iyi niyetli davranıyordu ki,onlara zaman zaman maddi ve manevi yardım yaptığı gibi kendi annelerinin onlara yapamayacağı şekilde kucak açıyordu. Ama onların niyetleri ve dedikleri şuydu,"biz senin eşini kabullenemiyoruz,evlenmiyecektin." Ve ipler koptu. Eşimle birlikte artık yaşlanmış,sen ben kavgalarından yorulmuştuk. Eşimle oturup geçmişin ve geleceğin muhasebesini yaparak bizim için eniyi yolun yaşlılar yurduna gitmek olduğu kararına vardık.
Yaşlılar yurdunda ikimize bir oda verdiler. Orada kalmaya başladık. Artık eşimle benim yeni yuvamız ve dünyamız burası ,burada edindiğimiz dostlarımızdı. Burada kalan herkesin bir hikayesi vardı. Bu hikayeler iyi olsa idi kimse burada olmazdı. Bayramlar burada çoğuna üzüntü getirirdi. Ziyaretçisi gelenlerin ziyaretçileri sanki biran evvel buradan kaçmak ister gibi bir durum içinde idiler. Eşimle ayrılmamıştık ve mutluyduk.
Uzun zaman bizi arayıp sormayan çocuklarımın aklına nasıl geldiyse bir gün çıkıp bizi görmeye gelmişler. Seneler sonra yanlarına çıkıp çıkmamaya karar vermek benim için çok zor oldu. Yaşlılar yurdu müdüremiz, “Çık ve onlarla son defa de olsa konuşursan iyi olur” dedi. Bahçeye çıktım.Oğlum,gelinip,torunum ve kızım bank’a oturmuşlar beni görünce ayağa kalktılar ve elime sarılıp öpmek istediler.Sadece torunumun elimi öpmesine izin verdim. Diğerlerinin öpmesine müsade etmedim. “Oturun!” dedim. “Sen otur baba!” dediler. “Siz oturun!” dedim.
“Baba!” Bu kelimenin çocuklarım tarafından bana söylenmesini kim bilir kaç gece,için için ağlayarak duymak istedim. Bastonuma iki elimle dayanarak ayakta durabiliyordum.
“Annemiz nerede?” diye sordu oğlum. Ben,”hangi anneniz?” dedim. Kızım “Şu anda ki annemiz”dedi. Bastonuma daha sıkı sıkıya sarılarak “Anneniz nerede ha ?” diye tekrarladım. “Anneniz nerede ? Annenizi ve beni hatırlamak için artık çok geç değilmi ?” diye sordum. “Siz, kabulenemiyoruz diyerek terk ettiğiniz benim ikinci eşimin nerede olduğunu soruyorsunuz bu kadar sene aramamışsınız seneler sonra geliyorsunuz ve bana eşimin nerede olduğunu soruyorsunuz öylemi ?” Hepsi ayaktaydı ve kimsede ses seda çıkmıyordu. Bende bastonuma daha sıkıca sarılmış ayakta zor duruyordum. “Çocuklar, çok geç kaldınız ... Artık çok geç!. Hani tüm iyi niyetine rağmen kabullenemiyoruz diye beni ve onu terk ettiğiniz eşim sekiz ay önce vefat etti. siz onu kabullenmediniz ama o hanımefendi vefat ederken hafifce gülümsiyerek, "onlara söyleyin onlar üzerinde ne hakkım varsa haklarımı helal ediyorum" dedi. Beni de eskiden olduğu gibi aramazsanız sevinirim dedim.”
Gözlerimden sessizce dökülmeye başlayan yaşları saklamaya çalışırken yurt müdiresi hanım gelip koluma girdi , “Gel amca gidelim” dedi. Ayaklarım titriyordu,bastonum olmasına rağmen zorlukla ayakta duruyordum. Biz giderken arkaya bile bakmaya gerek duymadım.Kimseden tek çıt çıkmıyordu. Ağaçlıklar arasında odama doğru yürürken başımı hafif kaldırdığımda yurt müdüresi hanımında benim gibi gözlerinde yaşların aktığını gördüm.
Kamil ERBİL
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.