- 201 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
ŞİİRDE DERİNLİK
ŞİİRDE DERİNLİK
Balkanlar işgal edilip elimizden çıktığında canından bir parça kopar Yahya Kemal’in, Millî Şairimiz Mehmet Akif’in; çünkü Mehmet Akif şimdiki Kosova’nın başkenti pür-i zen denilen altın dolu anlamındaki Prizrenlidir, Yahya Kemal şimdiki Makedonya’nın başkenti Üsküplüdür.
Sonrasında Anadolu işgal edilip de askeri alanda kurtuluş mücadelesi verilirken bu mücadele edebiyat alanında da desteklenir. Her ne kadar Halide Edip öncülüğünde mandacılık fikrini öne sürenler olmuşsa da zamanla onlar da eserlerinde Millî Mücadeleyi desteklerler. Millî Mücadele yıllarında yazılan romanlar, hikâyeler, şiirler Millî Edebiyat Dönemini oluşturur.
Edebiyat Tarihçileri eserlerde işlenen konulara göre Servet-i Fünûn, Fecr-i Âtî, Milli Edebiyat Dönemi diye dönemlere ayırınca biz de arada uzun yıllar var zannediyoruz. Servet-i Fünûn sanatçılarıyla Millî Edebiyat sanatçıları aslında aynı dönemde yaşayan kişiler.
Bireysel konuların işlendiği, ağır bir dil ve genellikle aruz ölçüsünün kullanıldığı Servet-i Fünûn ve Fecr-i Âtî’nin aksine toplumsal konuların işlendiği Millî Edebiyat Dönemi’nde, herkesin anlaması için sade bir dil ve genellikle hece ölçülü şiirler yazılır.
Bireysel konulardan bahsederken herkes her şeyi anlamasa da olur. İyi şiirin en önemli özelliği de budur, çağrışım. Şair duygularını açık ve net söylemek istemediğinde imgeler, sanatlar kullanarak birçok anlama gelebilecek kelimeleri özenle seçip yazar. Şiiri her okuyan, kendince başka anlamlar çıkarır.
Toplumsal konulardan bahseden bir yazar, topluma açık ve net bir mesaj vermek istediğinden her okuyanın aynı duygulara sahip olması için kelimelerini başka anlama gelmeyecek ve halkın anlayacağı kelimelerden seçer.
Bir de Yunus Emre gibi bir şairimiz var ki onun şiirleri ne sade ne abartılıdır. Yaşadığı dönemde de günümüzde de iyi tasarlanmış, gayet akıcı, özenle seçilmiş kelimelerin yanında yalınlığı görürüz. Yunus Emre şiirlerindeki bence en önemli özellik derinliktir. Şiirlerini okuduğumuzda, bestelenmiş ilahilerini dinlediğimizde sanki çalakalem yazılmış, herkesin rahatlıkla yazabileceği şiirlerdenmiş izlenimi verir. Oysa her bir mısra hakkında sayfalar dolusu açıklama yapılabilir. “Yaratılanı severim, Yaratan’dan ötürü.” mısrası hepimizin ezbere bildiği, hepimizin kolayca anladığı bir cümleyken ben hala derinliğini idrak edemiyorum. Bu kadar ağır bir cümleyi, bu kadar yalın ve kolayca kurmak her gönlün işi değil.
Birçok kişinin “rastgele şiir” diye tanımladığı serbest şiirler de bence duygunun en yoğun olduğu şiirler. Aruz, hep ağırbaşlı insanların maharet gerektiren ölçüsü. Hece, Türk Halk Edebiyatının sözlü gelenekle günümüz arasındaki bağı.
Aruzlu şiirlerin şıklığını hayranlıkla okuyorum. Heceli şiirlerin ritmine bayılıyorum. Serbest şiirlerin duygu yoğunluğunda kayboluyorum.
Aynı dönemde yaşayan herkesin, aynı duygu ve düşüncelere sahip olması bazen mümkün olmuyor. Millî Edebiyat Dönemi’nde bireysel şiir yazdığı için eleştirilen Ahmet Haşim’in Merdiven şiirinin derinliğine ya da satır başlarında büyük harf kullanmadığı, ölçüsüz yazdığı için küçümsenen Orhan Veli’nin Anlatamıyorum şiirindeki derinliğine hayran olmamak elde değil.
Dönemi, ölçüsü, türü, konusu ne olursa olsun ben şiirde derinlik arıyorum. Toplumsal bir mesaj vermek istemiyorsa şair, herkesin aynı anlamda anlayacağı şiir yazmamalı. Bireysel konularda yazılan şiirlerin derinliği, şairin derinliğinden gelir. Derinlik de şairin bakış açısındaki geniş ufundadır, yüce gönülledir ve ilimle kazanılır.
Hamiyet Su Kopartan ✍️
21.11.2022
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.