- 550 Okunma
- 9 Yorum
- 2 Beğeni
MANDIRA
Telefonum çaldı. Ben de kaydı olmayan bir numara. Açıp açmamakta kararsızım. Telefonla bir sürü dolandırıcılık yapılıyormuş. Duyuyorum, okuyorum. Israrla çalmaya devam ediyor. Açtım.
“Efendim.”
“Bedri Tokul’la mı görüşüyorum.”
“Evet benim.”
“Nasılsın Bedri?”
“İyiyim teşekkür ederim. Affedersiniz ben sizi çıkaramadım.”
“Benim ben…”
“Vay… Demek sen bensin. Senin ben olduğunu nasıl da bilemedim. Demek sen bensin. Bende benim.”
Demedim tabii. Bu tip konuşmalara sık sık şahit olurum. Ne kadar sinirlensem de bir hata yapmamak için sabrederim.
“ Ben derken…”
“ Fikret… Fikret Tekten. Devre arkadaşın. Vay be ne çabuk unuttun beni?”
2022-1966= 56. Fikret’e göre 56 yıl çabuk oluyormuş demek ki!
1966 yılında askeri okulda iken Fikret iyi bir arkadaşımdı. Hafta sonu izinlerinde genelde onunla çıkardım çarşıya. Kafalarımız tutar, iyi anlaşırdık.
Yıllar sonra beni aramasına sevindim tabii.
“Vayy… Devrem ne iyi ettin de aradın. Nereden buldun telefonumu?”
“ Adem Şeker’den aldım. Onunla sık sık görüşüyoruz. Bir konuşmamızda söz senden açıldı. İstedim telefonunu. Nasılsın iyi misin?”
“Çok iyiyim, sen nasılsın?”
Sohbetimiz uzadı. Okul yıllarımızdan, devre arkadaşlarımızdan bahsettik. Kimisi ölmüş kimisi zengin olmuştu. Bir birimizden arkadaşlarımızın telefon numaralarını aldık, telefon numaraları verdik.
Aklıma bir hinlik geldi. Fikret’i okul yıllarına götürmek istedim. Uzun uzun güldükten sonra;
“ Fikret havalar da soğudu. Geçen yaz çarşıya indiğimde karnım acıkmıştı. Ekmek arası köfte aldım. İştahla yedim. Ama bu seferde canım bir şeyler içmek istedi. Girdim bir dükkâna…”
Sözümü kesti Fikret. O da uzun uzun güldü.
“Tamam, yıllar sonra itiraf ediyorum. O gün sen haklıydın. Eğer sana ”haklısın” deseydim. Bilirim huyunu beni bütün okula reklam ederdin. Ne bileyim kardeşim onun büyük şehirlerdeki adı öyledir sanmıştım. Bak aradan yıllar geçti unutmamışsın. Yaşlarımız 70 i aştı hala muzipliğin üzerinde.”
Olan neydi?
O yıllarda bir hafta sonu çarşı iznindeyiz. Fikret’le beraberiz yine. Hava sıcak. Alışık olduğumuz köfteciden ekmek arası köftemizi aldık, iştahla yedik. Biz askeri öğrencilerin değişmez menüsüydü ekmek arası köfte. Hem yemeği ucuza getiriyor, hem de değişiklik oluyordu. Fikret:
“Gel şuradan soğuk bir şeyler içelim. Yüreğimiz toftasın. Ben ısmarlıyorum.”
Tabelasında… MANDIRASI Yazan dükkâna girdik. Fikret:
“Bize iki mandıra soğuk olsun.”
Satıcı önce şaşırdı, sonra bir kahkaha attı:
“Hemmen veriyorum gençler. Bizim mandıramız hem soğuk, hem de koyudur.”
İçtik ayranlarımızı. Satıcı bizden çok az bir para aldı. Dışarı çıktığımızda ben:
“ Fikret mandıra da nereden çıktı? Ayran deseydin ya?
“Mahsus öyle dedim. Şaka yaptım yani. Ama satıcıda cinmiş doğrusu. Şakayı anladı da nasıl da güldü görmedin mi? “
Adım gibi emindim. Fikret ayranın büyük şehirlerdeki adını MANDIRA olarak biliyordu.
Üstelemedim. Sonra da unutuldu gitti.
