BENİ HEMEN OKUMALISIN ÇÜNKÜ BEN SADECE BİR ÖYKÜYÜM-3
3.
- Bir hukuk öğrencisinin tıpçıların kantininde neden takıldığının gerekçesi olarak yarım ağız, ‘’burada arkadaşlarım var’’, demesi bana hiç inandırıcı gelmemişti. Oldukça ağır bir bölümde okuyor olmana rağmen neden sürekli seni başka başka yerlerde, başka öğrencilerin arasında gezinirken görüyordum? Her görüşten öğrenci ile arkadaşlık yapıyordun. Üniversite ortamında bu pek alışılagelmiş bir şey değildi. Olayları ve insanları gözlemlemek hakkında takıntılı bir insan olmasam belki de oldukça profesyonelce adımlarını ben de diğerleri gibi fark etmezdim. Sende tuhaf bir şey vardı…
- E!
- Sonra Mehmet, seni belinde silahınla ve üzerinde polis yeleğinle biz kortejle ilerlerken yolun kenarında gördüm. Dağıldım… Kandırılmış olduğum için çok öfkelendim. Ben herhangi bir politik veya apolitik görüşe o zaman da körü körüne bağlı değildim ama sevgilimin ajancılık oynamak adına sıkı, parkalı arkadaşlarıma ulaşmak için beni kullandığını öğrenmek çok can yakıcıydı Mehmet. İşte sonra böyle savcılık falan, güzel ödüller almışsın. Daha ne istiyorsun ki?
Başını ellerinin arasına aldı. Mükemmel bir tablonun ıslanışı gibi boyaları çözünüyordu sanki. Az önce kendinden emin bir konforla oturduğu koltukta küçüldükçe küçüldü. Ona kötü bir şey olacak diye çok korkuyordum. Dilsiz ve nefessiz bir duvar gibi sadece onu izliyordum. Kısa bir an ona sarılıp üzüntüsünü ruhuma doldurmak istedim. Ama…!
İnsanlar görmek istediklerini görür derler ya dakikalardır karşımda oturan adamın her santimini incelemiş olmama rağmen parmağındaki alyansı tam da bu anda fark etmek…
Başını ellerinin arasından sakince kaldırıp yüzüme baktı. Kalkıp gitmek isteyen bir yanım beni çekiştirip dururken elime uzanarak ‘’yapma’’ der gibi sıkıca parmaklarımı tutması yine susarak konuştuğumuz o anlardan biri oldu.
- Sana olan duygularım hep gerçekti Elif. Seni hep çok sevdim. O, 1 Mayıs günü aslında ben orada görevli değildim. Öğrenciler tarafından görülme ihtimalim olduğu için bana görev verilmemişti. Ben senin için oradaydım.
- Nasıl yani Mehmet?
- Amirlerimden gelen o bölgeden uzak durmam emrini çiğnedim o gün. Çünkü gösteriler öncesinde yapılan toplantıda sert müdahalelerin olacağını, olması gerektiğini emrettiler. Yani senin anlayacağın orantısız güç kullanma talimatı verildi. Caydırıcı, realist müdahaleler ve hatta tutuklamalar yapılacaktı. Daha gençliğinin baharında adli sicil kaydı yemeni, sonradan pişman olacağın bir fişlemeye maruz kalmanı, ortalıkta ezilip jop yemeni engellemek için elimden geleni yapmaya yemin etmiştim ki zaten sen beni görüp korteji terk edince seni bir şekilde korumuşum o gün olanlardan. Bedeli ifşa olup ceza almak olur sanmıştım ama seni kaybetmek olmuş. Canın sağ olsun be Elif.
Sustuk!
O gün onlarca arkadaşımız ciddi zararlar görmüştü ve haksız yere pek çoğu tutuklanıp aylarca boş yere ertelenen, günü gelmeyen mahkemelerini beklerken okul hayatları da bitmişti. Mehmet’in hakkında yaptığım araştırma sonunda gerçekten de Hukuk Fakültesinde öğrenci olduğunu ama aynı zamanda da polis olduğunu öğrendim. Kazandığı okulda hem çalışıp hem okuyordu ama işi bizi gözetlemekti!
- Gözlerin hala ela Mehmet
- Senin gözlerinde hala ela Elif
- Ela kardeşliği
- Öyle deme lazım olur
- Yine piçlik yapıyorsun
Gülüştük…
Birlikte gülmenin insanlara neden bu kadar iyi hissettirdiğini hiç çözemedim ama onunla birlikte gülmek bambaşka güzel oldu her zaman. Beni kızdırdığı ilk gün bunları konuşmuştuk okulun bahçesindeki merdivenlerde. Henüz tanışalı birkaç gün olmuştu ve ben ona senin gözlerin ela imiş dedikten sonra olanlar olmuştu da sinirlenip gitmiştim yanından. Ne tuhaf! O gün sinirlenmişken neden içimin orta yerinde tebessüm eden başka biri varmış gibi hissettim ki?
- Evlenmişsin Mehmet, adına çok sevindim. Mutlu musun peki?
