- 1920 Okunma
- 2 Yorum
- 3 Beğeni
AHMET RÜSTEM PAŞA (Alfret Bilinski) ve ATATÜRK
AHMET RÜSTEM PAŞA (Alfret Bilinski) ve ATATÜRK
ATATÜRK’Ü DÜELLOYA DAVET EDEN,TBMM MİLLETVEKİLİ:
Ahmet Rüstem (Alfret Bilinski) Kimdir?
Unutulmuş Polonyalı bir Atamız, Ahmet Rüstem (Alfret Bilinski) Alfret Rüstem
ABD"deki sözde soykırım yasa tasarısı ile ilgili haberleri takip ederken,
zihnimin bir köşesinde, birden bir isim belirdi: Alfred Rüstem Bey...
Kendini tanıyıp bilmeyenler, ilk anda, " Alfred Rüstem de kim?
Onun Ermeni meselesiyle ne ilgisi olabilir?" diye düşünebilirler.
Dahası var.Sultan Vahideddin, 20 Mayıs 1920 tarihli İrade-i Seniyye"sinde,
Mustafa Kemal Paşa ve bazı arkadaşlarını idama mahkûm etmişti.
İdama mahkûm edilenler arasında Ali Fuat Paşa, Doktor Adnan Adıvar gibi isimlere rastlanır.
Ancak dikkatli bir göz, bu idama mahkûm edilenlerin arasında Alfred Rüstem"in adını da görür.
Alfred Rüstem, aynı zamanda 1 nci TBMM üyeleri arasındadır da"¦
***
Artık, tarih sayfalarını aralamanın zamanıdır.
Alfred Rüstem"in babası, Polonyalı bir subaydı. 1854 yılında 33 yaşındayken Osmanlı Devleti hizmetine girdi.
Osmanlı ülkesine geldiğinde, Katolik mezhebini yani Hristiyan dinini bırakarak İslâmiyeti kabul etti ve Sadettin Nihat adını aldı.
Dönemin Padişahı tarafından da kendisine Paşa"lık rütbesi verildi.
Midilli Adası"nda görevlendirilen Sadettin Nihat Paşa"nın 1862 yılında bir oğlu oldu. Annesi din değiştirmediği için, yeni doğan çocuğa Alfred Bilinski adı verildi.
İyi bir eğitim gören, ana dili Lehçe"nin yanı sıra Türkçe"den başka Rumca, İngilizce, Fransızca ve İtalyanca öğrenen Alfred Bilinski, 18 yaşını doldurduktan sonra kendi isteğiyle din değiştirip Ahmet Rüstem adını aldı.
Yirmi yaşında o da babası gibi Hariciye"ye, yani günümüzdeki tanımlamayla Dış İşleri Bakanlığı"na girdi.
1882 yılında Osmanlı Hariciye Nezareti"nce, Bulgaristan"daki Yüksek Komiserliğe Fransızca Kâtibi olarak atandı.
1886"da büyük bir sıçrama yaparak Amerika"ya Osmanlı Devleti elçiliğine İkinci Kâtip olarak gönderildi.
Dürüstlüğü ve vatanseverliği ile İstanbul"da herkesin dikkatini çekmişti.
Bir buçuk yıl sonra geri çağrıldı.
Ancak 1900 yılında tekrar aynı göreve gönderildi.
Bu görev sırasında, elçilikteki kimi görevlilerin dürüst davranmadıklarını fark etti. Bunları bir raporla Osmanlı başkentine bildirdi. Raporlarına bir cevap alamadığını görünce, aynı içerikli bir makale yazıp bunu Londra"da yayımlanan Daily Mail gazetesine gönderdi.
Bu makalenin yayınlanması, Osmanlı Hariciye Nezareti (Dışişleri)"nde, özellikle Hariciye Nazırı Tevfik Paşa üzerinde olumsuz etki yaptı.
"Bunu siz mi kaleme aldınız" diye resmen soruldu.
Rüstem Bey "Evet" deyince "devlet sırrını ifşa etmiş adam" muamelesi gördü.
Rüstem Bey"e İmparatorluğun Londra Büyükelçisi Kostaki Antopulo Paşa aracılığı ile 12 bin kuruş harcırah gönderildi ve vakit geçirmeden İstanbul"a dönmesi istendi.
Rüstem Bey"in makaleyi yazma sebeplerini izah eden mektupları okunmadı bile.
