- 319 Okunma
- 2 Yorum
- 2 Beğeni
POSTACILAR
1973 yıllarında köyümüze atandıklarında birisi erkek,diğeri kız, iki küçük çocukları vardı.Sonradan yakın aralıklarla iki erkek çocukları daha oldu.
Çocuklar daha ilkokul çağlarina yeni gelmişlerdi ki,anneleri herbirini yanına alıp hergün işe götürmeye başladı.
Postacı da,boş zamanlarında terzilik yapıyordu.
O zamanlar köyde,en çok pamuk ekiliyordu ki,işçiliği çok zordur.günlerin en uzun ve sıcak olduğu Haziran ayında çapası yapılır.Kasım Ayına kadar da toplaması devam eder.hele birinci toplamadan sonraki toplamalarda,boş kozalaklarin sert ve keskin uçları,toplayanların ellerini yüzlerini çizer,yirtar.bu yüzden en sona kalan açılmayan kozalaklarla uğraşan pek olmaz ve dallarında kalır.
Hicbir şeyin ziyan edilmesini istemeyen bu çalışkan kadın,çocuklarıyla birlikte onları toplar,açılmaları için serer,acilanlari ayıklar satar ve bir tane inek alır.
Köylülerin çöplüklere döktükleri kuru üzüm cöplerinin bile islatilip yumşatilarak ineğe yedirildiğini ilk defa onlarda gördüm ben.
Sebze,meyve,yemek artığı,ağaçlardan dökülen yapraklar ve aklınıza ne gelirse yediriyordu ineğe.
Sonbaharda ağaç yaprakları dökülmeye başladığında,sokaklardaki tüm ağaçların altlarına naylon sererek silkeler,çuvallara doldurur,bir tane bile ziyan etmezdi.
Zamanla ineklerin sayısı arttığı gibi koyun sürüleri bile oldu.herbir aile bireyi nöbetleşe çobanlık yaptılar.
Bir araba alıp haftada iki gün şehir lokantalarına yoğurt taşımaya başladılar derken,köyden bir bahçeli müstakil ev,şehirden iki katlı bahçeli müstakil ev,traktör aldılar.
Büyük oğlanlari Diş Hekimi,diğer iki oğlan öğretmen oldular.
Herbiri evlendi,çocukları oldu ve çok mutlular.
Artık çok yoruldunuz,yaşamak sizin de hakkınız diyen çocuklarının istekleri üzerine,on yıl kadar önce,köydeki herşeylerini satıp memleketleri olan Denizli-Çameli’ne gittiler.
Zaman zaman köyümüze ziyarete gelir giderler.
Telefonla da haberleşiyoruz fakat,oraları gidip görmek kısmet olmadı henüz.
Hazıra alistirilip her istediği alındığı halde yine de mutsuz ve sorumsuz olan gençliği gördükçe;
O ilkokul mezunu kadının,daha küçük yaşta çocuklarına hayat mücadelesini ögretmekle ne kadar doğru yaptığı,sizlerce de takdire şayan değil mi?