BENİ HEMEN OKUMALISIN ÇÜNKÜ BEN SADECE BİR ÖYKÜYÜM- SON
1 Yıl sonra…
Öykü, apartmanın merdivenlerini hızla çıkarken bir yandan da tek kullanımlık eldivenlerini eline giyiyordu. Akşamdan kalınca göreve başlamak hiç de o kadar kolay olmuyordu. Kapıda gülümseyerek elinde en sertinden filtre kahve ile bekleyen Ümit’e o da gülümsedi.
- Teşekkür ederim Ümit. Has arkadaşsın dostum sen.
- Sağ ol Öykü ne demek? Bugün sana yarın bana.
- Başım çok ağrıyor olum ya. Akşamki barda adamlar nefis coverler yapmıştı. Dayadık birayı da, çıkamadım lan ortamdan. Neyse, olay nedir?
- 40’lı yaşlarında bir kadın, bilekleri kesilmiş şekilde banyoda ölü bulunmuş.
- Olay yeri?
- Çoktan geldiler komiserim.
- Lan, yapma şunu! Sana kim komiserim çek dedi şimdi? Dağıtma konuyu. Anlat bakalım, kim buldu, tahmine göre cinayet mi sence yoksa intihar mı?
- Adli tıp ne der bilmiyorum Öykü ama bence intihar gibi duruyor. Ölmeden önce kapıcıya sabah ulaşması için sesli mesaj servisini kullanmış. Sabah olduğunda polisi arayıp dairesine gelmesini istemiş.
- Hiç bu kadar detaycı birini gördün mü Ümit? Heryer tertemiz ve simetrik. Üstelik öldükten sonra onu kimin bulacağına bile karar vermiş.
- Bence mutfakta bıraktıklarını da bizim işimizi kolaylaştırmak için yıkamamış Öykü. Gerçekten çok ilginç bir kadınmış. Ölürken bile etrafındaki insanlara yardımcı olmak istemiş.
- Eve bak abi! Bu hanımefendi tam bir sofistike. Hiç bu kadar zevkli döşenmiş bir daire görmemiştim. Ne çok kitap var? Kitap, kitap, kitap kitap… Oho, ben bunları iki ömürde okuyamam be!
- Öykü, banyo karşıda.
Öykü, dairede çalışan ekibe teker teker kolaylıklar dilerken evi incelemeye de devam etti. Açık mutfak tarzında olan evin salon kısmında erişilebilecek her yerde kitaplık vardı. Bir duvara monteli duran büyük ekran televizyonun etrafı bile kitap rafları ile doluydu. Açık renk uzun deri kanepenin bir köşesinde katlı duran kırmızı battaniye çok şirindi. Ortadaki sehpa da dahil her şey modern bir tablo gibiydi. Koridor boyunca duvarlarda yağlı boya tablolar varken salondaki masanın arkasında ki duvarda kocaman bir Van Gogh’un ‘’Yıldızlı Gece’’yap boz tablosu vardı. ‘’Bunu bitirmek için kaç yalnız gece geçirdin hanımefendi?’’, dedi Öykü. Işığın güzel geldiği camın yanındaki köşeye koyulmuş okuma koltuğunun önünde duran sehpanın üzerinde de birkaç tane kitap vardı. Hepsinin arasından ayıraçlar sarkıyordu. Başucu lambası dekoru tamamlıyordu. Mutfağın olduğu bölümde boş bir şarap kadehi, birkaç kirli tabak,boş ilaç kutuları, birkaç boş şarap şişesi vardı. Mutfakta bulunan her şey son teknoloji ile donatılmıştı. Banyoya yavaş adımlarla ilerlerken yanında yürüyen Ümit’e ;
- Dostum bu kadının durumu epeyce iyiymiş. Baksana her şey para kokuyor.
- Para mutlu etmemiş demek ki zavallı kadını. Benim anladığım kadarı ile fazladan da fazla yalnız bir insanmış.
- Haklısın Ümit, çok haklısın.Bazen yalnızlığa da azmettirilir, intihara da. Göreceğiz.