İstanbul parasızlık içinde kıvranırken Osmanlı sefirlerinin şatafat içinde har vurup harman savurduklarını, Hariciye"de klikler oluştuğunu ve büyükelçilerin Hariciye"nin parasını zimmetlerine geçirdiklerini, bu davranışların Osmanlı adını kirlettiğini yazıyordu Rüstem Bey.
Amerika"dan geri dönen Ahmet Rüstem, İstanbul"a geleceğine, Londra ve Malta Adası"na uğrayıp Mısır"ın İskenderiye şehrine gitti ve burada yayınlanan Jön Türk gazetelerinde gazeteciliğe başladı.
İstanbul"a ancak Meşrutiyet"in ikinci kez ilânından sonra döndü.
1909 yılında, Maslahatgüzar olarak tekrar Amerika"ya atandı ama bir yıl sonra geri çağrıldı.
1910 yılında, Paris elçiliğindeki bir yolsuzluğu araştırmakla görevlendirildi.
Fransa"daki Osmanlı Büyükelçisi Naum Paşa, soruşturmayı Rüstem Bey"in yapmasını istemişti.
Suçlamalar Paris Başkonsolosu Lütfi Bey"le ilgiliydi. Rüstem Bey onun yolsuzluk yanında devletin önemli belgelerini yabancılara vermek dahil bir dizi suçu işlediğini belgeleriyle kanıtladı.
1911 yılında, Elçi olarak Karadağ Çetine"de görevlendirildi.
1912"de patlayan Balkan Savaşı üzerine ülkeye döndü ve "gönüllü er" olarak orduya katılıp cepheye gitti.
Dönüşünde 1914 Mayıs"ında yine ABD"ye, ama bu kez Büyükelçi olarak atandı.
Rüstem Bey, 24 Haziran 1914"te Washington"daki Büyükelçilik görevine başladığında, Osmanlı Devleti, Birinci Dünya Savaşı"na henüz girmemişti.
Alfred Rüstem Bey, Amerika"ya geldiğinde, Demokrat Parti"nin başkan adayı olarak çıkan ve açıkladığı "milletlere bağımsızlık" prensibiyle dikkat çeken Woodrow Wilson iktidardaydı ve bu durum, ABD"ye göç etmiş olan Ermenileri ümitlendirmişti.
Amerikan basınında hemen her gün Türkiye ve Türkler aleyhinde yazı çıkıyor "soykırım" iddiası vahşi tasvirlerle anlatılıyordu.
Ermeniler ve Ermeni yanlısı medya, ABD Başkanı"ndan derhal Türkiye"ye karşı savaş ilan ederek Ermeni milletinin bağımsız devlet kurmasına destek vermesini istiyordu.
Wilson bu taleplere başlangıçta fazla prim vermedi.
Ancak, Osmanlı Devleti"nin Birinci Dünya Savaşı başladığında tarafsızlığını ilan etmiş olmasına rağmen, sonradan Almanya"yla ittifak yaparak savaşa girmesi üzerine, başkan, ister istemez Ermeni taleplerine kulak tıkayamaz oldu.
Ahmet Rüstem Bey, Amerikan gazetelerinde, "Türkler Ermenileri kesiyor" biçimli yazılar karşısında tepkisiz kalamadı.
"Adam sende, bana ne" demedi.
Ulusumuzun onurunu kollamak için, diplomatik kariyerini ve yaşamını tehlikeye atmaktan çekinmedi.
8 Eylül 1914 tarihli Evening Star gazetesine bir mektup yollayarak, öteden beri süregelen Türklük ve Müslümanlıkla alay eden ve Müslümanların Hıristiyanları katlettiği yolundaki yayınların birer yalan ve iftira olduğunu, buna özellikle Amerikalıların hiç hakkı olmadığını dile getirdi.
Amerikalıların zencileri linç ettiğini, Filipinler"de işgalci Amerikan askerlerinin yerlileri fıçılara doldurarak yaktıklarını, İngilizlerin ve Fransızların da sömürgelerinde aynı barbarlıkları yaptıklarını yazdı.
Rüstem Bey, Türklerin Ertmenilere katliam yaptıkları iddialarının yalan olduğunu; bu komplonun ABD"yi kendi saflarında savaşa sokmak için, İtilâf devletleri tarafından tazgâhlandığını, açıkladı.
