- 398 Okunma
- 3 Yorum
- 7 Beğeni
LAF TORBASI
Okuduğunuz yazı Günün Yazısı olarak seçilmiştir.
Bazı kişiler biliyorum ki uzun uzun konuşuyorlar. Yetmiyor, ara sıra sözle teminat veriyorlar. Hatta bu konuşmalar öyle heyecanlı oluyor ki; Hiç ara yok, soluk bile yok. Nefesler tez tez, kısa kısa alınıyor. Nedir bu telaş diyesim geliyor. Bu heyecan niye diyesim geliyor. Araya kimse girmesin dercesine, sanki sözü çekip alacaklarmış gibi sıkı, sıkı tutup bırakmayarak söyleyecek bir şeyi olmadığını gizlemeye çalışanlar var ya ben onlara öyle bakıyorum ki bazen de konuştuklarıyla düşüncelerinin uyuşmadığını hep boş konuştuğunu hissediyorum.
Böyle kişilerden bence tez elden uzaklaşmalı. Birde bunların tam tersi olanlar var. Bunlar neyi nerede konuşacağını bilemiyor ve susuyor. Hangi kişiye hangi kelimelerle konuşacağını kestiremeyenler Var. Bunlar susuyor Ve söyleyeceklerini kendi içindeki suskunluk mezarına gömüyor. İçlerine yeterince anlam koyamadığı için kararsız kalan, duraksayan, ritim tutturamayan, ama bu aksak ritmi sebebiyle kelimeleri seçerek, tane tane söylüyormuş gibi görünenler var.
Bu türler hep geriye doğru evrilerek oradan güç alır gibi çağrışımlarına izdüşümlerine takılıp hiç konuşmadan bir adım daha atamayanlar var. Birde kendinden geçip kendi gürültüsüne boğulup sağırlaşan, etrafındakileri unutan, o yankıların peşinde kaybolup gidenler var. Söylemek isteyip de ne zaman nerede konuşması ve susması gerektiğini bilip te susup kahırdan ömürde geçirip sonrasında zincir halkaları gibi boşanıp şangır şungur akıp gidenler senide aynı girdaba çekmek isteyenlerde var Düşünüp taşınıp gerçekten söyleyecek bir şey bulamayanlar var.
Söyleyeceklerini sırf başkalarıyla paylaşmaya kıyamadığı için boş olmasına rağmen kendine saklayanlar var. Suskunluğunu herkesin kulak zarını patlatacak kadar gürültülü hale getirenler var. Bir konuşursam diye söze başlayıp ağzından sadra şifa tek bir laf çıkaramayanlar var. Kimse sözün anlama ve hedefini bilmiyor. Söz gümüşse sukut kaidesini bilmeyenler var.
Söz vardır kestire başı söz vardır durdura savaşı kaidesini bilmeyenler var. Büyük büyük konuşup küçük küçük cüceleşenler var. Anlamlarla kendine bir evren kuran, kelimeleri tek tek gözden çıkaran, tedavülden kaldıranlar var. Daha önce en çok meraklısı olduğumuz şeylerden, günün birinde artık gitgide daha öz söz eder oluveririz, ille de konuşmak gerektiğinde de zorlanırız. Kısa keseriz... Vazgeçeriz
Ne çok insan başkalarının sözlerinden kaytaracak bir yer arıyor. Ne çok insan başkalarının sözlerine kendini sımsıkı kapalı tutuyor. Birbirini dinlemeyen, birbirine can kulağını vermeyen, buna karşılık bir diğerini söylediklerine memur olarak yaratılmış gibi görünen kalabalıkların etrafa yaydığı bir anlam sisine sahne oluveriyor Dünyanın girdabı içinde fırıl fırıl dönersin de sonunda kendi yolunu bulamaz, gürültü patırtı yapan bir insan olursun.”
Söyleyeceğini unutan biri ile söze ihtiyacı kalmayan biri uzaktan aynıdır. Ama öyle değil işte. Söylenen bütün sözler arkada kaldı. Hepsini bir tepeye çıkıp ağzımı açıp üfürerek aşağı yuvarlayıp kurtulmak istiyorum. Sussam kendime fazlalık, konuşsam karşımdakine fazlalık en iyisi bir çuvala doldurup aşağı yuvarlayıp kaybolup gitmesini seyretmek istiyorum ‘’Suskunluk her zaman bilgeliğin emaresi değildir, fakat gevezelik daima aptallığın emaresidir. Geveze her zaman pişman olur. Konuşmak ihtiyaç olabilir ama gevezelik aptallıktır. Ben bunlara laf torbası diyorum