- 361 Okunma
- 2 Yorum
- 3 Beğeni
Voltadayım ranza dibinde
Sabahın erken saati, sessiz adımlarla yatağının yanı başında kızının avuçlarını eline aldı, uykudan uyandırmaya kıyamadığı kızı Buse’nin parmakları ellerinin arasında kayboluverdi…
Mahkemesi vardı bugün Metin’in!
Kızına sanki bir daha dokunamayacak gibi sarıldı…
Koklayıverdi saçlarını
Menekşe kokuyordu.
Eşiyle vedalaştı gözleri dolu dolu…
"Ağlama sakın arkamdan!" ama gözyaşlarını saklamak için hızlıca evden çıktı…
Soğuk bir duruşma salonunda silik bir sese tepkisiz kalıverdi
Sesi kısılmış bir radyo dinlermiş de uzaklara dalmış gibi…
Karar; iki yıl 4 ay hapsine!
Bir an sonra bacaklarının tutmadığını fark etti
Kızından, eşinden ayrı neredeyse iki buçuk yıl, dile kolay!
O dev adam küçülüverdi, sendeleyerek otururken sandalyeye…
Hayalle gerçek arası bir mesafede aldı yolu gözleri, kilitlenmiş bir noktaya bakarak cezaevi yolunu giderken…
Kalabalık bir koğuşun kalabalık ranzaları arasında en ıssızını tercih ederek oturuverdi.
Bir sinema filminin baş rolünü oynar gibi ama içinde bir burukluk tadıyla, sanki parasını alamamış da; yüzünü hafif ekşitir gibi yüz takındı.
“Geçmiş olsun, Allah kurtarsın” sözlerine kafa işareti bile verecek hali bulamadı kendisinde…
Nice sonra biri dikiliverdi yanı başına, elinde bir çift siyah kundurayla!..
“Ağamın; parlatacakmışsın!...”
Metin yerde duran kunduralara baktı ve zamanın anlık kıvrımlarında kaybolup düşündü…
“Boyarsam; hep boyamak zorunda kalırım… Boyamazsam başa sıkıntı alırım…”
“Tamam, sen git deyiver ağana boyarım…”
Anlar anı dakikalar zamanı ite kaka kovaladı…
Ağa sabırsızca ve acımsız bir sesle; “Nerde kaldı lan bizim kundura!” Deyiverdi…
Sesi dört duvar arasında giderken diğerini saydırıverdi…
“Elinde amma ağırmış ha, uyuşuk!…”
Metin hiç elini bile sürmediği kunduranın tekini alıp ters çevirerek ağaya doğru yürüdü…
Ayakları külçe olmuş, kollar dermana muhtaç; “Geldim ağam”.
“Laf geveleme lan göster bakayım nasıl boyadın…?”
“Kunduranın boya rengini bulamadım ağam!”
“Lan gavurun dölü nasıl bulamadın?”
“Şimdi buldum ağam, şimdi…”
Metin her şeyi göze alarak ayakkabının topuk kısmını koğuş ağasının kafasına indirir.
Hücre cezası alır üç gardiyanla küfürleşir. Dövmek için içeri giren gardiyanları hücreden dışarı atıp üçünü de; hastanelik eder.
Kapıyı kapatır kendi üstüne.
Cezasına iki yıl daha eklenir Metin’in…
Bir iftira uğruna düştüğü mahpustan saçları bembeyaz olmuş, çökmüş, yüzüne yaşlılık oturmuş bir adam olarak çıkar…
Onu almaya gelen arkadaşları tanıyamaz kendisini neredeyse…
Metin’in bir arkadaşı nakletti olan biteni kendisinin arkadaşıymış…
“Karıncayı incitmezdi” diyor; “İftiraya kurban gitti şeker misali girdi hapse; taş oldu çıktı…”
İnsan taş olur mu hiç? Ya Tanrı?
Aklımda Ahmed Arif
“Akşam erken iner mahpushaneye ejderha olsan kar etmez…”
YORUMLAR
İşin edebi kısmına girmeyeceğim hiç. Konsept olarak söylenmesi gereken çok şey var da en somutlarından bir kaç bir şey söyleyeyim.
Metin iftiraya kurban gittiğine göre mükerrir bir infazı yok. Hadi hükmün açıklanmasının geri bırakılması seçeneği uygulanmadı, aldığı iki yıl dört ay cezanın hepsini yatmaz. 1 yıl 2 ay cezası olur ve o da denetimde geçer.(uyuşturucu satmadıysa, terör örgütü mensubu değilse, cinsel suç işlemediyse ki bunların cezası da 2 yıl dört ay değil) Tabi konu günümüzde geçiyorsa. Günümüzde geçmiyorsa zaten, yani 2005 öncesi ise o cezanın yatarı 11 ay.
Öte yandan hücreye ölüm tehlikesi ve genel arama, kısmi arama hariç gardiyanın girmesi yasaktır. Küfürleşme gibi bir durum varsa da "kendine zarar veriyordu" bahanesi ile gelirler, asla üç kişi gelmezler ve adamın üstünden geçerler. Üstüne de ters kelepçe ile yalıtımlı odada bekletirler, gelen döver giden döver eğer işkencenin olduğu bir cezaeviyse. Diğer türlü, işkencenin olmadığı bir cezaevinde ise sadece tutanak ve alacağın cezalarla oralarda kalacağın süreyi artırırsın.
Ağalık filan da öyle düşündüğünüz gibi değil. Ağalar, Babalar F tipinde yatar ve T,L,M,H,E tiplerinde, kısım cezaevlerinde, kaza cezaevlerinde öyle ağalık paşalık sökmez. "Burada herkes babasının oğlu" diye de bir söz vardır. Ayakkabı boyamaymış filanmış ancak Türk filmlerinde olur. Hiçbir hakim de karar: 2 yıl 4 ay hapishane diyerek karar açıklamaz.
Metin'in durumuna da mahkumlar "Metin cezayı yemedi, ceza Metin'i yedi" derler. Spor yapsaydı, kitap okusaydı filan daha az beyaz çıkabilirdi. Vah Metin'im vah...