Ama Washington yönetimini esas kızdıran onun "Şayet basının kışkırtmasıyla Amerika ve İngiltere, Türkiye"ye karşı düşmanca bir tavır sergiler ve harp gemilerini gönderirlerse, karşılarında Hint Müslümanları başta olmak üzere dünyanın her tarafındaki Müslümanları bulacakları" tehdidinde bulunması oldu...
Başkan Wilson önce, Dışişleri Bakanı Bryan"dan beyanatın Rüstem Bey"e ait olup olmadığının sorulmasını istedi.
Bakanlık resmi bir yazıyla durumu Ahmet Rüstem Bey"e sordu ve yapacağı yeni bir açıklamayla sözlerini düzeltmesini istedi.
Doğal olarak Ahmet Rüstem, "az bile söyledim" manasında bir cevap verdi.
Bunun üzerine ABD Başkanı Wilson, onu "istenmeyen adam" ilân ederek ülkesine gönderilmesine karar verdi.
Dış İşleri Bakanı Bryan"ın, Rüstem Bey"den tutumunu yumuşatıcı bir açıklama yapması halinde başkanı kararından vazgeçirme girişimi de sonuç vermedi.
Hatta Rüstem Bey kendisiyle ilgili resmi yazıyı beklemeden "15 gün içinde Amerika"yı terk edeceğini" iletti.
Amerikalıların tavrı Ahmet Rüstem Bey"i o kadar öfkelendirmişti ki, daha fevri bir çıkış yapmaması için İstanbul"daki Osmanlı Hariciye Nezareti, ona baskı yapmak zorunda kaldı.
Rüstem Bey, 9 Ekim 1914 tarihinde, Sadrazam Sait Halim Paşa"ya çektiği telgrafla, dönüşünü haber vererek, ABD"den ayrıldı.
Rüstem Bey, İngilizce, Fransızca ve İtalyancaya ana dili kadar vakıf olduğu için, zamanının büyük kısmını İstanbul"dan Avrupa gazetelerine Türkiye lehine yazılar yazarak geçirdi.
Adana Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti"nin yönetim kurulunda yer aldı.
Mustafa Kemal Paşa ile tanıştıktan sonra onunla birlikte hareket etmek gerektiği kanaatine vararak Anadolu"ya geçti ve Sivas Kongresi"ne katıldı.
Sivas Kongresi"nde, Mustafa Kemal Paşa"nın Dış Politika danışmanıydı.
Sivas"ta yabancılarla yapılan konuşmalara katılan Rüstem Bey, yine Sivas"ta yapılan Kolordu Komutanları toplantısında bulundu ve alınan kararları imzaladı.
Kongrede Mustafa Kemal"le birlikte Heyet-i Temsiliye olarak seçilen beş kişiden biri de oydu.
Mustafa Kemal Paşa"yla birlikte Ankara"ya geldi.
20 Mayıs 1920"de, Sultan Vahideddin tarafından onaylanan İrade-i Seniyye"de, adı Mustafa Kemal Paşa ile birlikte, idam edilecekler listesindeydi.
İstanbul"da toplanan Osmanlı Meclis-i Mebusanı"na Ankara Milletvekili olarak katıldı. Meclis kapatılınca yeniden aynı sıfatla Ankara"ya dönüp TBMM"de çalışmaya başladı.
Sinirli ve asabî mizaçlı olduğu için, zaman zaman Mustafa Kemal Paşa ile anlaşmazlığa düşüyordu.
Alıngan mizacı dolayısıyla, 1920 sonlarında Mustafa Kemal Paşa"nın yakın çevresinden koptu.
Milletvekilliğinden de istifa ederek Avrupa"ya gitti.
Mustafa Kemal Paşa, şahsî birikimi olmadığını iyi bildiği Rüstem Bey"e "vatana hizmet" tertibinden 150 lira maaş bağlattı.
Rüstem Bey, bundan sonra, 1935"te Viyana"da vefatına kadar, Türkleri ve Türk Kurtuluş Savaşı"nı Avrupalılara anlatmaya gayret etti. Yazılar yazdı, konuşmalar yaptı.
Kısacası gerçek bir Türk milliyetçisi ve vatanseveriydi.
not: Heyecanlı mizacı ile tanınmıştı. Çankaya Köşkü sofrasındaki bir tartışma nedeniyle, Atatürk’ü düelloya davet etmiş tek kişidir.
