- 257 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
MİRAS
MİRAS
Dünyadaki tüm şehirler içinde en eski, tüm medeniyetler içinde en medenî şehir İstanbul. Günümüzdeki birçok şehirden, hatta birçok ülkeden daha köklü bir tarih, İstanbul. Dünyanın göz koyduğu bir güzel, İstanbul. Türkiye’nin incisi İstanbul…
Seksen bir ilin seksen biri de tarih, coğrafya, tarım, maden, denizcilik, hayvancılık, ticaret, sanayi turizm açısından çok kıymetli de hepsini elinde tutan İstanbul bir başka. Türkiye’nin nabzı Ankara’da atsa da beyni İstanbul’dur.
Tarih boyunca tüm dinlerden insanların kendiliğinden oluşturduğu saygı, hoşgörü ve muhabbettir İstanbul.
Yedi coğrafî bölgenin yedisinde, her bölgedeki şehirlerde, hatta her şehrin farklı köylerinde bile kullanılan yöresel ağız; İstanbul’da toplanır. Anlamda, anlatımda ve anlamada kargaşa olmaması için yazı dilinde İstanbul Ağzı’nı kullanırız; çünkü bize örnek gösterilen insanlar oturmayı kalkmayı bilen, aydın, güngörmüş insanlardır. Anne babalar erkek çocuklarına “İstanbul Beyefendisi”, kız çocuklarına “İstanbul Hanımefendisi” olmayı öğütlerler. Tanımadığımız biri hakkında konuştuğumuzda tanıyan “İstanbul Beyefendisi” ya da “İstanbul Hanımefendisi” tabirini kullanır ki onun alelade biri olmadığını söylemek isteriz.
İstanbul, Türkiye’nin özetidir. Her semtin anlamı, taşıdığı değer ve sakinleri farklıdır. Beyoğlu Türk’ün Ermeni komşuyla Rum akrabayla huzurla yaşadığı bir yerken son yıllarda karmaşayla, öfkeyle, kin ve nefretle anılması ne acı.
TAKSİM
Hanımefendiler vardı bir zamanlar beyefendiler
ve elbette küçük hanımlar
Bir kültürden geriye kalan hafızalardaki hatıralar.
*
Kimi ağa oğlu kimi bey oğlu,
Acının adresi bugün Beyoğlu.
Medeniyetler merkezinde patlayan, yanan Taksim.
Parçalandı yürekler
Dağıldı her ocağa taksim taksim.
Yine masum insanlar yaralandı,
Geleceğe umutla bakan hayatlar çalındı.
*
Oturması kalkması düzgün,
Sözü dinlenen, sözü geçen
Hanımefendiler, beyefendiler gideli
Etrafı ateş sardı,
Güzel günlerden
Geriye hatıra fotoğrafları kaldı.
*
Hep söylüyoruz ya "Bu memleket bize atalarımızdan miras kaldı." diye; kalan mirası hep ev, araba, arsa, tarla olarak görüyoruz. Keşke biraz da nezaket, hoşgörü, vefa, miras kabul etsek ya da daha basiti, keşke herkesin yaşama hakkı olduğunu kabul etsek.
"Senin tarlan beş dönüm, benim tarlam üç dönüm" kavgası edeceğimize biraz da babamızın okuduğu kitapları bölüşsek, anamızın beyaz namaz örtüsünü miras almak için çabalasak.
Nasıl ki miras hukukunda reddi miras var, bize borç kaldıysa kabul etmeme hakkımız var. Ana babamızdan kalan kötü huyları reddetme hakkımız olmalı. Anamız vicdansız mı, neden kabul edelim? Babamız sorumsuz mu, o mirası niye alalım?
Ne zaman tarla yerine sevgi, saygı, adalet, merhamet, hoşgörü, vefa, huzur miras talep edersek o zaman gerçek mirasyedi olacağız. Ne zaman bizden sonrakilere sevgi, saygı, adalet, merhamet, hoşgörü, vefa, huzur bırakırız, işte o zaman gerçekten miras bırakmış olacağız.
Selametle…
Hamiyet Su Kopartan ✍️
14.11.2022
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.