- 232 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
ŞİİRİ SEVDİM VE DENEMEDE KALDIM
ŞİİRİ SEVDİM VE DENEMEDE KALDIM
Okuma oranı düşük ülkemde yazan, okuyandan çok. Kimi kendini toplumda kabul ettirmek için statü kazanmak amacıyla yazıyor kimi adından bahsettirerek ünlü olma hevesiyle yazıyor kimi de etrafında onu anlayan insan bulamadığı için.
Kim ne sebeple yazarsa yazsın, yazanların hepsi de “Söz uçar, yazı kalır.” bilinciyle yazıyor. Yazanların hepsi de biliyor ki dünya ölümlü, bir gün herkes ölecek. Ardında bir eser bırakarak gitmek ağır basıyor genellikle.
Hepimiz bulunduğumuz döneme şahidiz. Yazılan tüm yazılarda, ortaya çıkan tüm ürün ve eserlerde yazarın bulunduğu yerle ilgili ipuçları, gelenek ve görenekleri, inanışları eserine yansır. Yazılan edebi eserler tarihe doğrudan kaynaklık etmese de döneme ait yeterli bilgi yoksa kaynak hükmüne geçer. Biyografiler, otobiyografiler, hatıralar, röportajlar, hitabetler tarih açısından en çok faydalanılan türlerdir. Bu türler doğrudan tarihe kaynaklık etmez; çünkü bahsi geçen kişi, olayları kendi penceresinden görür, kendi aklıyla yorumlar, kendi gönlüyle hisseder. Burada amaç, tarihe not düşmektir.
Yazan her yazarın bir amacı da budur: Tarihe not düşmek!
Makale bilimsel yazıdır. Konusu ağırdır, dili terim ve kavramlardan oluşur. Makale yazmak için yazılan konuda uzman olmak gerekir. Uzman da kaynak göstermek ve savunduğu fikri kanıtlamak zorundadır.
Deneme ve söyleşi yazıları en samimi yazılardır. Bu yazılarda yazar kendi fikirlerini beyan edip kanıtlama amacı gütmez. Söyleşide okurla konuşur gibi bir hava vardır. Okura soru sorar. Denemede ise yazar kendi kendine düşünür, kendi kendiyle konuşur, kendi kendine cevap verir.
Türler arasında en sevdiğim türler deneme ve söyleşidir. Cümleler genellikle devrik cümle olduğu için okuyucuyu sıkmaz, günlük konuşma havası sezilir.
En çok yazılan yazılar genellikle deneme, söyleşi ve şiirlerdir. Bizim milletimiz şair millettir. Ortaokul, lise sırasında oturan gençlere bir anda ilham gelir ve genellikle hepsi şiir yazar. Tanımadığımız biri bile olsa bir yaşlıyla sohbet ederken muhakkak bir dörtlük söyler ya da konuya uygun bir mani deyiverir.
Son yıllarda küçürek hikâyenin tadı başka geliyor bana. En az sözle, en çok anlama gelecek ve kendince bölümleri olacak bir tür küçürek hikâye.
Hikâye yazmak da okumak da farklı. Kurmaca bahçesinde gezerken gerçeklik sınırından çıkmamak gerek. Kurguyu sağlam temellere oturtmak gerek. Roman çok daha uzun, çok daha uzmanlık gerektiren bir dal.
DENEMEDE KALDIM
Nice hikâyeler düştü bahtıma,
Kimi durum kimi an hikâyesi.
Ancak Çehov anlar, ancak Mauppassant yazar.
Bir romanın parçaları bunlar
Realizm, romantizm, natüralizmden izler var.
*
“Bir varmış, bir yokmuş” diye başlar masal.
Birden Pamuk Prenses’e döner.
Oradan çikolatadan eve geçer,
Çikolatayı, şekeri kim sevmez?
Cadılık var bu işte, o zaman bilmez.
*
Bazen bir masalla avutulur,
Bir ninniyle uyutulur insan.
Bazen destanla uyanır,
Marşlarla şahlanır insan
*
Hatıralar geride kaldı,
Hayaller gelir mi belli değil.
Bazen açıkça söyledim
Bazen imgelere, sembolizme sığındım.
Bir ben varım hayatta
Bir de kalem.
Bu yüzden ben bir şiiri sevdim
ve hep denemede kaldım.
*
Yazmak, “Bu hayatta ben varım.” demektir. Kim hangi türde yazarsa yazsın ben bir okur olarak okuduğum metinde o metne ait incelikler ve ilim ararım. Bulursam o yazarı açıkça överim, zaman kaybı gördüğüm yazıları okurken güçlük çekerim; ama tüm eser ve ürünlerden muhakkak kendimce bir hisse kaparım.
Hamiyet Su Kopartan ✍️
07.11.2022
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.