Banyodaki manzara bir film sahnesi gibiydi. Çıtı pıtı zarif bedenli bir kadının cansız bedeni duşun altındaki zeminde kıvrılmış yatıyordu. Camdan olan duşa kabin kapısının üzerinde şeffaf kuş kabartmaları vardı. Kan ile boyanan bazı yerlerde kabartmalar kırmızıya boyanmıştı. Elif, bir sağlıkçı olarak bilinçli şekilde bileklerini boyuna doğru kesmiş ve pıhtılaşmayı engellemek için öncesinde bolca şarap, kan seyreltici ilaçlar ve ağır sakinleştiriciler almıştı. Ayrıca duşu da açık bırakıp intihar ritüeline kimse engel olsun istememişti. Güzel yüzü bembeyaz ve gözleri açıktı. Kalbindeki acı tüm bedenine sirayet etmiş gibiydi. Oldukça hüzünlü bir son bakışı fotoğraf karesine bırakmış gibi rengi kırmızıya boyanan kabartma kuşlara bakar vaziyette idi.
Elif, öldükten sonra duyulsun diye çığlığını yazıya döküp gitmişti. yatak odasındaki komedinin üzerinde bulunan defterin üstünde yazılı olan not belki de her şeyin kısa özetiydi.
Defter, ilk sayfadan itibaren Mehmet ile adliyedeki karşılaşmalarını sanki an’da yaşanıyormuş gibi anlatıyordu. Elif, adliyeden ayrılırken aklında onlarca soruyu da beraberinde taşımıştı.
Adliyeden ayrıldıktan sonra bir avukat arkadaşı vasıtası ile Mehmet hakkında bilgiler edindi. Mehmet’in şahsi davası bir cinsel taciz soruşturması idi. Aynı adliyede bulunan bir kadın memur defalarca şikayette bulunduğu halde bir türlü yeterli delil bulunamayan cinsel taciz davasından aylar sonra Mehmet beraat etmişti.
Mehmet’in savcılık odasında dediği’’ Senin her yaptığından, yaşadığından haberim var!’’ cümlesi birebir gerçekti. Mehmet, Elif’in akademik kariyerini el altından sonlandıran kişinin ta kendisi idi. Mehmet, Elif’in eşini defalarca ölümle tehdit edip en sonunda boşanmalarını başarmış olan kişi idi. Elif’in o gün, o binada olacağını zaten bilen Mehmet’in bunu bir karşılaşma gibi göstermesi için tesadüfen Elif’in yanlış koridorda yürümesi yetmişti.
Elif’i o karşılaşma sonrası günlerce, haftalarca, aylarca rahatsız eden, taciz eden Mehmet, asla hızını kesmedi.Elif onu reddettikçe Mehmet bir canavara dönüştü. Elif, kişilik yapısı olarak oldukça narin bir yapıya sahipti ve kendisine yapılan bu ardı arkası kesilmeyen baskı ile iyice güçsüz hissetti. Daha önceden Mehmet, cinsel taciz davasından aklanarak yoluna devam ettiği için Elif, adaletten de ümidini kesmişti. Annesi ve babası ölmüştü. Hiç kardeşi yoktu. İnsanlara her zaman mesafeli olduğu için derdini anlatmak hakkında bir fikri yoktu. Ailesi ona her zaman, her durumda kol kanat gerdiği, mümkün olduğunca Dünyanın kötü yüzünü göstermemek adına ona karşı fazlası ile korumacı oldukları için Elif, çok şeyi başarmıştı ama sorunlarla kendi başına başa çıkmayı tam olarak öğrenememişti.
