- 276 Okunma
- 0 Yorum
- 1 Beğeni
Osman ve Mustafa
BABA BENİ UNUTMA
Mustafa sürekli katıldığı gece sohbetlerine bu defa yedi yaşındaki oğlu Osman’ı da götürdü.
Osman yabancısı olduğu geniş salona girerken babasının elini sıkı sıkıya tuttu ve kanepe ile aynı renkteki bej, yumuşak halılar üstünde yürüyerek boş kanepelerden birine oturdu. Sohbet yapacak hatip kürsüye geçip mikrofonu açtı ve kırmızı kaplı kitaptan okumaya başladı. Arada bir açıklamalar yaptı. Sohbet sessizlik içinde yarım saat kadar devam ederken Osman’ın gözleri yavaş yavaş kapanmaya başladı.
Mustafa oğlu Osman’ın kulağına eğilerek: “Osman istersen yan odaya gidip kanepelerden birinde uyuyabilirsin” dedi. Osman uykulu gözlerle kalktı ve yan odaya doğru giderken arkasını döndü: “Baba eve giderken beni unutma olur mu?” dedi. Mustafa derin bir tebessümle oğlu Osman’a öyle bir baktı ki eğer sohbet odası karanlık olsaydı Mustafa’nın o bakışı odayı lamba gibi aydınlatacaktı. Osman uykusu kaçmasın diye hızlı adımlarla yan odaya gitti. Mustafa oğlu Osman’ın ardından gözlerini hiç ayırmadan öylece ona baktı. Mustafa, oğlu Osman’ı ne çok sevdiğini düşünürken kelimelerin ne kadar kifayetsiz olduğunu gördü.
Osman’ın uyumaya gittiğinde “beni unutma” sözü Mustafa’nın aklına düştükçe gülümsemesi devam etti. Bu arada sohbet devam ediyordu. Mustafa hayal gemisine binip geçmişe doğru bir yolculuğa çıktı. Bu yolculukta geçmişin sayfalarını tek tek gezerken Osman’ın doğduğu güne geldi. O gün iki elini gökyüzüne kaldırmış, yere çömelerek gözyaşları içinde: “Şükür ya Rabbi! Şükür!” diye ağladığını hatırladı. Mustafa’nın evlât hasreti tam on sekiz yıl sürmüştü. Osman doğduğunda kurbanlar kesilmiş, mevlitler verilmiş, sadâkalar dağıtılmıştı. O gün bir düğün merasiminden çok daha fazla masraf yapılmıştı. Böylece Osman’ın her günü Mustafa’ya bayram olmuş. Mustafa’nın on sekiz yıl boyunca gitmediği doktor kalmamış ardından tüp bebek denemesi de olumsuz sonuçlanmıştı. Yıllar geçtikçe Mustafa’nın evlât hasreti yavaş yavaş ümidini törpülemiş ve acılar yüz çizgilerinde kendine yer bulmuştu. Nihayet uzun denemelerden sonra son yapılan tüp bebek denemesi başarıyla sonuçlanmıştı. Mustafa böylece bir çiçek titizliğiyle Osman’ı büyütmüş. O geceki sohbette Osman’ın “Baba beni unutma!” sözü Mustafa’nın yüreğini titretmişti. Mustafa kendi kendine: “Oğlum seni unutmak ha!” dediğinde göğüs kafesinde derin bir acı hissetmişti.
Mustafa’nın hayal gemisi yol alırken: “Oğlum sana olan sevgimi hiçbir terazinin tartamayacağını öğrenemeyeceksin!” diye söylendi kendi kendine. Mustafa’nın yıllarca içini yakan evlât hasreti, çöl sıcağında su arayan biri gibi onu yakmıştı.
O uzun bekleyişten ve hasretten sonra en büyük hediye olan Osman, dünyasını aydınlatmıştı. Mustafa, oğlu Osman’ın istekleri karşısında ilk günden beri otomatik kapı gibi hep hazır bekledi. Hayatın anlamını Osman doğduktan sonra anlamıştı. Mustafa şimdi bile Osman’a sezdirmeden göz ucuyla onu büyük bir özlemle seyrediyordu.
Mustafa, Osman dünyasına girmeden önce okuduğu roman, hikâye ve izlediği filmlerde anlatılan evlât sevgisinin gücünü anlayamamıştı. Mustafa, oğlunun onu ne kadar çok sevdiğini anlamasını hiçbir zaman beklemedi. Ama onu bir palto, bir atkı gibi unutup gideceğini düşünmesi onu üzmüştü. Osman babasının ona karşı duyduğu şefkat ve sevgiyi hep buz dağının görünen yüzü kadar anladı. Mustafa o geceki hayal yolculuğu onu çok yordu. Sohbet bitince Mustafa yerinden kalktı ve yan odaya geçti.
Osman’ı parmaklarının ucuyla uyandırmaya çalıştı. Osman gözlerini açtı ve uyku sersemliğiyle etrafına bakınarak yerinden doğruldu.
Mustafa: “Osman hadi eve gidelim.” dedi. Osman gözlerini ovuşturarak:
“Baba sohbet bitti mi?” diye sordu.
Babası: “Bitti Osman’ım hadi eve gidelim.” dedi. Mustafa gülümseyerek oğluna: “Bak seni unutmadım” diyerek elini sıkı sıkı tutarak evin yolunu tuttu. Mustafa, yıldırım kadar gür bir sesle içinden bağırarak:
“Seni nasıl unuturum evlâdım!” diyordu.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.