- 403 Okunma
- 1 Yorum
- 2 Beğeni
Geri Kalmışlığın İrdelenmesi
“Bir kitap okudum ve bütün hayatım değişti.” Cümlesiyle başlar Orhan Pamuk Yeni Hayat adlı romanına. Okuyanlar bilir ilginç bir romandır bu romanı. Kısa sürede binlerce okuyucu kitlesine ulaşır. Yabancı dillere çevrilir. Tuhaftır ben de romanın başlangıç cümlesinin büyüsüne takılmadım değil! Bir an acaba insanın hayatını değiştiren ve bir kitap var mı diye düşündüm.
En son okuduğum Merdan Yanardağ’ın İçtihat Kapısı adlı kitabı da benim hayatımı değiştirmediyse de ucundan kıyısından öğrendiğim bilgileri pekiştirdi. Tabir uygunsa cehlimi giderdi. Kitap İslâm Dünyasının bin yıl gibi uzun zamandır süregelen orta çağından kurtulamamasının nedenlerini belgelere dayanarak, bu konuda kalem oynatan düşünür ve yazarlardan alıntılara başvurarak anlatıyor.
Seksenli yıllarda ilkokul öğretmenleri Ön Lisans öğretimine tabi tutulduk. Tarih kitabında binli yıllarda İslâm dünyasında içtihat kapısının kapatıldığını ve İslâm hukukunun donduğunu okumuştuk. Böylece İslâm dünyası yeni gelişmeleri yorumlamada önü kapanmış oldu. Nihayet batı daha sonraki yüzyıllarda Rönesans ve Reform hareketleri, keşifler… gibi gelişmeler sonunda orta çağ karanlıklarından kurtulup aklı ve bilimi önceleyen yola girdiği yadsınamaz bir gerçek...
Yanardağ kitabında özellikle Abbasilerin yükseliş döneminde İslâm Dünyası bilim, kültür alanında büyük ilerleme kaydettiği gerçeğinin bir kez daha altını çiziyor. Bu dönemde antik Yunan Klasikleri İslâm bilim insanlarınca tercüme edilmiş Müslüman Dünyası adeta Rönesans yaşamış…
Maalesef Büyük Selçuklu İmparatorluğu döneminde ise uzun yıllar baş vezirlik yapan Nizam-ı Mülk ‘ün yegâne söz sahibi olduğu devletin işleyişinde izlenen pozitif bilimlerle çelişen uygulamalar sonucu İslâm Dünyasının orta çağı başlamış. Alp Arslan ve oğlu Melikşâh döneminin veziri Nizam-ı Mülk’ tür. Büyük vezir devleti yönetimde izlediği yol: İslam’ın Gazali yorumlarına dayanır.
İmam Gazali Abbasiler döneminin aydınlanmacı felsefesini kabul etmez. O’nun yorumda akıl öne çıkarılmaz. Sadece vahye dayalı olarak olaylara açıklama getirilir. Oysa aynı dönemde Endülüs’te yaşayan İbni Rüşd gelişen yeni olay ve durumları yorumlarken aklı ön plana alır. Ve Gazali felsefeyi, felsefecileri acı bir biçimde eleştirip onları dinsizlikle suçlar. Böylece “İçtihad Kapısı” denilen “akıl ve yorum yolunun kapatılması” sağlanır.
Büyük Selçuklu ’da Nizam-ı Mülk ve görüşleri kabul gören Gazali işbirliği sonucu açılan Nizamiye Medreselerinde öğrenciler yetiştirilir. Yönetimde dar, yeni gelişmelere kapalı Emevi yönetimine has Bir mezhebin (Sünni İslâm) görüşü hâkim kılınır. Gazali ve ardıllarının görüşlerinin ki, Gazali (akıl değil nakil esastır der.) Devleti kati, tartışmaya kapalı sistemle yönetilir. Bu sistem daha sonraki yıllarda kurulan Müslüman devletlerde de uygulanır. Bizi ilgilendiren devletlerin başında Osmanlılar da dâhildir. Yıllarca Osmanlı İmparatorluğu medreselerinde Gazali felsefesine uygun aklı değil nakli önceleyen müfredatlar uygulanır. Bu nedenledir ki Osmanlı batının yakaladığı sanayi devrimini yakalayamaz. Tipik örnektir. 1590 yılında İstanbul’da bin bir emekle kurulan rasathane bombalatılarak yıkılır. Matbaa keşfinden yüz yıllar sonra ülkemize getirilir.
Oyna Gazali’nin çağdaşı İbni Rüşd Endülüs’te tamamen Gazali’nin görüşlerine zıt görüşler ileri sürer. Felsefenin, akıl yürütmenin İslâm inancına aykırı olmadığını yazdığı eserlerde anlatır. İbni Rüşt’ün görüşleri Gazali tarafından reddedilir. Avrupa, İbni Rüşd ’ün eserlerine, görüşlerine önem verir; okullarında okutulmasını sağlar.
İbni Rüşd felsefesi, görüşleri İslâm dünyasında yasaklanması yüzyıllar süren İslâmın girdiği Ortaçağ sürüp gitmesinin en önemli nedenlerinden biri olur. Avrupa Rönesans ve reform hareketleri, Fransız Devrimi ile dini bireyin vicdanı ile Allah arasında bir akit olduğu anlayışına kavuşur. Dini devletlerin yönetimde başvurulacak bir kaynak olmadığı anlayışından laiklik anlayışını benimser.
İslâm devletleri içinde sadece Türkiye Cumhuriyeti kurulunca Büyük Selçuklu ile başlayan Gazali’nin fikir teorisyeni olduğu görüşlerle değil akıl ve bilimi önceleyen laikliği esas alan cumhuriyetle yönetilmeye başlandı. Batının kıskancından kurtuldukça kuzey Afrika devletleri kısmen cumhuriyet idare biçimini uygulama yollarını zorluyor günümüzde.
Sözün özü İslâm Dininin hâkim olduğu topraklarda yıllarca pozitif bilimlere, felsefeye kapalı olan içtihat kapısının hala kapalı olduğu, daha çok dini yöntemlerle yönetimlere yönelen devletler değil ilerleme kaydetmek sömürgeci ülkelere birer yem olmaktan öteye gidemiyorlar. İbni Rüşd ’ün ve O’nu takip eden bilim insanlarının akla, bilime dayanan görüşleri yaşam alanı buldukça hem Müslümanlık gereği gibi yaşanır hem de akıl ve bilim yolunda ilerleme kaydedilir. Böylece İslâm dünyasında akan kanlar durur. Halklar rahat nefes alma mutluluğunu yakalama şansı elde eder…
YORUMLAR
Öğretmenim öncelikle hoş geldiniz.
Defterle birlikte bu kardeşiniz sizi okumayı özledi. Defterden çıkmak üzereydim bildiriminiz geldi.
Yarına dinlenmiş olarak okuyacağım yazınızı.
Saygılarımla selamlar.
İBRAHİM YILMAZ
İlginize teşekkür ederim. saygı ve selamlarımla esen klaın.