Nur içinde yatsın. (Ahmet Akyol, Yalova, 17 Ekim 2007)
GELELİM DÜELLO MESELESİNE !
Yılmaz Özdil’in yeni kitabı "Mustafa Kemal"
Yılmaz Özdil’in "Mustafa Kemal’i anlatmak boynumuzun borcudur" dediği kitap Özdil’in 2008 yılından bu yana yaptığı 10 yıllık araştırmanın ve 7 bin sayfalık notun ürünü...
Bu araştırmalar sonucunda Atatürk’le ilgili pek çok bilinmeyen anı, bilgi ve belge de Özdil’in kaleminden okurla buluşmuş oldu...
Mustafa Kemal’in arkadaşı, Vahdettin’in idam fermanında Mustafa Kemal’le birlikte idamı istenen yedi kişiden biri olan Polonya asıllı Alfred Rüstem bey ile Mustafa Kemal arasında yaşanan düello girişimi kitapta ilgi gören bölümlerden...
Kitaptaki bu bölüm adeta Atatürk’e "diktatör" yakıştırması yapanlara da bir cevap niteliğinde...
Alfred Rüstem Bey’in Atatürk’le oturduğu sofrayı terk edip “Silahı Paşa seçsin!” diyerek Atatürk’ü düelloya davet etmesine neden olan o gece yaşananlar Yılmaz Özdil’in çalışmasında gün yüzüne çıkıyor.
İşte Yılmaz Özdil’in kaleminden Alfred Rüstem Bey ve Atatürk’e düello teklif ettiği o gece:
"Alfred Rüstem bey, babası Polonyalı, annesi İngiliz, Osmanlı vatandaşıydı, Washington büyükelçisiydi. Yurtseverdi, Jöntürk’tü.
Amerikan basınında yer alan Ermeni soykırımı iddialarına karşı büyük mücadele verdi. Sözde iddiaları öylesine sağlam delillerle çürütüyordu ki, başa çıkamadılar, 1914’te ABD yönetimi tarafından “istenmeyen adam” ilan edildi, ABD’yi derhal terk etmesi istendi. Memleket işgal edilince Anadolu’ya geçti, Kuvayı Milliye’ye katıldı, Sivas Kongresi’ne katıldı. Vahdettin’in idam fermanında Mustafa Kemal’le birlikte idamı istenen yedi kişiden biriydi.
Mustafa Kemal’den 20 yaş büyüktü, fazla alıngandı. Bir akşam gene kalabalık bir grup halinde sofradaydılar. Yemeği yediler, Alfred Rüstem sigara yaktı. Mustafa Kemal sigarayı işaret ederek seslendi...
“Acele etmeyin Rüstem bey, iştahınız kapanmasın, yemek devam edecek” dedi.
Vay sen misin bunu diyen...
Alfred Rüstem aniden parladı.
Kendisine yapılan uyarıyı adeta hakaret kabul etmişti. “Sizden müsaade almadan sigara içmeyi adaba aykırı bularak bana ihtarda bulunuyorsunuz, yemek arasında hep sigara içilirken bugün neden müsaade almama lüzum görüyorsunuz” diye bağırdı!
Kalktı öfkeyle, odadan çıktı. Herkes donup kalmıştı. Halbuki... Her akşam tek yemek çıkıyordu, eldeki para kıt kanaattı, yarı aç yarı tok kalkılıyordu. Mustafa Kemal o akşam arkadaşlarına sürpriz olsun diye irmik helvası yaptırmıştı, yemekten sonra helva gelecekti, o nedenle “sigara yakmak için acele etmeyin” demişti.
Helvadan haberi olmayan Alfred Rüstem abarttıkça abartmış, kendini aşağılanmış hissetmişti. Mazhar Müfit yanına geldi, helva meselesini anlattı, “hadi gel sofraya” dedi. Nafile... Alfred Rüstem ikna olmadı.
“15 kişilik sofrada beni adap bilmeyen biri olarak aşağıladı, bu işin şakası yok, haysiyetimi muhafaza etmek için Paşa’yı düelloya davet etmek mecburiyetindeyim, Paşa’ya bildiriniz” dedi iyi mi!
Mazhar Müfit duyduklarına inanamıyordu. “Yahu Alfred delirdin mi, Paşa’yı öldürmek mi istiyorsun” deyince... “Bilakis” dedi. “Ona zarar vermeyeceğim, ben yaralanacağım veya öleceğim ama bu suretle haysiyetimi muhafaza edeceğim, silahı Paşa seçsin!”
