- 575 Okunma
- 7 Yorum
- 7 Beğeni
TÜRK MİLLETİNİN YENİDEN DOĞUŞU: 29 EKİM 1923/ CUMHURİYET
Okuduğunuz yazı Günün Yazısı olarak seçilmiştir.
EğiImez başımıza taç yaptık hürriyeti, ZaferIe kaIbimize yazdık Cumhuriyeti… 29 Ekim Cumhuriyet Bayramınız kutlu olsun!..
99 yıl önce: "Efendiler yarın cumhuriyeti kuruyoruz" diyen bir milletin torunları olduğum için gurur duyuyorum ve Gazi Mustafa Kemal ve silah arkadaşlarını saygıyla anıyorum.
Mustafa Kemal Atatürk, 29 Ekim 1923 gününde ilan edilen ve adı Cumhuriyet Bayramı olan bu günü Türk milletine armağan etmiştir ve “Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir” demiştir.
29 Ekim 1923 tarihine kadar Türklerin kurmuş olduğu hiçbir devlette cumhuriyet idaresi yer almazdı. Ancak o gün bir diktatör veya bir kral ya da padişah olma şansı olmasına rağmen Atatürk cumhuriyeti ilan ederek Türk toplumunun bugünkü müreffeh ve medeni yaşamı yaşamasına giden yoldaki en büyük kapıyı aralamıştır…
Ve bu gün onun açtığı bu yolda yürüyen bizler, Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün önderliğinde yazılan kurtuluş destanının gururunu, heyecanını ve bu destanın varış noktası olan Cumhuriyetimizin ilanının 99.yıldönümünü büyük bir coşku, gurur ve azimle kutluyoruz.
Mustafa Kemal Atatürk’ün çevresinde Türk milletinin kenetlenmesiyle yürütülen Milli Mücadele’nin zaferle sonuçlanması ve ardından Türkiye Cumhuriyeti’nin kurulması, tarihin ender kaydettiği bir başarıdır.
Bu tarihi gün, bizi biz yapan ortak değerlerimiz etrafında her zamankinden daha güçlü bir şekilde kenetlenme günüdür.
Bir ulusun onuru, namusu ve insanlığı iki şeye bağlıdır; Özgürlük ve Cumhuriyet. Yıl dönümünü kutladığımız bu gün, geleceğe büyük bir ümit, inanç, gayretle yürümek azmi ve de kararlılığın hiçbir zaman vazğeçmeyecek taviz vermeyeceğiz…
Bu gün bizler hala onların açtığı bu ışık yolunda yürüyen bu nesil; Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün önderliğinde yazılan kurtuluş destanının gururunu, heyecanını ve bu destanın varış noktası olan Cumhuriyetimizin ilanının 99. yıldönümünü büyük bir coşkuyla özgürce kutluyoruz. Ne Mutlu Türküm diyene…
Her karış toprağıyla bölünmez bütün olan ülkemiz Edirne’den Kars’a, İzmir’den Hakkari’ye, Sinop’tan Hatay’a, Türk Devleti’ne yurttaşlık bağı ile bağlı olan herkesin ortak yurdudur.
Türk ulusu büyüktür. Özgürlüğü ve barışı sever. Canı pahasına da olsa, Cumhuriyeti sonsuza kadar yaşatacak güçtedir. Ve yaşatacaktır… Cumhuriyet, etnik kökeni ne olursa olsun tüm yurttaşlarını Türk Ulusu çatı kimliğinde birleştirmiştir.
Cumhuriyet, yüksek ahlaki değer ve niteliklere dayanan bir idaredir. Cumhuriyet fazilettir.
Demokrasi ilkesinin en yeni ve akılcı uygulamasını sağlayan hükümet biçimi cumhuriyettir.
Atatürk’ün önderliğinde büyük Türk Milleti’nin kanı, canı ve sonsuz emekleriyle kurulan Cumhuriyetimizi, tüm değerleriyle sonsuza kadar yaşatmak hepimizin vazgeçilmez ortak sorumluluğudur.