Elif, en detaylı şekilde anlattığı kabus gecesinde yaşadıklarından sonra artık bir insan enkazına dönüşmüştü. Mehmet, bir gece evine zorla girmiş ve Elif’e defalarca tecavüz etmişti. ‘’ Zamanında güzellikle benim olmanı söylemiştim. Sen bana sırtını dönebileceğini mi sandın fahişe? Ben sana kadınım olmayı teklif ettim. Yıllarca, sonunda pes edip bana gelmeni bekledim ama sen bir orospu olduğun için bu dilden anlamayı seçtin.’’ , gibi aşağılayıcı cümleleri defalarca ve tokatlar, tekmeler eşliğinde tekrarlamıştı.Saçının en dibine tırnaklarını geçirip yüzünü duvarlara yerlere sürterek ve hatta döve döve oral sekse zorlayarak Elif’i hem bedenen hem ruhen sabaha dek aşağılamıştı. O kabus dolu gece sonunda Mehmet, Elif’i bundan herhangi birine bahsederse onu acılar içinde parça parça keserek öldüreceğini söyleyerek tehdit etmişti.
Elif günlerce, uyumadan, sabahlara kadar ağladığı gecelerde işte bu defteri yazmıştı. En ufak detayına kadar Mehmet ile yaşadığı her şeyi öyküleştirerek anlatmıştı. Evde tek başına bedenindeki yaraların iyileşmesini beklerken gittikçe daha da dibe batmıştı.
Defterin son bölümünde şunlar yazıyordu
‘’ Oğuz Atay’ın kitaplarını şık kafelerde kahve eşliğindeki fotoğraflarda, dekoratif şömine fotoğraflarında, şezlonglu yaz fotoğraflarında, arkadaşlar arasında içinden ne acılar geçtiğini hiç anlamadan slogan gibi kullanıyorsunuz ya benim trajik ölümümü de sosyal medya hesaplarınızdan defterimdeki altı çizili notlar eşliğinde paylaşacaksınız. Çok büyük laflar edeceksiniz. Cesedime kısa bir süre çok değer verip tüm kadın direnişlerinde kullanıp Mehmet’i linç edeceksiniz. Sonra ne olacak biliyor musunuz tüketen toplum? Sonra benim cesedimi de her biriniz bir parça koparıp çiğnedikten sonra yutacaksınız. Siz daha o parçayı hazmetmeden bir başka yerde bir başka öykünün Elif’i ya tecavüze uğrayacak, ya şiddete maruz kalacak, ya ensest kurbanı olacak ve sonunda intihar edecek veya öldürülecek. Sizlerse yine yolunuza aynı yerden devam edeceksiniz. Ta ki sizlerden bir Elif, sizlerden bir Elif’in ailesi ve sizlerden bir Elif’in seveni kendi canı yanınca işte o zaman gerçekten feryat edeceksiniz. Adalet kızın öldüğü yerde birkaç Elif’in lafımı olur.
Hani Oğuz Atay demişti ya "Beni hemen anlamalısın, çünkü ben bir kitap değilim; çünkü ben öldükten sonra kimse beni okuyamaz, yaşarken anlaşılmaya mecburum.", diye… Ben öldüm! Beni hemen okumalısın. Çünkü yarın çok satanlar listesinde başka bir Elif olacak!
Saatlerce olay yerinden ayrılamayan Öykü, defteri okumayı sonunda bitirdiğinde oturduğu mutfak masasından hışımla kalktı.‘’ Ben de bir Öyküyüm Elif ama bu dediklerin doğru ise sana sözüm olsun o Mehmet denilen şerefsizi hayatını elinden alana kadar sikmezsem benden de paragraf bile olmasın.’’ diyerek gürledi.
Tam defteri elinden bırakacakken defterin ön yüzündeki postitle yapıştırılmış notu yeniden okudu;
‘’ BENİ HEMEN OKUMALISIN ÇÜNKÜ BEN, SADECE BİR ÖYKÜYÜM’’ .
SON…
Deniz...
YORUMLAR
ilk bölümde başlığı, ikincisinde de ses efektlerini eleştirmiştim...son bölümde hem başlığa gelen netlik, hem de ses efektlerinin yerinde kullanmış olmana sevindim...
yazı hiç kestirmediğim bi yere evrilince ben de ne diyeceğimi bilemedim şimdi...seri öykülerde konuyu ilerletmek, zamana yaymak, açılımını yapmak, konuyu bağlamak hem sabır işi hem de hiç kolay değil. dikkat ve özen isteyen, hele ki böylesi toplumsal bi içeriği toplamak daha da zor...