Mazhar Müfit kıkır kıkır gülerek sofraya döndü. Düello davetini aktardı.
Mustafa Kemal gayet ciddi ifadeyle “peki” dedi.
“Silah olarak süpürge sopasını seçiyorum!” Sofradan yükselen kahkahalar Alfred Rüstem’i daha da çileden çıkardı, iyice küstü. Ömrünün sonuna kadar Cumhuriyet için çalıştı ama, öylesine inat bir karakteri vardı ki, bir daha asla Mustafa Kemal’le aynı sofraya oturmadı.
Atatürk’ü Düelloya davet eden TBMM Milletvekiliydi Alfred Rüstem Paşa.
Rahmet olsun.
Oldukça etkilendiğim bir makaledir.
Makale alıntıdır.
İşte Türkiye Cumhuriyeti’nin neden Uniter Ulus Devlet olduğunun bir örneği.
Din,dil,ırk fark etmeden verilen bağımsızlık örneği.
Yurdumuzun şu günlerde böylesine fedekâr Vatan evlâtlarına ihtiyacı var.
* AHMET RÜSTEM BEY KİMDİR?
Ahmet Rüstem Bey (18 Nisan 1862, Midilli - 24 Eylül 1934, İstanbul
veya doğumundaki adı ile Alfred Bilinsky, Polonyalı ve İngiliz kökenli Türk diplomat, siyaset adamı, gazeteci, yazar.
1914 yılında Osmanlı Devleti’nin ilk Washington Büyükelçisi olarak görev yapmıştır; Ermeni Kırımı konusundaki yayınlara karşı verdiği şiddetli tepki nedeniyle kısa süre sonra istenmeyen kişi ilan edilmesi ve diplomatik kariyerinden vazgeçerek ABD’yi terk etmesi ile tanınır.
Sivas Kongresi’nde Mustafa Kemal Paşa’nın dış politika danışmanlığını yapmış; IV. dönem Meclis-i Mebûsan’da ve
TBMM 1. Dönem’de Ankara Mebusu olarak yer almıştır.
* YAŞAMI
1862’de babasının görev yapmakta olduğu Midilli’de dünyaya geldi. Babası, 1848 Devrimlerine katıldıktan sonra hareketin başarısızlığa uğraması üzerine 1854 yılında Osmanlı İmparatorluğu’na iltica etmiş ve Müslümanlığı kabul ederek "Nihat" adını almış Polonyalı Seweryn Bielinski idi; Osmanlı hariciyesinde hizmete girmişti. Annesi, Bursa’nın İngiliz Konsolosu olarak görev yapan İskoç kökenli Musevi bir baba ile İran kökenli bir annenin kızı olan Mary Sandison idi. Doğumunda kendisine "Alfred Rüstem Bilinski" adı verildi. Rüstem adını, annesinin İran kökenli oluşu nedeni ile almıştır.
"Ahmed Rüstem" adını Washington Büyükelçiliğine atandığın günlerde Müslümanlığı seçince aldı.
İlköğrenimini İzmir’deki İngiliz Mektebi’nde; lise öğrenimini İstanbul Kadıköy’de Frer Mektebi’nde tamamladıktan sonra Avusturya’nın Lumberg kentinde Siyasal Bilgiler eğitimi gördü.
İstanbul’a döndükten sonra bir süreliğine Galatasaray Lisesi’nde derslere girdi.
* HARİCİYE KARİYERİ
1881’de Hariciye Nezâreti’ndeki kariyerine başladı ve Osmanlı Devletinin Bulgaristan Komiserliği’ne Fransızca mütercimi olarak atandı. 1881’de Washington’da düzenlenen, Amerikan Başkanı Chester Arthur’un başkanlığını üstlendiği Uluslararası Sağlık Konferansı’na Osmanlı Devleti’nin Amerika orta elçisi Ligoraki Aristarki Bey’in yanında sekreter olarak katıldı.
İngilizce’yi çok iyi bilmesi nedeniyle 1884 yılında Washington’daki Uluslararası Meridyen Konferansı’nda Osmanlı İmparatorluğu’nu temsil etti.
Atina (1886), Londra (1890) ve Bükreş (1890) sefaretlerinde çeşitli görevler aldıktan sonra 1897 Osmanlı-Yunan Savaşı’na fahri yüzbaşı rütbesi katıldı ve savaş sonrasında Osmanlı Devleti tarafından Yunan Muhârebe Madalyası ile ödüllendirildi.
