İnsanlara Dünya Cenneti Sunsak Bile…
Gel mağarada yaşayalım. Yığalım erzakı… Ne ev vergisi, ne elektrik, ne doğal gaz ve ne de su parası… Mağaranın yanında kaynasın su… Isıtsın mağarayı. Atla inelim şehire, orada atın olsun bir bakımevi… Sonra binelim iş yerinin servisine! Besleyelim koyun, kuzu, inek… Yesinler doğal otları… Versinler doğal besinleri. Birkaç bal kovanı, birkaç ceviz ve fındık ağacı… Hatta zeytin ağacı! Her ürünü depolayalım ve yıl boyunca yiyelim. Ser bahçeye şezlongu, güneşlenelim. Neymiş yaz tatili, deniz kenarı… Neymiş maaşa zam gelecekmiş… Ekmek elden su gölden, geçinip gidelim. Etrafımızda komşularımız da olsun. Kız alıp kız verelim. Şehirde yalnızca iş tutturalım. Orada kötü havayı soluyup, nefes tüketmeyelim. Neymiş siyaset, neymiş iftira ve gıybet… Unutalım. Varsın olmasın teknoloji… Var da hem neye yarıyor ki? İşte bütün bunlar bana asgari ücret olarak dönebilir işte…
Elbette bu çağda ne at bulunur ne ata bir yuva… Affetmezler hemen çalarlar hayvanı… En azından atlara ihtiyaç duyulan dizilerde asgari ücretin kat kat üstü kiraya vererek ne paralar kazanılır. Aslında hem mağara nerede bulunur ki üstelik şehire yakın üstelik bir orman içinde üstelik orada da kaplıca suyu gibi bir su… Kadınlara söyleseniz, bu senaryoda ki mağarada hangisi yaşar ki… Üstelik internet olmadan, akıllı telefon, televizyon, çamaşır ve bulaşık makinesi olmadan ve dahası! Her türlü parasızlığa razı olur ve sefilde yaşar da bu mağarada yaşamaz.
Hani hayal edeceksen, hani bir villa olmalı, içinde uşaklar… Kocaman bir havuz, masaya konulmuş her türden meyveler ve yemişler… At yerine son model bir SUV da evin önünde bekliyor olmalı hatta helikopter. Artık aşkın yerini bunlar almış. Kızlar zengin koca peşindeler… Mecnunlarda çöllerde ölmüş, oraya giden de yok artık. Bu dünyanın cenneti olunca, çalmak da helal olmuş. Çal böyle yaşa… Hani desen ki öldükten sonra cennet var, Allah yolundan ayrılma… Kim dinler ki? İşte dünyanın bir cenneti var ya, hani ölümde sanki hiç gelemeyecekmiş gibi işte…
Hani dünyanın cenneti de insanları mutlu etmese gerek, esrardan ve içkiden komaya girip ölenler o kadar çok ki… Dünyanın cenneti insanı mutlu etmiyor işte, içinde ruh yok, aşk yok… Gel de bunu insanlara anlat… İllaki zengin olacağım ve köşeyi döneceğim de böyle bir cennette yaşayacağım diyorlar.
Fakirlerin oysa ne kadar az yükü var ki… Umutları zenginliği ve umutları aşk ile yaptıkları ibadet. Çoğunluğu da o sahte cennetleri görmüşte değil. Nasıl geçinirim diye ekmek derdinde… Ne medya ne de sanal dünya onları meşgul edemiyor işte!
Adaletin bu mu dünya… Çalıyor… Kulaklarımı tırmalıyor nağmeleri. Adalet eğer herkese dünya cenneti sunmaksa, bu aşksızlık ve sevgisizlikle kaç yıl dünyada insan yaşardı ki? Aslında bu dünyanın zenginliği aşk… O varsa neyi görür ki gözleri. Mağarada bile yaşarım der, yeter ki bu aşkla kavuşalım derler de…
Maddeye tapan insanların mağaraya dönmesi mümkün mü? Hayır… Ömrün kıymetini bilmedikleri, eğlence diye zamanı israf ettikleri ve beynini uyuşturmak için eline geçerse içtikleri anı tüketmekle yaşayadursunlar.. O uyuşturucudan daha fazla zevk veren bir perdeyi açıp baksalar, Allah’ı tanısalar… İlahi aşkı-sonsuz aşkı yaşasalar… Ölmeden kefen giyecekler belki de! Maalesef bunları görmeleri için yaratan hidayete erdirmeli insanlığı, bizim elimizden bunları yazmak geliyor yalnızca… Ve dua ediyorum.
Saffet Kuramaz
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.