öncelikle seni cesaretinden ve duyarlılığından ötürü takdir ediyorum...
evet kopukluklar var, evet biraz hızlı geçiş olmuş ve hatta birkaç bölüm daha ilerletebilirdin belki ama bunlar üstesinden gelemeyeceğin şeyler değil...keskin ve yetkin bi dilin var üstesinden gelir hakkını da bi güzel verirsin sen...
bütün bölümler adına kısaca söylemek gerekirse; akıcı, sürükleyici, heyecanlı, merak uyandıran, kendini okutan güzel bi çalışmaydı...
tebrikler canım...sevgiyle...
Sevgili Deniz Hanım
Güzel anlatımlı ve kadına şiddet içeren öykünüzü severek okudum. Bu tarz gerçekçi yazılar okurken üzülmeme ve hatta roman karakteri Mehmet gibilerden nefret etmeme sebep olsa da, bazen kadın olarak ve iki kız annesi olarak kendimi çok savunmasız hissetmeme sebep olsa da akıcı yazınızı okumak bana keyif verdi.
Duyarlı yüreğinize mahir kaleminize sağlık.
Saygılarımla.
Yazar ters köşe yaptın ama en güzelinden. Toplumun kanayan yarası bu, bir günlük haberler , üçüncü sayfada görüp "ah,vah"lar ile bir saat içinde unuttuğumuz dahası çevremizde var olabileceğini, bize de aynısının olabileceğini hiç düşünmediğimiz bir yara. Herkes ahkam kesiyor, kadın hakları diye bağırıyor, sayısız tweet atıp aynı gün hastagh yapip ve yine aynı gün unutuyor. Çok yazık. Daha öykünün bile böyle bitmesine yürek dayanmazken, bunları yaşayan gerçek hayatların var olduğunu düşünmek insanı insan olduğuna pişman ediyor. Yine çok yazık ki, sayfadan ayrılıp bir kaç şiir okuduğumda belki de hafızamda silinecek bu değerli seri. Hızlı yaşayıp, hızlı tüketen bir toplum olmanın hezeyani sanırım bu da. Her şeyi o kadar hızlı tüketmeye alıştık ki bu bir yaşam da olsa etkisi aynı...
Edebi açıdan söylenecek çok şey yok, ki bunun bilirkişisi de ben değilim, kendini bilmenin yolu haddini de bilmekten geçer kanaatindeyim. Konu açısından söyleyecek çok şey olmasına rağmen artık burada kesiyor, duyarlılığınızi yürekten selamlıyorum.
Saygılarımla.
Burcu Şener Boyraz tarafından 6.11.2022 00:03:26 zamanında düzenlenmiştir.
Den(iz)
Sevgilerimle...
MÜSLÜM BAYRAM
güle güle git gel
sevgiler saygılarımla
Tadını çıkara çıkara ilk bölümden başlayacağım okumaya
Sen yazarsın da güzel olmaz mı hiç.
Deniz sevgiler...
Den(iz)
Teşekkür ederim...
Sevgilerimle...
En muhteşeminden bir yazı-öykü.Her insan bir öykü eğil mi zaten?Yaşarken okuyamadığımız ve öldükten sonra dili geçmiş zaman.Zalimler de zaten yaşarken vermezler aman.Bencillik ve ego dünyanın ve yaratılanların kendileri için var olduğunu kabul ettirir.Kendilerini merkez addedenler çapsız olduklarından daima yamulur ve hayatı da eğri büğrü yaşarlar.Hasta ruhludurlar.İnsanın güvesi insanlığa evrilemeyen iki ayaklılar..O iki ayak onları ve karşılaştıkları her insanı felakete sürükler.
Yine akıcı akıcı ve sürprizlerle dolu sürükleyici bir öykü.Kaleminiz daim olsun.Sağlıcakla.Saygıyla.
neneh. tarafından 4.11.2022 13:31:08 zamanında düzenlenmiştir.