1898’de ABD’ye elçi müsteşarı olarak atandı. Oradaki meslektaşlarının yolsuzluklarını Bâb-ı Âli’ye şikayet etti.
Şikayeti dikkate alınmayınca Osmanlı sefirlerinin şafat içindeki yaşamları hakkında yazdığı bir makeleyi Londra’da çıkarılan London Daily News gazetesinde yayımladı. Bu olay üzerine devlet sırrını ifşa etmiş muamelesi görerek İstanbul’a dönmesi istendi. Ahmet Rüstem Bey ise geri dönmeyip Londra’ya (1903) ve oradan İskenderiye’ye geçti. 1903-1909 arasında hariciye mesleğinden uzak kalan Ahmet Bey, Mısır’da JönTürk gazetelerinde gazetecilik yaptı.
İkinci Meşrutiyet’in ilanından sonra yurda dönen Rüstem Bey, 1909’da ABD’ye maslahatgüzar olarak gönderildi. Ertesi yıl, dürüstlüğü ile tanınmış bir kişi olduğu için Paris elçiliğindeki bir yolsuzluğu soruşturmakla görevlendirildi. Bu konudaki raporunu Paris büyükelçisi Naum Paşa vasıtasıyla Hariciye Nazırı Mehmed Rifat Paşa’ya iletti.
Paris Başkonsolosu Lütfi Bey’in soruşturması görevinden sonra Rüstem Bey 1911 yılında büyükelçi sıfatıyla (kimi kaynaklarda Çetine’ye 13 Aralık 1911’de orta elçi olarak görevlendirildiği ifade edilmiştir.
Karadağ Krallığı’ın başkenti Çetine’ye tayin oldu. Krallığın kurucusu olan I. Nikola’nın huzuruna 4 Mart 1912’de kabul edildi.
1912’de Birinci Balkan Savaşı çıkınca er olarak Osmanlı ordusuna gönüllü yazıldı. 1914’te babası gibi Müslümanlığı seçti, “Ahmet” adını aldı. 1914’te cepheden döndükten sonra yeniden ABD’de görevlendirildi.
* WASHİNGTON BÜYÜKELÇİLİĞİ YILLARI
Ahmet Rüstem Bey’in Hariciye’deki son görevi, Washington Büyükelçiliği idi. Washington’daki daha önceki Osmanlı sefirleri "orta elçi" statüsünde olduklarından Türkiye’nin ilk ABD büyükelçisi Ahmet Rüstem Bey’dir.
24 Haziran 1914’te başlayan görevi 9 Ekim’de ABD’den ayrılmasıyla son bulmuştur.
Ahmet Rüstem Bey’in Amerika’daki ilk faaliyeti Yunanistan’a satılmak istenen iki zırhlının satışını engellemeye çalışmak oldu.
Türkiye- Yunanistan arasında güç dengesini etkileyecek olan bu zırhlıların Yunanistan’a satışını engellemek maksadı ile ABD Başkanı Woodrow Wilson ile görüştü. Satışı durduramadı ancak Wilson’ın satılan gemilerin savaş amaçlı kullanılmayacağı konusunda Yunanistan Başbakanı Elefterios Venizelos’tan güvence almasını sağladı.
Rüstem Bey büyükelçiliği sırasında Osmanlı İmparatorluğu’nda Ermeni Kırımı yaşandığı yolunda ABD basınında yürütülmekte olan propaganda kampanyasına karşı tepki olarak diplomatik kuralları bir yana bıraktı ve 8 Eylül 1914 tarihli Evening Star Gazetesine protesto amaçlı sert bir demeç verdi. Bu demeçte Büyük Britanya’nın ve Fransa’nın sömürgelerinde yerlilere, Çarlık Rusyası ve Avusturya-Macaristan İmparatorluğu’nda azınlıklara karşı uygulanan baskı ve işkencelerden örnekler verdi. Bizzat ABD’nin siyahilere karşı tutumuna ve Filipinler’de halka yaptığı baskıya dikkat çekti. Özellikle o dönemde Filipinler’de olağan bir ceza yöntemi olarak uygulanan ve ABD gündeminde tartışmalara neden olan "su işkencesi" (water torture) metotları üzerinde durdu. Türkiye’de bunların yaşanmadığı belirtti. Açıklamaları Başkan Wilson’u ve ABD yönetimini kızdırdı. ABD Dışişleri Bakanlığı’nın özür dileme talebini reddeden Ahmet Rüstem Bey, ABD tarafından "istenmeyen kişi" (persona non grata) ilan edildi ve ABD’yi terk etmesi istendi. Ahmet Rüstem Bey, 9 Ekim 1914’te bir İtalyan vapuru ile ABD’den ayrıldı ve İstanbul’a döndü. Bir daha herhangi bir diplomatik görev almadı.