Cumhuriyet’in geleceğe büyük bir ümitle bakmamızı sağlayan gurur verici atılım ve başarıları, her türlü zorlu engelin aşılması konusunda bizlere güç vermesi dilerim… Bu bağlamda bizlere Cumhuriyet’i armağan eden Büyük Önder Gazi Mustafa Kemal Atatürk ve silah arkadaşlarına, canından aziz bildiği vatanı için kanlarını bu toprağa dökmüş şehitlerimizi rahmet ve minnetle bir kez daha yad ediyor ve bu güne kadar bu uğurda şehit ve gazi olan tüm Mehmetçiklerimizede şükranlarımı bir borç biliyorum… Hakklarınız hiçbir zaman ödenemez, ödenmez.
Cefakar bir neslin torunları olarak bizim bu günleri görmemizi sağlayan tüm dedelerimize ve Gazi Mustafa Kemal’e minnetlerimi sunuyorum tekrardan.
Cumhuriyet’in ilanı sonrasında yapılan birçok yenilik, adeta devrim niteliğindeydi. Bu öyle bir dönüşümdü ki, yalnızca 15 yıl içinde Türkiye bambaşka bir ülkeye dönüştü.
Tarihler 1938 yılını gösterdiğinde Türkiye bambaşka bir ülkeye dönüşmüştü.
-Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir” ilkesi, yaşanacak dönüşümün habercisiydi. Saltanat yıkıldıktan sonra, tekke ve zaviye gibi çağ dışı kurumlar ortadan kaldırıldı.
-Akla ve bilime önem verildi. Öğrenci sayısı yüzde 500 oranında arttı. Çağdaş okullar ve enstitüler açıldı.
-Ekonomi millileştirildi. Ülkenin dört bir yanında 50’yi aşkın fabrika kuruldu. Madenler işlendi, bankalar kuruldu, Türkiye demir ağlarla örüldü.
-Köylüye toprak ve tohum dağıtıldı. Halkı ezen vergiler kaldırıldı. Tarımsal üretim ülke genelinde artırıldı.
-Doktor sayısı 15 yılda 1625’e çıkarıldı. Ülkenin her yerine hastane kuruldu. Yerli aşı üretildi. Ezilen kadınlara seçme ve seçilme hakkı verildi. Sosyal hakları artırıldı.
-Dünya devletleriyle barışçı bir dış politika izlendi.
Atatürk’ün kurduğu Cumhuriyet, sadece kazanılışı açısından değil, sonrasında yapılanlar açısından da devrim niteliğindeydi.
Atatürk, yalnızca Türkiye’nin değil, tüm dünyanın saygı duyduğu büyük bir liderdi.
Nesiller geçse de bu millet için yaptıkları asla unutulmayacak...
Cumhuriyet, kimsesizlerin kimsesidir. Cumhuriyet, bağımsızlıktır, özgürlüktür. Cumhuriyet insanları kul olmaktan çıkartarak, birey olmalarını sağlayan büyük bir aydınlanma devrimidir.
Şunu unutmayalım ki; bu aydınlanmadan payını alamayanların, birilerinin kulu, kölesi, esiri olurlar, buda laik ve demokratik cumhuriyetimizin ve geleceğimizin karanlıklar içinde olacağının habercisidir.
“Bugün Cumhuriyetimiz sorgulanmakta, vatanımızı kurtaran, ülkemizi kuran Atatürk ve devrim önderleri eleştirilmekte, değiştirilmesi teklif dahi edilemeyen anayasa maddeleri değiştirilmek istenmekte, Türküm demek ve andımızı okumak ırkçılık olarak algılanmaktadır.”
Cumhuriyet, her şeyini kaybetmiş olan bir milletin ulusal bağımsızlığını kazanabilmek için giriştiği milli mücadelenin sonucunda elde ettiği büyük bir zaferin sonucudur.
Bu nedenle yüce Türk Milleti, kendine emanet edilen Türkiye Cumhuriyeti’ni, huzur ve refah dolu yarınlara ulaştırmak için hiç şüphesiz ki el birliği ile çalışarak, Atatürk ilke ve devrimlerine her zaman ve her konumda sahip çıkmalıdır, çıkmalıyız…
Cumhuriyet tıpkı bir gül bahçesidir.
