- 411 Okunma
- 2 Yorum
- 4 Beğeni
YOK ÖYLE DÜNYA
Okuduğunuz yazı Günün Yazısı olarak seçilmiştir.
Zamanın sihirli denebilecek etkili bir gücü olduğu her zaman kendini göstermiştir. Nasıl ki hastalık süreçlerimizi göz önüne aldığımızda anlık bir etki söz konusu olmuyorsa hastalıklı olan hem bireysel hem de toplumsal algılarımızın da zamana ihtiyacı vardır. Burada kullanabileceğimiz ilaç ise zamana eşlik edebilecek fikirsel devrimdir.
Düşünmek, devrim ışığında değişmenin ön adımdır. Sadece düşünme sınırları içinde kalmak, iradeyi ortaya koymamakla eş değerdir. Toprağına ulaşamayan suyun varlığı, fidan için yok hükmündedir. Düşünmek amaç ve hedeflere ulaşma yolunda fikir üretmekse; dönüşmek, değer katmaktır. Burada temel fonksiyon zamanlamadır. Neyi, nerede, nasıl ve ne zaman devreye sokmalıyız?
Belki de tarihte yapılan hataların temelinde bu dört sorunun değersiz kalması yatmaktadır. Olan biten yaşamsal döngümüzü, tarihle sınırlamanın dışında; bireysel gelişim bağlamında da değerlendirmek gerekir. Bu açıdan baktığımızda benzer sorunların hep yanı başımızda olduğunu görürüz. Bir şeylerin olgunlaştığını düşünmek ve hissetmekten kaynaklı nice yanılgılarla bugünlere geldiğimiz aşikârdır.
Nasıl ki ocaktaki yemek, ateşin etkisiyle bir kıvama geliyor; sonrasında bir müdahaleyle onu ocaktan alıyoruz. Yemeğin pişme sürecine müdahale etmekle değişimin ve dönüşümün farklı evirilmesine katkı sunuyoruz. Zaman bir ocaktır, bireyin pişip bir olgunluğa ulaşmasını sağlar. İrade ise onu ne zaman ocaktan çekeceğine karar vermektir. Erken çekersen çiğ kalacaktır. Geç çekersen yanacaktır. Her iki durumda da damağımızda lezzetli bir tat bulamayacağız. Birey ve toplumların pişme sürecini tamamlaması karar mekanizmalarında etkin rol almasında, erken veya geç davranmak her zaman sorun getirmiştir.
Zaman ve tecrübe birbiri ile eşgüdümlü ilerlemelidir. Buradaki temel parametre ise değişime ve dönüşüme açık veya kapalı olmakla ilgilidir. Zamanın çaresiz kaldığı durumlarda yok değildir. Her şeye ilaç olduğu kanısı gerçekleşmiş olsaydı tarihten bugüne kadar yaşanan tüm olumsuzluklar aynen veya benzer şekilde tekerrür etmezdi.
Tam da burada tecrübe dediğimiz yaşanmışlıklar devreye girmelidir. Belki de en aciz kaldığımız durum, ders çıkarma niyetinde olmadığımızdandır. Yüzyıllardır dünya üzerinde yazılmamış, her yönüyle düşünülmemiş hiçbir tutum, davranış ve olay yoktur. Her şey, ne istediğimizle alakalıdır. Burada bireylerin ve toplumların beklentileri ölçüsünde samimiyetini sorgulamak yerinde olacaktır.
Geçmiş dönemlerden süregelmiş değerler bütünüyle yetinmek, bunları kutsal kitaplardaki tanrı sözü gibi kabul etmek yeni açılımlara yelken açmanın önünü kapatmaktan başka bir şey değildir. Birey ve toplumun şekillenmesinde etkili olacak unsurlar bütününe dikkat çekecek olursak; fikirsel devrimin gerçekleşmesinde adım atmaya açık mıyız, kapalı mı? Dünya üzerindeki binlerce yıllık deneyim, bilimde, sanatta, yönetimde kısaca hayatın her alanında işlerlik kazandıkça gelişme sağlanmıştır. Bunun içindir ki gelişmiş toplumlarda demokrasi ve bilim atbaşı ilerlemektedir.
Bugünün dünyası üstün olma sorunsalıyla karşı karşıyadır. Bu tutum birey ve toplumun gelişmiş veya geri kalmışlık düzeyiyle alakalı değildir. Zaman ve tecrübe, ihtirastan arınmış samimiyet duygusuyla bütünleşmediğinden, dünya fikirsel devrimi gerçekleştirememiştir. Düşünme iklimi duygusal ve mantıksal çerçevede oluşurken olgunluk dediğimiz sınırları çok da belli olmayan kıstaslar esas alınır. Burada kime ve neye göre tabiri karşımıza çıkıyor. Temel insan hakları ve demokrasinin içselleştirildiği birey ve toplumlarda mutluluk ve memnuniyet düzeyine bakılarak bir yol haritası çizilebilir. Burada fikirlerin ve davranışların sözel ve görsel yansımaları temel alınarak bir yargıya ulaşmak hiç de zor değildir.
Tarihten bugüne, devletlerin güç dengesine göre var olma ve yok etme prensibini esas aldıkları görülmektedir. Birlikte var etme anlayışının devrimi tetikleyeceği açıktır. Gücü paylaşmanın, dağıtmanın düşmanı ise ihtiras duygusudur. Bu durum bireysel anlamda da karşılık bulmaktadır. İhtiras, ne zamanı ne tecrübeyi ne de insanlığı dinleyecektir. Var olmak için yok etmeye devam edecektir. Toplumlardaki üstün olma, yönetme arzusu; kavgayı, çatışmayı, entrikayı, savaşı beraberinde getirmiştir. İhtiras virüsü yayılmaya devam ettikçe dünyaya huzur gelmeyecektir.
MESUT AKÇA