Den(iz)
Böyle insan örneklerinin hızla artması tüyler ürpertici. Gerçekten korkutucu yerlere gidiyoruz.
Beğeni ve takip için teşekkür ederim.
:)
Sevgilerimle...
Ancak Stockholm sendromuna yakalanan bir kadın celladına aşık olabilir. Böyle düşünmek zorundayım yoksa son bölümde inanılmaz kopuklur olur. Çünkü kendisine tecavüze yeltenecek bir kişilikle onca aşk dolu diyalog ve geç alınmış karar onun ruh durumunu sağlıklı görmemizi gerektirmez. Bu son derece absürt ve saçmalık olur.
Öykü kafamda çok oturmadı. Çok aceleye gelmiş. Karakterin ruh yapılarını anlamak zor.
Okumak için okuyup seni alkışlayanlara çok prim verme. Bizi ileriye taşımaz. Çok daha iyilerini yazabilme hazinen var.
😘
MÜSLÜM BAYRAM
ancak küsmezsen bir eleştirim var sana
bilirim ki bu yazma işlerinde mahir biri olan lacivert neden çürük bir eleştiri yapmış diye sorguladım seni?
nedeni çok basit: evrende her canlı gezeni psikolog mu sanıyorsunuz birader;))
küsme olur mu
saygılarımla
lacivertiğnedenlik
Sen yazarı çürütmemi istiyorsun benden. Kusura bakma. Bunu denize yapamam. Çürük alkışlardan çürükler doğar. Alkışa devam ediniz. 🙂
MÜSLÜM BAYRAM
öyle olmasa çoktan kendisiyle önce ben papazlık olurdum bi kere
çünkü benim eleştirilerimi bu sayfada en iyi anlayanlardan dır kendileri... demi kız;))
haksız mıyım
neyse anladık seviliyorsunuz;)
Den(iz)
Elif'in ruh durumunu iyi gösterdiğim bir yer yok zaten. Hayatı iş ve evlilik açısından kötü. Ailesi aşırı korumacı ve bu da onu olumsuz etkilemiş.
Gerçek suç dünyasında da Elif'in yaşadıklarının benzerini çokça görebiliriz. Bu senaryoda oturmayan bişey varsa gerçek hayatta da yoktur. İnsanlar Dahmer gibi bir caniye bir gecede güvenip evine gitmiş. Mehmet Elif'i kapanına almak için çok uzun süre uğraşmış. Bu kez eleştirini kabul edemiyorum, üzgünüm.
Diğer yorumcuların yorumları hakkında yorum yapmasak daha şık olur sanırım. Yazıyı göm tamam da sayfamdaki yorumcular misafirdir.
Sevgilerimle...
lacivertiğnedenlik
Burada bir öyküden bahsediyorum. İlk iki bölümde bolca karşılıklı naz, aşk, diyalog gibi şeyleri okuduk. Canan Tan vari diyaloglar. Üçüncü bölüm tek başına bir öykü olsaydı eleştirim daha farklı olurdu. .
Bir yıl sonra kadın onca kitap okumuş. Her şeyin farkına varmış ve intihar etmiş. Konu kadınlara mesaj vermekse yanlış mesaj olmuş. Aciz, zayıf bir karakter yaratılmış. Ben feministim konu mesajsa, mesajı başka algılamak isterdim. Yazar bir öykü kurgular okuyucuya sunar. Okuyucu kendi algısını kurgular. Konu yazarı eleştirmek veya övmek değildir. Eleştiri kurgu üzerinedir. Ben diyorum ki aceleye gelmiş. Bu yazar daha güzel kurgu yapabilir. Böyle bir yeteneği var. Çünkü kelime haznesi çok geniş. Ben de öykü yazmayı, çok iyi öykü yazan ve kurgulayan çok değerli birinden öğrendim. Eleştirilmekten asla gocunmadım. Senin okuyucuların sana alkış yapıyor demedim. Alkışlar bizi bir yere götürmez dedim. Ve yine diyorum.