* KURTULUŞ ŞAVAŞI
I. Dünya Savaşı’nın sona ermesi üzerine başlayan işgaller üzerine Anadolu’da örgütlenen direniş hareketi içinde Ahmet Rüstem Bey de aktif olarak yer aldı. Adana Vilayeti Müdâfaa-i Hukuk Cemiyeti’nde görev aldı. Avrupa gazetelerinde Osmanlı lehine yazılar yayınlattı.
Çağrılmış olmadığı halde Sivas Kongresi’ne katılan Rüstem Bey, Mustafa Kemal Paşa’nın dış siyaset danışmanlığını üstlendi. Heyet-i Temsiliye danışmanı ve çevirmeni olarak Fransa temsilcileri ve Amerikalı General James Harbord ile yapılan görüşmelere katıldı. Sivas’ta kolordu komutanları toplantısından sonra hazırlanan tutanağı o da imzaladı.
Kongreden sonra Mustafa Kemal ile birlikte Ankara’ya geldi. Meclis-i Mebûsan seçimlerinde Ankara milletvekili seçilerek İstanbul’da Meclis-i Mebusan’a katıldı. Meclis-i Mebusan İstanbul’un işgali ile dağıtıldığında İtalyan yetkililerin yardımı ile Antalya’ya kaçtı.
Oradan Ankara’ya dönerek Büyük Millet Meclisi’ne girdi.
Nemrut Mustafa Divanı olarak anılan İstanbul’da kurulmuş askeri mahkeme tarafından 11 Mayıs 1920’de idamına karar verilen, aralarında Mustafa Kemal’in de bulunduğu 7 kişiden birisi idi.
Heyecanlı mizacı ile tanınmıştı. Çankaya Köşkü sofrasındaki bir tartışma nedeniyle, Mustafa Kemal Paşa’yı düelloya davet eden Ahmet Rüstem Bey, bu olay nedeniyle "Atatürk’ü düelloya davet etmiş tek kişi" olarak anılır.
Alınganlıkları sebebiyle zamanla Mustafa Kemal’in yakın çevresinden koptu.
* SON YILLARI
9 Eylül 1920’de milletvekilliğinden ayrılarak Avrupa’ya gitti.
Mustafa Kemal Paşa’nın önerisiyle kendisine “vatana hizmet” tertibinde milletvekili maaşına denk bir maaş bağlandı.
Hayatının geri kalanında bu maaş ile geçinen Ahmet Rüstem Bey, Türkçe dışında altı dil bilmenin avantajını kullanarak Avrupa gazetelerine Kurtuluş Savaşı’nı ve Türkiye Cumhuriyeti’ni savunan yazılar yazmayı sürdürdü. Ayrıca, Türkiye ile ilgili kimi resmi girişimlerde bizzat Mustafa Kemal Paşa tarafından görevlendirildi(Örneğin İçişleri Bakanı Câmi Bey ile birlikte Roma’da önemli temaslarda bulunmak üzere görevlendirilmesi).[3]
1934’te İstanbul’da hayatını kaybetti, cenazesi 24 Eylül günü Şişli’de Etfal Hastanesi’nden kaldırılarak Feriköy Mezarlığı’na defnedilmiştir.
* ESERLERİ
... La Guerre Mondiale et la question turco-armenienne (1918)
English version by Stephen Cambron
... La Crise Proche-Orientale et la question des Détroits de Constantinople (1922)
...La Paix d’Orient et l’accord franco-turc, "L’Orient et Occident" (1922)
...The Great War and the Turkish-Armenian Question - Firsthand Account of a Witness, Manzara Verlag, Offenbach am Main (2018)
...16.11.2014
Derleyen;Resul Civcik"Ozan Resuli"
Kaynak Özgür Ansiklopedi.
Fotoğraf;Anonim.