- Mutlu muyum? Nasıl desem, az önce çiçek çocuklar hakkında geçtiğin tiradın içinde vejetaryenler hakkında bir şey söyledin ya oradan örnekle açıklayayım sana hayatımı.
- Evet, dinliyorum.
- Sensiz olan her şey etobur bir hayvana soyadan yapılmış köfte yedirmek gibi. Doyuyorsun ama zevk almıyorsun. Sensiz yaşamak böyle bir şey işte.
- Çok romantiksin. Ekosistem açısından karbon salınımında bir değişiklik olmazdı sanırım. Ahahha!
- Gül sen, gül. Sürekli ringden dışarıya çıkıyorsun demek. Sen eskiden de böyleydin ama bu konudan kaçamazsın. O yağmurlu günü hatırlıyor musun? Bence unutmana imkan yok. Üzerinde baharlık çiçekli bir elbise vardı. Ayaklarında açık renk bez ayakkabılar ve sen sırılsıklamdın. Ahahha!
- Bak, ya! Senin üzerinde de keten bir gömlek, kot pantolon ve spor ayakkabıların vardı ve tabi ki sen de sırılsıklamdın. Sana ben o gün seninle buluşuna dek neler yaşadım hiç anlatmadım, değil mi?
- Hahah! Yok, anlatsana.
Ne güzel gülüyor bu adam ya… Tanrım sen aklımı koru. Nazım mı demişti’’ Bir de ağız dolusu gülmeyi unutma.’’ diye? Ne güzelsin sen adam…
- Elif! Daldın…
- Ha! Yok, geçmişe gittim kısa bir an. Dinle, o elbiseyi giymeye karar verene kadar iki saat dolabımı talan ettim. Giyip çıkardım, vazgeçtiğim kıyafete göre olan makyajımı silip yeniden yaptım. Sonunda kırk dakika kadar da saçlarımla uğraşıp evden çıkabildim. Hava mis, bahar coşmuş, güneş cıvıl cıvıl… Oh, kim düşünür yağmuru, şemsiyeyi falan. Oradan okula gittim ilk ders blok Anatomi ya kaçırsan mümkün değil toparlayamazsın. Derse girdim de ne oldu aklım sende. Dersten sonra yine tuvalete koşup saçımı başımı düzelttim yirmi dakika daha. Tam okuldan çıktım sana doğru geliyorum rahmet tepemden inmesin mi! Ahmak gibi koşuyorum ya fizik kuralı falan kim takar aptala bağladım bir kez. Sanki yağmur az ıslatacak. Peh!
- Ahaha! E, sonra
- Seninle sözleştiğimiz çorbacının önü var ya?
- Evet, beklerken sırılsıklam olmuştum. Çünkü çorbacı kapalıydı. Az öteye gitsem beni göremezsin gidersin diye zamk gibi çorbacının tabelasının önüne yapıştım. Öylece yağmurun altında ıslanıp duruyordum.
- Ay, dur, karnım ağrıdı gülmekten. İşte ben oraya gelirken yolda bir kuaför gördüm. Akıl gitmiş ya baştan, daldım kuaföre. Hangi durumu kurtaracaksam kadından saçımı kurutmak için izin istedim. Kuaför kadın halden anlayan bir ablamızmış bana hızlıca on numara fön çekti ve hiç para almadı.
- Oh, biz orada ıslanalım, kıza bak bir de fön çektirmiş.
- Bir de giderken ‘’ sevgiline selam söyle’’ demez mi! Ya ben kadına nereye, kime gittiğimi söylemedim ki!
- Söylemene gerek var mı? Başka hangi akıllı o yağmurda yeniden ıslanacak saça fön çektirir ki?
- Dur, mola gülmekten çene kaslarım iptal yahu.
- Sonra bana doğru geldiğini gördüm. Artık Dünya kimin umurunda, sen geliyorsun. Nasıl güzel ıslanmıştın, bana sarıldın ya nasıl güzel kokuyordun sen öyle Elif. Hala unutamam o anı.
- Mehmet, yapma şunu.
- Elinden tuttuğum gibi minibüse bir an önce binelim diye yolun ortasındaki trafik ışıklarının olduğu adaya koşturdum seni. Bekliyoruz, bekliyoruz dolmuşlar durmuyor. İyice, donumuza kadar sırılsıklamken ben de sana orada iyice sırılsıklam aşık oldum be kız.
- Kaldık adanın ortasında, Sağdan, soldan araçlar geçiyor. Hem yağmur hem de araçların fırlattığı sulardan iyice suyun içinde kaldık. Halimize gülüp duruyorduk. Sonra aniden kendine doğru çektin beni. Saçların ıslandıkça daha güzel kokmuştu sanki.
- Dakikalarca öpüştük. Dünya durdu, an durdu, hayat bile durdu o an. Kalbim beynimde atıyor gibiydi. Bırakmak istememiştim dudaklarını da sen artık utanıp ittin beni kendinden.
- Nefessiz bırakmıştın da ondan.
- Nefesimi kesmiştin kadın, ne yapayım. Sonra ne olmuştu peki?
- Bağıra bağıra ‘’Evlen benimle Elif!’’ demiştin. Deli bozuk bir adamdın hep.
