- 196 Okunma
- 0 Yorum
- 1 Beğeni
DÜŞÜNMEK
DÜŞÜNMEK
Okuduğumuz her yazının dört anlamı vardır: Biri; yazarın gönlünden geçirdiği, kaleme fısıldadığı, kağıda aktarabildiği anlam. Bazen bazı duygular kelimelerden önce gider, tutamazsınız. Yakalayabildiğiniz kadarını yazarsınız.
Yazılmaz işte bazı şeyler, yazılamaz! Bu durumda imgelere, sembollere sığınırsınız. Anlatılmak istenen resmen söylenmez, çağrıştırılır. Edebi eser de budur zaten, çağrışım.
İkincisi; gönülden gelenin kaleme açıldığı, açıkça söylenen anlam. Bazen öyle anlar olur ki kalem kağıtta akar, gider. Sizin bile hissettiğinizin önüne geçer. Sanki yazan siz değilsiniz de başka bir el yazdıyor gibi.
Üçüncüsü; okurun anladığı anlam. Siz yazdıktan sonra eser, sizden çıkar. Yazılarınızdaki tüm hak ve sorumluluk size ait olsa da okuyucuya ulaştığı anda eser, artık okurundur. Eğitim seviyesi, bakış açısı, algıda seçiciliği, yaşı, tecrübesi, okurun anlama gücünü ve kapasitesini etkiler. Yazarla okur arasındaki en güçlü bağ, ortak noktada buluşulan bu anlamdır.
Dördüncüsü; okurun yüklediği anlam. Bazen de siz ne yazarsanız yazın, başka türlü anlayan, başka yorumlayan bir grup var ki bu anlamı nasıl çıkardığına şaşıp kalırsınız. Bazen evet bu anlama da gelir diyerek size de yön veren, bazen de açıklama gereği hissettiren anlam.
Bugün Dünya Felsefe Günü. Okumanın, düşünmenin, yorum yapmanın önemini her geçen gün daha iyi anlıyoruz.
Okumak, yazarın düşüncelerini hafızamıza kaydetmektir. Okuduğumuz her şeyin, yazarın şahsi düşüncesi olduğu gerçeğini kavramak; düşünmek, sorgulamak, kendi duygu ve düşüncelerimizle analiz ve sentez etmek açısından önemlidir felsefe.
“Edebiyat yapma, felsefe yapma!” gibi alaycı ve aşağılayıcı ifadelerin kullanıldığı bir toplumda bence her insanın hayat felsefesi olmalı. Bence herkes biraz edebiyat yapmalı, çokça felsefe.
Muhabbetle...
Hamiyet Su Kopartan ✍
18.11.2020
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.