Evet Fikret.
O yıllarda da bütün arkadaşlara anlatırdım. Ama ayranı sen ısmarlamıştın. Anlatmam doğru olmazdı.
Bu olayı anlatamamak yüreğime dert olmuştu.
Tamam, okuldaki arkadaşlar bunu bilmiyordu. Ama şimdi bütün Türkiye biliyor.
Ohh be… Rahatladım
İyi MANDIRALAR Fikret.
Canım kardeşim…
YORUMLAR
Bu sayfadaki yazıları bir süredir takip ediyorum. Her seferinde yalın bir dille ve pozitif bir atmosferler karşılaşıyorum. Anlatım ve diyaloğların doğallığı dikkat çekici. Mizah dili öyle güçlüki, sayfadan mutlaka tebessümle ayrılmaktayım...
Bu nedenle güzel emeğiniz ve paylaşımınız için çok teşekkür ederim, sayın Tokul.
Devamının gelmesi dileklerimle,
Saygılar, esenliler çokça.
Bedri Tokul
On üç senedir bu sitedeyim.
Kendimce bir şeyler yazmaya gayret ediyorum.
Tarafınızdan beğeniliyor olmam mutlu etti beni.
Sağ olun.
Selam ve Saygılarımla...
Ağabey... Bir toplumu yaşanılır bir toplum yapan niteliklerden biri de fertleri-daha doğrusu ve şimdi kastettiğim anlamda- adamlarının arkadaşlık duygusunun güçlü olması...
Çok kolay anlaşılması için şöyle örneklenebilir...
Bir köy veya kasaba düşünün, adamlarının birbirine diş bilediği, güvenmediği, hep tetikte olduğu...
Böyle bir yer cennetten bir köşe gibi de olsa oraya yerleşmek istemezsiniz...
Tabii, bu düşünme biçimi şimdiki, her şeye tüccar gözüyle bakan, yabancılaşmanın zirvesine çıkmış, kendisi de metalaşmış insan modeli için söz konusu değil...
Yaman çelişki ise şöyle ifade edilebilir: Bir kesimin şehitliği/gaziliği göze almasına rağmen bu durum katmerleşerek devam ediyor...
Artık, kadınlara anne, teyze, abla; adamlara amca, dayı, ağabey diyenler gittikçe azalıyor...
Ne ilginç!... Kadınlar daha çirkef, adamlar daha maganda, zonta...
Orhan Kemal'in bir kitabının adı ARKADAŞ ISLIKLARI... Ne güzel...
Ne güzel...
Selam ve saygılarımla.
Bedri Tokul
Her zaman ki gibi yine yerinde tespitler.
Ortak noktalarımız çoktu bizim. En belirgini de fakir aile çocukları olmamızdı.
Daha fazla okumak yerine genç yaşlarda ekmek peşine düştük.
Komutanlarımız babamız oldu.
Diğerlerimiz bir birimizin arka daşı oldu. Gardaş olduk.
O günlerle ilgili acı tatlı o kadar çok anım var ki.
Biz bir birimizi hep ararız. Birimizin eline tiken batsa diğerlerimizin yüreği kanar.
Haklısın.
Bu hasletler kalmadı artık.
Çok teşekkür ederim can Kardeşim.
Selamlarımla...
Şimdiki yaşadığım hayatla çocuklukta yaşadığım hayat bambaşka.
Çocukluğum Kaçkar dağlarının eteklerinde anneannenle birlikte geçti. Anneannem çok yaşlıydı ben küçücük çelimsiz zayıf bir çocuk. Anneannemin elleri titrerdi, İneklerimizi sağmaya gücü yetmez, zorlanırdı. Yaşım kaç hatırlamıyorum ikinci bir iskemleyi yanına çekerek beni yanına oturturdu. Önce tek elle sonra çift elle sağmayı öğretti.
Sonra peynir yapmasını yağ yapmasını….
On iki yaşında anneannem tatlı rençperim vefat etti. Tek başıma Zonguldak’ta yatılı okuyan Nezahat ablamın okulunun yaz tatiline girmesiyle birlikte ailemizin yaylacısı olmuştum.
Şimdi mesleğimde zirve noktasındayım, yukarılara doğru çıkarmaya devam ediyorum.