“Bir gün Atatürk ve bir çocuk gül bahçesindeyken, bir diken Atatürk’ün parmağına batar, çocuk bir dikenin nasıl Atatürk’ün elini delebildiğini sorar. Atatürk “Batmaz mı?” der. Çocuğun Atatürk’e “Senin elin kanar mı?” sorusu üzerine Atatürk “Kanamaz mı?..” cevabını verir. Bu cevap üzerine şaşıran çocuk “Ama sen Atatürk değil misin?” der. Atatürk o olduğunu söyler. Çocuk hala şaşkın halde “Ama” der, ancak Atatürk sözü alır:
“Sen şimdi bırak benim kim olduğumu. Bu gülü yetiştireceksen canın yanacak, elin kanayacak, güneş seni terletecek. “Bu bahçede gül bitmez” diyenler olacak. “Gül öyle yetiştirilmez, böyle yetiştirilir” diyenler olacak. Sen kendine şunu soracaksın: “Ben burayı gül bahçesi yapmak istiyor muyum? Ben burada dünyanın en güzel güllerini yetiştirmek istiyor muyum?” Eğer çok istiyorsan, ne eline batan diken ne de söylenenler umurunda olacak. Kim olursan ol tek isteğin şu kokuyu duymak olacak. Anladın mı?“
Diyen Mustafa Kemal Atatürk;
Çorak topraklardan bir gül bahçesi yaratmayı başarmış, adına da Cumhuriyet demiştir. Yarattığı gül bahçesine zarar verip, gülün dikeniymişcesine can acıtmak isteyenlerin illaki olacağını da ileri görüşlülüğü sayesinde görerek bizleri uyarmıştır. Türk halkına ve Türk gençliğine bu güzel kokular saçan gül bahçesini emanet etmiştir…
Yaşamak ne güzel değil mi bu gül bahçesinde? Özgürce, istediğin gibi… Her şeyi canının çektiği gibi yapmak hoş… Fakat bir de durup arkaya bakmak lazım. Geldiğin yola, tam arkana. Farkında mısın oradaki sisli havanın, çekilen acının? Görüyor musun bir elinde sancağı bir elinde süngüsüyle seni, senin geleceğini koruyan dedeni? Şimdi önüne dön. Güller içinde bir yol. Arkanda ise, toz duman bir özgürlük kavgası izleri. İşte gördüğün dikenli yol seni bu gül bahçesine getiren, ayaklarını yere sağlam bastıran yoldur.
Şöyle bir otur. Otur ve düşün. Ne acılar, ne çileler çekilmiş şu uğurda. Biraz da özgür olabilmek için, düşündüklerimizi kısık sesle söylememek için ne savaşlar verilmiş Anadolu’nun dört bir yanında. Dedeni askere yollarken bir damla bile gözyaşı dökmeyen mert annesini düşün. Ve onu düşünerek bak önüne, sağlam bak, tam önüne. Kimsenin ne dediği seni ilgilendirmesin. Kulaklarını kapat bağnaz düşüncelere ve senin yolunda gördüğünün tut elinden. Ama sakın unutma arkada yaşanmışları. Geçmişini, tarihini… Bu yola oradan geldiğini.
Kolay kazanılmayan bir cumhuriyetin çocuklarıyız, çocuklarısınız. Korumak istiyorsan cumhuriyetini hiç durma.
‘Oturduğun sıradan başla işe, kullandığın tebeşirden, yürüdüğün yoldan, baktığın, gördüğün, duyduğun her şeyden. Bilmediklerini araştır ve duyur duyması gereken herkese. Çekebildiğin yere kadar yükseklere çek al bayrağı, tutabildiğin kadar yüksek tut İstiklal Marşı’nı okurken sesini. Cumhuriyeti böyle koruyabilirsin, boş boş cumhuriyetçiyim diye bağırarak değil.’
