- 213 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
YİBO'DA ÇALIŞMAK
YİBO’DA ÇALIŞMAK
Yatılı İlköğretim Bölge Okuluna alışmak kolay sanılır! Altı yaşında minik adımlarla, ürkek ve çekingen gelir çocuklar okula. Anne ve babasının elinden tutarak. Önce kantinden çikolata, şeker, bisküvi alır babası, sevinir. Sarılır annesinin eteğine, paylaşır sevincini ve elindeki bisküviyi. Kırmamak için ucundan küçük bir ısırık alırken anne yüreği sızlar derinden, belli etmez. Birlikte kamelyanın gölgesine sığınırlar, bahar sıcağında. Dalgın gözleri okulun merdivenlerini tırmanır adeta, pencere pervazlarını sayar içinden, yarı doğru, yarı yanlış. Çatıda güvercinleri izler bir süre.
Saat dokuz sularında zırrr diye çalan zilin sesi duyulur her yanda. Güvercinler ürküp uçar sürü halinde pervasız. Hoparlörden, okulun önünde sıra olmaları söylenir, üst üste tekrar edilir anons. Herkes sıra olur, çocuğuyla birlikte. Ait oldukları sınıf ve adı okunarak öğretmenlerinin etrafında toplanırlar heyecanla. Bazıları velisinden ayrılmak istemez, atar elindeki yiyecekleri yerlere, yapışır annesinin eteğine. Öğretmen, ağlayan çocukları velisiyle birlikte alır sınıfa, bir süreliğine. Öğleye doğru bu beraberlik de bitecektir, ayrılık yakın! O çocuk beyniyle her şeyin farkında, tedirgin bir bekleyiş içindedir. Teneffüste velisini eve gitmeye zorlasa da nafile, ayrılık gelip çatmıştır.
Velisi, gözleri dolu dolu, hemen döneceğim diye çocuğu kandırıp, sınıfa bırakırken, çocuk ta kendini paralamaktadır. İşte tam da o anda öğretmenin şefkat dolu güzel sesi sınıfın duvarlarında yankılanır, yumuşak bir el okşar çenesini.
-Haydi, bakalım benim tatlı çocuğum, öğretmenine merhaba der misin? Bak sana neler vereceğim, neler. Sizlerle ne güzel oyunlar oynayacağız. Biraz sonra size okulun yemekhanesini gezdireceğim, orada birlikte yemek yiyeceğiz. Yemekten sonra da çok güzel bir oyun öğreteceğim. Şimdi sırayla tahtaya çağıracağım. Kimi çağırırsam o gelip bir hayvanın sesini taklit edecek. Doğru sesi çıkaranları birlikte alkışlayacağız, der.
Bir süre sınıfta hayvan taklitleri vb. oyunlar onarken zilin sesi tekrar duyulur.
Öğretmen,
-İşte yemek zili çocuklar. Şimdi ikişerli sıra olarak el ele tutuşalım. Aferin size, beni dinlediğiniz için teşekkür ediyorum.
-Hep birlikte yemekhaneye gidelim.
Önce sırayla her çocuk o minik elleriyle servis tabağını alır, sonra ekmek sepetinden yarım ekmek ve görevlinin kepçeyle vereceği yemeği de aldıktan sonra, sınıfının ait olduğu bölümdeki masalara oturur. Yemek duasından sonra hep birlikte yemek yemeye başlanır. Çocukların büyük çoğunluğu, her lokmadan sonra birbirlerini incelemeyi ihmal etmezler. Herkes yemeğini yedikten sonra, boş tabakları, bulaşıkhaneye bırakarak bahçeye çıkarlar. Büyük çocuklar kardeşleriyle veya köylüleriyle yakından ilgilenerek okula alışmalarında yardımcı olurlar. Tanıdık kimsesi olmayanları da öğretmen yalnız bırakmadan, yakından ilgilenerek kendine ve okula alıştırmaya çalışır.
Öğleden sonraki derse girişte tekrar ağlayanlar olduğunda öğretmen bizzat ilgilenerek, onlara hediyeler, oyuncaklar vb. dağıtarak okulu ve sınıfı sevdirmeye çalışır.
Okulun ilk günü meşakkatli bir gündür. Hem öğrenciler, hem öğretmenler çeşitli duygusal anlar yaşarlar. Yemekhane, etüt, yoklama derken yat saati gelir. Öğretmen her çocuğu koğuşuna yerleştirerek, yatacağı yeri gösterir ve nöbetçi öğretmen odasında istirahata çekilir!
İşte en hüzünlü ilk gece! Otuz kişilik koğuşlarda yalnızlık çeken çocuklar. Sıcak yurt binasında üşüyen minik yürekleri, hayatın acımasız sert yüzünü, çelik ranza demirlerinde hissederler. Annenin sıcaklığını arar gözleri koğuşun soğuk duvarlarında! Hıçkırıklar içinde uyanır, zeytin gözleri sırıl sıklam, kan ter içinde. Altı yaşında, altı yaşında bir çocuk hayata hazırlanır tek başına yapayalnız. Umudu öğretmeni olur çaresiz, kabullenir hayatı. Alışır okula. Sınıfta ders, bahçede oyun derken, geçer bir aylık zaman.
İlk köy izinidir gelen, heyecan dolu yürekler, kıpır kıpır. Herkesin velisi gelmiştir, ortalık bayram yeri! Herkes sevinçli.
Velisi olmayan bazıları vardır içlerinde, öyle garip, öyle mahzun. Adrese teslim edilmek üzere köy arabalarına teslim edilir, eşyaları poşette zimmetli.
İşte o an yıkılır dünyam! İçim kan ağlar, dolar gözlerim.
İlk beş yıl böyle geçer, biraz zahmetli! Ortaokulu vardır, biraz daha keyifli. Alışmıştır artık yatılı okumaya. Hatta tatillerde okulu ve arkadaşlarını çok özlemektedir. Beraber gülüp beraber ağlamayı, bir bisküviyi dörde bölüp paylaşmayı özlemektedir, dostluğu. Aynı umutlara baş koymuşlardır. Kimi doktor, kimi mühendis. Kimi öğretmen, kimi yargıç olmayı hedeflerken. Dolap içlerine yazılır hayalleri ve sevdikleri artistlerle birlikte aile resimleri iliştirilir kapaklarına. Bazen arama yapar öğretmenler. Çocuklar yanlış bir şeyler yapmasınlar diye.
Bir sekiz yıl gider ömürden, göz açıp kapayıncaya kadar. Okulun son günüdür gelen, bahar sıcağında. Minik elleri biraz büyümüştür ama henüz valize göre küçüktür. Son vedalaşmalar başlar. Gözler yine ilk günkü gibi dolu dolu, yüzler hüzünlü. Bu defa ayrılıktır yürekleri burkan, anne ve baba kadar yakın dostluklar. Yaşından büyük olgunluklar.
Memik Kömekçi
14.11.2022 Yavuzeli/GAZİANTEP
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.