Bilmem. Belki de ben kadınların daha mücadeleci olmasını arzu ediyorum. Acız pasif karakterli olmalarını çok kabul görmek istemiyorum. Böyle yaşanmışlıklar var lakin öyküde olsa buna taraf olmak istememişimdir. Çelişkimiz bu. Çünkü okur da kendi kurgusunu kafasında oluşturur. Çatışmalar güzeldir. Boş alkışlar beni beslemez. 😘
Den(iz)
İlk iki bölümde görmediğin çok şey olmuş. Bu görmediklerin benim hatam olmalı. Buna çok üzüldüm. Detaylarda anlatmayı seviyorum. Yine de bu şekilde yazmaya devam edeceğim. Birgün okunduğunda anlayacak daha çok kişi olmasını ümit ederek kişisel gelişime devam edeceğim.
Tekrar teşekkürler.
Sevgilerimle...
lacivertiğnedenlik
Yahu ne alaka deniz'm ben aksini mi söylüyorum. Alan yaratılsın diyorum. Toplumdaki diğerlerini Red mi ediyorum. Öyküden bahsediyoruz. Sen bilimsel veya toplumsal sosyoloji yazmıyorsun. Öyle olsa sana katılırdım. Öykünün kurgusunu aceleye getirmişsin diyorum. Daha ilk bölümde Mehmet efendiye don biçmiştim😃😂 Mehmet efendiler karşısında aciz olunmasını istemedim. Bu da benim düşüncem. Bana ne istersen yaz😂 önüme atarsan, önüne atarsam fikrini olumlu olumsuz söyle.
Ülennn mehmeh efendi sen geberseydin valla bak kocaman bir alkış çakarım bu yazıya. Haaahhhha😂😂😂😂
Öperimmm.
lacivertiğnedenlik
Çalışmanın tamamı kurşun gibi , okuyunca sürükleyen bir dil kullanılmış ve özellikle final deyim yerindeyse füze gibi diyorum , çok çok beğendim , dil muhteşem, ifade mertçe , çalışma bir sanatsal örnek diyorum ve kutluyorum saygılar sunuyorum
Den(iz)
Gülümseten yorumunuz için teşekkür ederim. Takip ve desteğiniz için teşekkür ederim.
Sevgilerimle...
Öykünün sonunu bekledim yorum yazmak İçin...
Anlamak diyorum hep, baktığını görmek, okuduğunu anlamak... içinden nice dersler çıkarılacak yazımıyla anlatımıyla, okuyucuya duygu aktarımını harika bir dil ile geçmesini sağlayan öykünün yazarına yürek dolusu tebrikler ediyorum...elifleri kardelenler gibi olsun isterim hep onlar kadar güçlü, onlar kadar azimli, ne yazık ki günümüzde hikayenin kahramanı olan elifler çoğaldı temennim adalet olması gerektiği gibi ve zamanında sağlanabilen gerçek adil ve ahlaki değerlere ulaşmış bir topluma dönüşmek. Yüreğin ve kalemin her daim kavi olsun.
Sevgi ve saygılarımla...
Den(iz)
Biraz, azıcık, çok az bir hareket oluyorsa dimağlarda yazarım ben, hep yazarım, hep yazarız inşallah..
Takip ve desteğiniz için teşekkür ederim...
Sevgilerimle...
Den(iz)
Sevgilerimle...
HERFE
İşte yeni bölüm de eklenmiş diye heyecanla koltuğa yaslanmış elimde çayımla okumaya hazırlanırken romantik bir gelişme bekliyordum açıkçası...Hani özür diler ve mutlu mesut yaşarlar...Mehmet polis olduğu ve milleti fişlediği için pişmandır..Kliasik Türk filmi formatında...