- Cevap vermemiştin, susmuştun, çok üzülmüştüm. Işık görmüş tavşan gibi bakakaldın öylece.
- Ya, öğrenciyiz, yaşımız çok genç ve daha birkaç haftadır sevgili idik. Ne evlenmesi?
- Ben çalışıyordum aslında, bizi okuturdum. Hiç planlarımı dinlemedin, bana cevap hakkı tanımadın. Bok çuvalı gibi kaldım.
- Mehmet, polis olduğunu saklamak ne demek? Bu nasıl affedilir?
Gözlerinden geçen karartı tüylerimi ürpertti. Eskiden de öfkelendiği zamanlarda anlık olurdu bu bakışı. Sağ elini yumruk yapınca sehpayı mı beni mi yumruklayacak diye sorgulamadım değil. Sağ yine, soğuk olan… Buz kesen oda mıydı yoksa kelimeler mi bilemedim. Havada asılı kalmış aşk uçuşları sanki donarak birer birer zemine düşüyor gibiydi. Yutkundum! Şiddetin kokusunu nerede olsa alıyorum artık. Eskiden olsa tanımazdım.
Odadaki dondurucu sessizliği kapıyı tıklatıp içeriye giren o tombul kuşa benzeyen hanım memur bozdu. Mehmet yumruk yaptığı elini yavaşça gevşeterek kaskatı kalmış başını zorlukla kapıya doğru çevirdi. Hiç tebessüm etmeden seslendi.
- Evet!
- Sayın savcım, ikidir gelip gittim ve mecbur kaldım rahatsız etmeye. Konu kişisel davanız olmasa kesinlikle rahatsız etmezdim. Kısa süre önce de size hatırlattığım gibi…
- Tamam! Bekle bir dakika dışarıya geliyorum.
Benim odadan çıkabileceğimi ve işleri bitince yeniden dönebileceğimi söyledim. Bunu söylerken yerimden hafifçe doğruldum. Mehmet, bileğime yapışıp ‘’otur!’’ diye sertçe talimat verdi. Bir kez daha yutkundum. Bu adam kimdi? Benim Mehmet’imi bu adam yolun hangi kısmında öldürdü? Gittiği o uzun yolculukta başına neler gelmişti? Bu adamdan korkmam gerektiğini söyleyen içgüdüme kulak vermeli miydim?
Mehmet’in kişisel dosyası mı? Bir dava dosyası vardı yani. Mehmet gibi kanunun iliklerine kadar işlemiş olduğu bir adamın, bir savcının hangi konuda bir dava dosyası olabilirdi ki? Karın boşluğuma oturmuş bu koca öküz neden midemi bu kadar ağrıtmaya başladı? Mehmet kimdi?
Devam edecek...
Deniz...
YORUMLAR
Bu benim düşüncemdir ; yazı çalışanı bunu öneri olarak algılayabilir 3. bölüm ile çalışmanın tamamı muhteşem bir roman olabilir diyorum çok yalın bir ifade ile kaleme alınmış muhteşem bir konu içeriyor güzel çalışmalarınızın devamını bekliyor saygılar sunuyorum
Den(iz)
Sevgilerimle...
ben boşa dememişim, bu memed bizim memed olamaz diye;))
'sırılsıklam' olmak yağmurdan kalma bi alışkanlık olmuş onda gari gari de gari;))
KAN GÜLLERİ şiirimdeki şiirin hikayesini yazsam gerçek aşk nasılmış... neyse;))
Kalemin güzelliği tesellimiz ikramiyemiz diyedir tüm bu içkence;))
TEBRİKLERİMLE.
Den(iz)
Teşekkür ederim.
:)
Sevgilerimle...
MÜSLÜM BAYRAM
belki ilhamla yazarım;))
Den(iz)
:))
Öykü bitti bile he heyyttt .
MÜSLÜM BAYRAM
kısa öykü makbul mü ki
MÜSLÜM BAYRAM
ancak, bu konuyu siz nasıl öyküleştirirdiniz onu merak ediyorum
yazarsanız mutlu olurum
eleştirilerini bekliyor olacağım;))
Den(iz)
:)
Den(iz)
Kurgu çok inatçı çıktı. Bana bile söylemedi. Bakalım ne dosyası varmış bay çok güvenin. Takip için teşekkür ederim.
:)
Sevgilerimle...
Den(iz)
:)
Takip ve desteğiniz çok teşekkür ederim de o yazarı hala söylemediniz ?
:)
Sevgilerimle...
Bir don biçtim Mehmet efendiye. borderline Mehmet efendi. 😃
Mehmeeeeetttt Borderliiiinee, üff ne asaletli bir soyadı koydum oturdu😂😂😂😂
Den(iz)
Gece gece patlattım kahkahayı.
Valla güzel koydun. Nerede böyle Mehmet varsa ben de koyayım bitane.
Ruh bilimci abukata bak sen
:))
Sevgilerimle...
lacivertiğnedenlik
Den(iz)
Cansın be
:))
Den(iz)
:)
Bu gece yorumlar çok eğlenceli. Teşekkür ederim.
Sevgilerimle...