Klasikleşmiş bir söz güzel tanımlar bunu: "Bize bu cumhuriyet dedelerimizden miras kalmadı. Biz onu torunlarımızdan ödünç aldık." Gerçekten düşüncelerimiz böyle olmalı. Öyle bir korumalıyız ki; sanki en yakın arkadaşımızın emaneti gibi, dedelerimizin yıllar önce bu vatanı koruduğu gibi.
Yapabildiğinin en iyisini yap şimdi. Unutma haritası olmayan bir hazinedir cumhuriyet. Ve bu hazineyi bulan hayatı boyunca daima zengin olur, hür yaşar.
Bakınız Anadolu ve Cumhuriyete ne güzel sesleniştir şu sözler:
“Ey Anadolu’m, güzel yurdum, Türkiye’m! Sen bin yıldır milletimize Halil İbrahim sofrası oldun.
Biz çoğaldıkça sen bereketlendin. Senin suyunu içtik, senin hür havanı soluduk. Senin ekmeğini yedik, senin sofranda beslendik.
"Bir fincan kahvenin kırk yıl hatırı" varsa Türkiye’min bu bereketli sofrasının "sonsuza kadar" hatırı vardır. Öyleyse bu sofraya bıçak sokan ya nankördür ya da gafildir.
Artık silkinmenin zamanı gelmiştir.
Gün, “Atatürk’ün Gençliğe Hitabesi” ve “Bursa Nutku” ’nu okumanın zamanıdır.
Gün “Andımız” ın, yeniden okunma zamanıdır. Gün, tam bağımsızlık ve emperyalizm karşıtlığı çizgisinde bilinçli bir örgütlenmeyle bir araya gelerek, mücadele yapma zamanıdır.
Cumhuriyetimize, bağımsızlığımıza ve bütünlüğümüze kalkan ellerin kırılması için, ülkemizin aydınlığa kavuşması için yeni bir Atatürk aramaya ya da beklemeye gerek yoktur. Çünkü Mustafa Kemal Atatürk bize öğüdünü vermiş:
“Eğer bir gün çaresiz kalırsanız, kurtarıcı beklemeyin; kurtarıcı kendiniz olun…”
Y A Ş A S I N C U M H U R İ Y E T - YAŞASIN TÜRKİYE CUMHURİYETİ
Mustafa Kemale ‘Özgürlük,’ Özgürlüğe tam ‘Bağımsızlık,’ Tam bağımsızlığa ‘Demokrasi,’ Demokrasiye ‘Cumhuriyet,’ Cumhuriyete ‘Türkiye,’ Türkiye’ye ‘Çağdaşlık’ çok yaraşır…
Bu Yüce Türk milletinin evlatları, 783.562 km² kardede yaşayan her birey, dostlarım, kardeşlerim, kandaşlarım; 29 Ekim 1923... Asla unutulmayacak bu tarih, yalnızca Cumhuriyet’in ilanını değil, aynı zamanda Türk milletinin yeniden doğuşunun da simgesi. Bugün Cumhuriyetimizi ve onun meydana getirdiği çağdaş toplumu yaşatma çabasındayız. Bu amaçla Cumhuriyet ilkelerini uygulamak bizlere düşen en büyük görevdir. Ulu Önder Atatürk’ün 10. Yıl Nutku’nda da belirttiği gibi 29 Ekim en büyük bayramımızdır, Cumhuriyet Bayramınızı yürekten en kalbi sevgilerimle kutluyorum. ’ 29 Ekim Cumhuriyet Bayramımız’ TÜRK MİLLETİNE ve herkese kutlu olsun… NE MUTLU TÜRKÜM DİYENE ve dahi DİYEBİLENE…
Ruhun şad olsun Atam… Rahat uyu, emanetin emanetimizdir Türk Gençliğine…
Sevgi, saygım ve muhabbetimle, hoş kalın, hoşça kalın ama her dem sevgiyle yüreğinizde dostlukla, Vatan ve Atatürk sevgisiyle kalın... Bir gün bir yerlerde görüşmek ümidiyle…
29 EKİM 2022
#öskurşun#