Yazıya tıklayınca "bir yıl sonra" yazısını gördüm ilk..Dedim ki aradaki sayfalar "yenildi, yutuldu, yayınlanmayacak"..Sonra okumaya başlarken çayımı sehpaya bırakıp kala kaldım...Öykü de kimdi, nereden çıkmıştı? Bölüm atladım galiba diye geriye döndüm öyküyü baştan bu bölüme kadar tekrar okudum, kaçırdığım bölüm olmamıştı...Olağan dışı bir seyirle zıp diye öykü girmişti öyküye. Betimlemesiz, tanımlamasız ve can alıcı şekilde. Sonra feci olayı okudum...Kimsesiz kalan ,hayatı başkalarınca kaydırılan bir kadının acizliği, çaresizliği....Demek ki okumak, eğitim yeterli değil sorunları aşmaya...Oysa ilk bölümlerde güçlü bir karakter gibi gelmişti bana.Davası uğruna polis aşkından vazgeçerken...
Sonra o defter...Benim de dört beş defterim vardı bu şekilde..Okudukça kimi zaman güldüğüm kimi zaman üzüldüğüm...Bazı olayları detaylı yazıp okudukça yaşadığım...Bir gün dedim ki "tekrar unutmamak için yapılır, unutmak istiyorsan olayları yok et bu defteri..." bir kaç yıl önce taşınırken eşyalarımı ayıklama sırasında o defterler de çöpe gitti....İçerisinde bir dönem gördüğüm mobbingin (Kİ BU KAVRAMI BUNUN BİR ADI OLMADI DERKEN GOOGLEDAN ÖĞRENMİŞTİM) detayları vardı...O kadar detaylı gün ve saatli ,isimli yazmıştım ki...Avukatım yazdıklarımda geçen isimlerin konuşması durumunda kişinin meslekten men edilebileceğini söyleyince düşündüm...Ailesi, çocukları vardı...Hırs uğruna salaklık eden bir insanın yüzünden 3 kişinin daha hayatı yanacaktı ki biri öğrencimizdi ve beni çok seviyordu...Beni öyle hatırlamasın, babasının yaptıklarının utancını taşımasın diye (psikolojik baskı ve yıldırma içerikliydi) davadan vazgeçtim...Muhatap olmamayı, görmemeyi öğrendim...Sonrasında başka nedenlerle görevden alındı ve huzura erdim..Şayet çevremde bilinçli insanlar olmasaydı, direnişçi olmasaydım o mobbing ölüme sürüklermiş kişileri...Ölüm sahnesi ve yaşadıkları....Bana her kadının fiziksel olmasa da ruhsal tacizlere maruz kaldığını ve sustuğunu hatırlattı....
Şiddetin her türlüsü yaralayıcı...Bazen incitilmek diye tabir ettiğimiz şeyler aslında bir nevi duygusal taciz de olabiliyor.
Mehmet'e gelince, red edilmiş olmanın verdiği bastırılmışlığı bu şekilde bir eyleme dönüştürmüş , karakteri oturmamış bir tipmiş.Meslek çöpçü de olsa, savcı da etiketin dışında durum bu. Ha, savcı olması ve bunları yapması....Mesleki etiği uygulamadığı, mesleğinin arkasına sığınıp her türlü kötülüğü yaptığını ve yapabileceğini gösteriyor..Yapmış da o kötülükleri..tehditle bir aileyi dağıtmak, taciz...Ki zaten dosyası var, düşünün...Kime güvenilecek?
Güven ve adalet ortamı kaybolunca, haklı hakkını alamayınca halk kendi adaletini sağlamaya girişir...Hakkını almak için her yolu mübah görür...Sonuçtada toplumda iç çatışma çıkar...(Burada şimdi gülümsedim öfkemin arasında..şimdi defterden birileri çıkıp o öyle olmaz yazacak diye :))
Elif'e gelince eğitimli, geçmişte kendi ayakları üzerinde durabilen, bir mücadelenin içinde yer almış, toplumsal bilinci olan bir kız iken muhtemelen yaşadıklarından dolayı kabuğuna çekilmiş...Ailesini kaybetmesi, ailesinin dağılması ile öz güvenini ve insanlara güvenini yitirmiş. Aslında bu aşamada insanın "candostum" dediği insanlar olur bizim toplumumuzda.O dostlar ki sizi yalnız bırakmazlar, konuşturmaya çalışırlar...Elif arkadaş da edinmemiş galiba....
