- 417 Okunma
- 2 Yorum
- 3 Beğeni
ÖĞRETMEN OLMAK-2 (Hırsızın kızı!)
ÖĞRETMEN OLMAK-2
(Hırsızın kızı!)
Öğretmenlik, sadece derste dersi anlatıp, çıkmak demek değildir. 36 yıllık tecrübem bana öğretmenliğin ne demek olduğunu çok iyi öğretti!
Şu an, hangi sınıfın dersine girsem o sınıftaki öğrencilerden kimin gerçekten mutlu, kimin içinde fırtınalar koparken gülmeye çalıştığını, kendisini kamufle etmek için türlü yollar denediklerini görüp algılayabiliyorum.
Onlarla farklı iletişim yolları kurarak, ruhlarının ayrıntılarını izleyebiliyorum.
Yıllar önce Şükran Eyikoçak öğretmenim, babamın vefatından sonra düştüğümüz yokluk, yoksulluk sebebiyle okuyamayacağımı öğrendiğinde, nasıl ki gelip annemle iletişim kurdu ve yoluma ışık olduysa , ben de onun yolunda yürüyüp tüm öğrencilerime ışık olacaktım.
Biliyordum ki kız çocukları okursa ,geleceğe ışık olur, topluma ışık olur.
Öğrencim anlattıkça gözlerindeki hüzün yüreğime Ağrı Dağı misali çöreklenip ağırlaşıyordu.
Ancak,sonuna kadar dinleyecek ona destek olacaktım.
Çünkü ben bir öğretmendim ve en temel görevim öğrencilerime her yönden, her sekilde yol göstermekti. Dinlemeye devam edelim. Bakalım o minicik yüreğinde dev gibi sorunlarla nasıl yol almış?
"Abim öldükten 3 yıl sonra ben, benden 3 yıl sonra da kardeşim dünyaya gelmişiz. Böylece bizim de bu evdeki cehennemimiz başlamış olacaktı!
Köyde kaldığımız için, orada olan bir olay hemen yayılırdı. Köyleri bilirsiniz bir söz hemen yayılır. Benim babam alkol bağımlısı, sürekli gazinoya gittiğini , annemi aldattığını herkes bildiği için beni de kimse pek sevmezdi . Akşamları babam eve gelir, annemle gürültülü bir şekilde kavgaya tutuşurlardı. Çoğu zaman annemin eve jandarma çağırdığı da olurdu.
Hatta annemin bağırışları evde yankılanırdı ve bizim ev de köyün ortasında olduğu için sesleri herkes duyardı.
Annemin bir gece sesini duyamayanlar ertesi gün öldü mü yoksa sesi mi kısıldı diye bakmaya gelirdi.
Ne acı değil mi?
Sadece bir gece annemin sesini kimse duymadığı için öldü mü diye bakmaya gelmeleri!
Bizde zamanla alışmıştık. Alışmamamız gerekirken alıştırılmıştık. Böyle böyle ben sekiz yaşına gelmiştim. Köyde sürekli ezilen,sürekli dayak yiyen bir insan olmuştum. Babam bir süre önce, yani yaklaşık ben 6 yaşlarındayken hırsızlığa da başlamıştı.
Aslında mal varlığımız gayet yerindeydi. Yoksul değildik. Hatta zengindik ama bu zenginliği, sadece alkol parası olarak kullandıkları için, evin tek gelir sahibi annemdi. Annem dışarıya tekstile işe gidiyor akşam geliyordu.
Babam maaşını aldığı gün eve bir tane çikolata getirir onu da sadece bana verirdi. Kardeşime vermezdi. Beni sever ama kardeşimi hiç sevmezdi çünkü ben ona tıpatıp benziyorken kardeşim babama hiç benzemezdi. Demek ki benim de annem ile aynı olsa dış görünüşüm, beni de sevmeyecekti!
O çikolatadan sonraki bütün maaşını gazinoya yatırır, ve oradaki kadınlarla eğlenirdi. Bir keresinde hiç unutmam, annemle beraber gazinoya gitmiştik, babamı almaya. Bizim aileyi genelde annem toplardı. Dedem içmeye gider içtiği yerden gelemez annemi arardı annem gidip içtiği yerden dedemi getirirdi.
Babam eve gelmez gazinodaki kadınlarla eğlenir, annem gecenin bir yarısı kadın başıyla babamı eve getirirdi. Annem tekstilde çalışır eve yiyecek içecek alırdı.
Ben sekiz yaşıma gelinceye kadar sürekli böyle olurdu. Ama gün geçtikçe annem daha da bitik, hayattan soğur olmuştu ve babama da baş kaldırmaya başlamıştı ve gün geldi devran döndü.
Babam her anneme vurmak istediğinde bu sefer annem en ağır şekilde ona gününü gösteriyordu.
Sekiz yaşıma gelmiştim köyde doğru düzgün bir tane bile arkadaşım yoktu. Arkadaşım dediğim insanlar benimle"hırsızın kızı" diye dalga geçer ve her gördükleri yerde de sıkıştırıp döverlerdi.
Çocuklar bazen çok acımasız olabiliyordu.
Annem, babamdan ben ise dışarıdaki insanlardan dayak yiyordum.
Ve ben tam sekiz yaşındayken o gün ilk kez babam, bir babanın yapabileceği en iğrenç şeyi yaptı ve bana dokunmaya çalıştı. O gün kendimden nefret ettim ve tam dört yıl babamın tacizlerine uğradım!
Annem farkındaydı babamın beni arzuladığını.
Ne kadar iğrenç değil mi?
Bir baba kızını arzuluyor. Ona dokunmaya çalışıyor.
Ve 12 yaşındayken bir gün babam ben üzerimi değiştirmeye yukarıya çıktığım bir an zorla bana tecavüz etmeye kalkıştı. Çığlıklarımı bütün mahalle duyarken annem yardıma geldi ve beni babamın elinden kurtardı.
O gün annem, babamı karşımda dövdü. Hatta sandalyeye ellerini ayaklarını bağlayarak dövdü ve bana dönüp dedi ki
"Bu saatten sonra bizimle kalmıyorsun, halana gidip halan ve eniştende kalıyorsun."dedi.
İşte o andan sonra benim farklı kâbusum başladı. Ben zaten normalde de annemle ve babamla kalmıyordum. Dedemde ve babaannemde kalıyorduk şimdi ise babamdan beş mahalle uzakta oturacaktım.
Hani bir söz vardır bilir misiniz?
Yağmurdan kaçarken doluya tutulmak.
Evet doğru bir cümle bu! Bilmiyordum ki, yağmurdan kaçarken doluya tutulacaktım ve benim için asıl karanlık daha yeni başlıyordu."
Devam edecek...
KARDELEN(Ayrıkotu)
24.11.2022
Tülay Sarıcabağlı Şimşek
Dinar/Afyonkarahisar
YORUMLAR
Bu iğrenç durumlar ilkel ve medeni her toplumda görülüyor maalesef syn öğretmenim Ensest ilişkiler toplumun nekadar yozlaştığının tekbaşına bşr kanıtı olsa da ruhsal bir hastalık alkol eğitimsizlik Bir de Allah korkusu yoksa her yerde karşılaşlan dinlemeye izlemeye hatta okumaya, yazmaya kadar utanılack iğrenç bir olay.. Kaleminize sağlık bu meyanda Öğretmenler gününüzü kutlarım
AYRIKOTU
Ne zaman bu igrençliklere dur diyebileyeceğiz?
Ne zaman bu arsızları engelleyebileceğiz?
Bu çaresizliklerin bir çözümü mutlaka olmalı!
AYRIKOTU
Selâmlar