Bugün ardıma doğru baktığımda hayattan hiçbir zaman korkmadığımı görüyorum.
Aç kalmak korkusu yok bende işsiz kalırsam tohumla toprağımıza ellerimle nasıl dokunacağımı biliyorum
Bugün ardıma doğru baktığımda büyüklerime dualar göndererek beni güzel yetiştirdikleri için şükrediyorum.
Ne güzel bir yazı, köy hayatını yaşayan insanlar için ne çok anının hatırlanması.
Saygılarımla selamlarımı gönderiyorum.
Bedri Tokul
Hayata pozitif bakmak ne güzel.
Ve sizi yetiştirenlere dualar göndermek ne güzel.
Bazen düşünürüm;
Alınan kıyafeti, yapılan yemeği beğenmeyen çocukları en azından
bir ay köylerde yaşatmalı.
"Şimdi mesleğimin zirve noktasındayım." (Mesleğiniz nedir bilmiyorum)
Daha da, daha da yüksekleri görürsünüz inşallah.
Hayatınızdan bir özet yapmışsınız. Bu ne kadar özverili bir davranış.
Çok memnun oldum.
Çok teşekkür ederim.
Selam ve Saygılarımla...
Bedri Tokul
Teşekkürler.
Sevgiler.
Merhaba Bedri abi...
Mevzu ayran olunca geçmişte yaşadığım bir anekdot paylaşayım istedim.
Doğu köylerinden birine sevdiğim bir arkadaşım tarafından gezi amaçlı davet edilmiştim.
Evlerinde kaldığım süreçte komşularda beni merak edip görmeye gelmişlerdi. Arkadaşım o gün çok meşgul sürekli telefonda özel işleri var. Konu komşu ağırlama işi bana düştü tabi.
Ev sahibi anne
''hadi bir katık çal ebru kızım'' dedi.
Katık çalmak?
Ne olduğunu bilmiyordum. Arkadaşıma sordum. Katık yap dedi.
Hımm çalmak ve yapmak aynı anlam demek. İyi de katık ne?
Benim bildiğim anlamda katık yavan ekmeğin yanına peynir zeytin vb. yiyecekler konur ki ekmek kuru kuruya yenmesin.
6 kişiydi gelenler... Küçük pasta tabaklarına birer sandviç hazırlayarak ikram ettim. Yanına birer bardak komposto.
Ev sahibi anne yüzüme garip bir bakış fırlattı. Köy yeri orası somun ekmek büyük nimet. Farkında olmadan komşulara yedirdim evin azığını.
Oysa bana sadece katık çal demişlerdi. Nereden bilebilirdim ayrana katık dediklerini.
Çok güzeldi kalemin
Tebriklerimle abi
Selamlar
Bedri Tokul
Sabah sabah güldürdün beni.
Canım Anadolu da o kadar çok bilmediğimiz kelime var ki.
Şimdi canım çekti işte.
Bu akşam yemeğinde bulgur pilavı yanına da katık çalsın hanım.
Samimi paylaşımın için çok teşekkür ederim kıymetli kardeşim.
Selam ve Saygıyla.
Bedri Tokul
Sağ olun.
Selam ve Saygıyla.
Bir hacı arkadaşlığı, bir de asker arkadaşlığı unutulmaz derler, yıllar geçse de Abim. Ne güzel anılar ve insanlar biriktirmişsiniz ki yıllar geçse de arayıp soruyorlar sizi, siz de tabi onları... İlginç Mandıra esprisi de ama satıcı da hazır cevap yeni O'nun da hakkını vermek lazım... Kutlarım yürekten ...
Bedri Tokul
Askerlikte devrelik nüfus kayıtları ayrı kardeş gibiyizdir.
Teşekkürler.
Selam ve Saygılar.
:)) Muhteşem!..Ayranın mandırada satılanı ''mandıra ayranı'' , ''çiftlikte satılanı çiftlik ayranı'' Sütaş'ta satılanı sütaş ayran deniyor demek ki..İlgiyle okudum milli içkimiz ayranın üretim yerlerine göre isim almasını.Üstadı selamlıyorum.Sağlıcakla.Saygıyla.
Bedri Tokul
Ayran ayrandır işte...
Çok bilen çok yanılır diye boşuna dememişler.
Teşekkürler kıymetli kardeşim.
Saygıyla...