Oysa Elif ve onun gibi okumuş kadınlarımız bu tür sorunlar yerine toplumu geliştirmek adına zekalarını kullanma ortamı bulsalar belki de yaşam çizgileri farklı doğrultularda gelişecekti....
Yazının son cümlesi...Öykü ve nottaki öykü de metafor oluşturmaya çalışıldığının , belki d eyazarın ve çevresinin bildiği ,konuşulan bir olayın , yazılanların sadece bir kesit olduğunun ve aslında zaman olsa yazılacak çok şey olduğunun işareti....
Okutan, düşündüren, içe dönüş yaptıran ve direnmenin önemini iliklerime kadar hissettiren bir yazı okudum sevgili Deniz'in kaleminden...( Deniz çok sevdiğim bir isimdir, üç yanım Deniz bu arada)
Elifler'in bozguna uğramadığı bir dünya istemiyle...
Den(iz)
:))
Öyküyü tasvir etmedim, evet. Cinsiyetini bile belirtecek bir kelime yazmadım. Bu da öykülerin cinsiyetsizce öykülerin içinde olduğunu, Öykü olmak için mücadele ettiği veya edemediği bir durumun tasviri. Öykü kim isterseniz o olsun. Eğer bir kadınsa ayakta kalabilmek için erkek gibi davranmak zorunda kalmanın bilinçsizce farkındalığını yansıtsın. Eğer bir erkekse Öykü bir kadının cesedini yerden kaldırmak için yine bir erkeğin lazım olmasına yazıklar olsun. Ben böyle düşündüm Öyküyü öykü içinde.
Detaylı analizin ve çıkarımların için çok teşekkür ederim. Vermek istediğimiz alındığını görmek benim için yeterli.
Sevgilerimle...
HERFE
''ADALET KIZIN TERAZİSİ''
KENDİMLE GURUR DUYMAKTA NE KADAR HAKLIYIM DEMİ AMA,
SON BÖLÜMLE VUKU BULDU NİHAYET HAKLILIĞIM.
LAKİN ŞİMDİ Kİ HALİM ÇOK ÜZGÜNÜM;((((
KEŞKE HAKLI ÇIKMASAYDIM.
ÖNGÖRÜLEN ŞÜPHE
EN ÇOK HİSSEDENE ACI VERİR (BABA MÜSLÜM)
TEBRİKLER
NİCE SAYGILARIMLA.
Den(iz)
Sevgilerimle...
MÜSLÜM BAYRAM
zoraki gülmemiz gülümsemeyi unutmamak adına;))
MÜSLÜM BAYRAM
uzaktan da olsa dostluğuna içiyorum
size ne ikram edeyim
kendine ısmarla şimdi sende;))
ben ısmarlamış say
Önce suç ve ceza'dan alıntı zannettim olaylarda soytarılık ile suç karambolunu görünce sonradan farkettim okuyunca şairem ne güzel yakalamış..
Tebrik ederim
Saygılar
Den(iz)
Sevgilerimle...
Ne yazık ki çoğu kadın ya da çocuk arkasında bir öykü bırakabilecek denli bile yaşayamadan yaşarken de olabiliyor. Dünyayı iyilik, güzellik, merhamet ve empati, adalet kurtarsın Deniz'im. Dilerim herkesin öyküsü, imgesi yaşarken de ölürken de karalara bulanmasın.
Sevgiler.
Den(iz)
Olayları, olanları gördükçe yükten de ağırım kendime...
Sevgilerimle...
Maalesef hiç kimse yaşarken okunmuyor...
Ne çok okunmaya ihtiyacı olan insanlar var.
Çok etkili bir öykü aslında bir çok gerçek.
Çok iyi bir yazarsınız kutluyorum sizi Den iz.
Den(iz)
Sevgilerimle...
Dilek pınarı
Sevgilerimle