- 347 Okunma
- 1 Yorum
- 3 Beğeni
KIRILAN GURUR
KIRILAN GURUR
Ortaokul birinci sınıfta idim. Ev ekonomisi ve yemek pişirme diye bir dersimiz vardı.
İlkokulda tüm derslerimize tek bir öğretmen girerdi. Sadece beşinci sınıfta, müzik dersimize bir dönem farklı bir öğretmen girmişti.
Şimdi ise her derse farklı öğretmenler giriyor, ben şaşkınlıkla ve heyecanla onların gelişlerini izliyor ,aynı zamanda da korkuyordum. Ya bana bilmediğim konulardan soru sorarlarsa?
Çünkü ilkokulda çok parlak bir öğrenci değildim.
Anlatılanları can kulağı ile dinliyor ve anlıyordum. Her öğrendiğim şey zihnimde yeni ufuklara doğru beni uçuruyordu ama yine de korkuyordum!
Gelelim ev ekonomisi dersimize !
Sınıfın kapısından içeri,zıp zıp zıplayarak, güler yüzlü, minyon tipli gencecik bir öğretmen girdi.
Bizler alışkın değildik ki böylesi öğretmenlere!
Asık suratlı,despot , sert bakan öğretmenler girip çıkardı derslerimize. Ne konuşabilir, ne gülebilirdik!
Ama bu öğretmen o kadar farklıydı ki!
Bizi hemen pozitif enerjisi ile çemberine almayı başardı!
Bazı günler sınıfta konu işleyecegimizi, bazı günler ise yemek atölyesine geçip orada pastalar, kurabiyeler, yemekler yapacağımızı söyledi. Nasıl mutlu oluyordum.
Kurabiye ne demekti?
Annem kurabiye ya da pasta yapmayı bilmezdi ki!
Kilis’in meşhur fıstıklı un gurabiyesi vardı. Onu da ancak bayramdan bayrama, pastanelerden alıp tadabilirdik!
Şükran öğretmenim sınıfı gruplara ayırdı! Bir gruba sable bisküvi yaptırırken, diğer bir gruba da iki renkli bisküvi yaptıracaktı.
Sonra da hep birlikte pişen kurabiyelerin tadına bakacaktık.
Nefis mi nefis olmuştu!
Mis gibi kokular yayılırken, sıcak sıcak pişen kurabiyeleri yemiştik.
Evde fırınımız vardı? Annem hiç kurabiye yapmıyordu.
Eve gider gitmez ,anneme yaptıklarımızı anlattım. "Kardeşlerime bisküvi pişireyim, onlar da yesinler."dedim.
Malzemeleri sıraladım. Evde sadece ,kırmızı buğday unu ve zeytinyağı vardı.
Kırmızı buğdayı çuvalıyla alırlar, onu yıkayıp kuruttuktan sonra değirmende öğüttürürlerdi. Annem her gün sabah erken kalkar, hamur mayalar, sokak başındaki fırına götürür ekşili ekmek dedikleri o kara ekmeklerden pişittirir, biz de öğünlerimizde o ekmekten yerdik.
Un vardı ya diğer malzemeler? Yumurta lazım, paket yağ lazım, iki kaşık yoğurt, kabartma tozu, vanilya, kakao lâzım. Bunların hiçbiri evde yok. Babam da ilk kez kendini iyi hissetmediği için doktora görünmek üzere Antep’e gitmiş.
Ben kurabiyeyi illâ ki yapacağım. Kardeşlerim duydular ya! Onlara yedirmem lazım.
Anneme " ben gidip ...yengemden isteyip geleyim " dedim. Annem" yok kızım yok, getme boşver yimesinler! Gidip de hor hıcıl olma!" dedi.
" nolucu âne nolucu? Âkrebe değil mi? " dedim. Çocuğum ya!
Babam evde yoksa,annemde de para yoksa, bir koşu yoğurtla yumurtayı alır gelirim. Kabartma tozu yerine de soda kullanırım diye düşünerek gittim.
Derdimi anlattım. Ben gittiğimde buzdolabından birşeyler alıyordu. Yumurta ve yoğurt görmüştüm. İçimden öyle bir seviniyorum ki anlatamam! "Malzemeleri tamam eder kurabiyeyi de pişirir kardeşlerime yediririm"diye düşünüyorum.
Ben isteklerimi söyler söylemez dolabı hızlıca kapattı yengem.
" yok bizde hiçbirisi " dedi.
"Nasıl yani?"diyordum kendi kendime.
Az önce kendi gözlerimle gördüm. Vardı.
" ama neden?"
Bir anda elim ayağımın çözüldüğünü boş bir çuvala döndüğümü hissettim.
Sessizce oradan uzaklaştım. Ama yıkılmıştım. Güvendiğim dağlara kar yağmaya başlamıştı. İlk kez gururumun kırılmasını büyük bir acı ile gözlemliyor ve hissediyordum.
Eve süklüm püklüm girdiğimde annem" demedim mi ben señe kızım? Boş yere getme demedim mi?dedi. Ağlamamak için kendimi tutmaya çalışıyor,ancak başaramıyordum.
Ne hayaller kurmuştum. Evde zeytimiz(zeytinyağı)vardı,un da vardı!
Ama diğer malzemeleri bulamamıştım. Hayallerim tuzla buz olmuştu.
O günden sonra kimseden ama hiç bir kimseden bir şey istemedim.
Yıllar geçti aradan! O kurabiyeyi yapıp yiyememiştik ancak, şans yüzüme yine Şükran öğretmenim sayesinde gülecekti.
Beni üniversiteye yönlendirecek ve o sisli günlerden güneşli ufuklara doğru gücümün üzerinde kulaç atacak ve güzel bir geleceğe kavuşacaktım.
Kilis’e ne zaman gitsem, o günlerin anısına yolluk niyetine tepsiler dolusu fındıklı sable bisküvisi yapacak ve kardeşlerimle anneme mutlaka yedirecektim.
Yıllar bende çok şeyi değiştirdi. Ancak o saf ,mahzun kız çocuğu hâlâ içimde oturuyor!
Hem geçmişi hem geleceği hâlâ gözlemlemeye ve hayatı sorgulamaya devam ediyor!
O günden sonra hayatta tek öğrendiğim, ilke edindiğim şey, istediğim ne olursa olsun bunu başkalarından isteyerek değil, çalışarak kazanıp almak oldu.
Hayattaki en büyük öğretmenlerimden birisi olan annemin sözleri, kulağıma hep küpe olarak takılıp kaldı.
Hem annemi ,hem Şükran öğretmenimi minnetle, saygıyla anıyorum!
KARDELEN(Ayrıkotu)
01.11.2022
Tülay Sarıcabağlı Şimşek
Dinar/Afyonkarahisar