- 347 Okunma
- 2 Yorum
- 4 Beğeni
YİTİK UNUTUŞUN KIYISINDA
Gökyüzü yakamoz,deniz buz tutmuş bir ılıklığın kucağında;davetkar bir geçmişin acısına tutunmaya çalışan belleğin dehlizlerinde bir kurt uluyor.
Gözleri bozkır kesiği kadar yıkıcı,canımı acıtıyor bakışları.Canı yanıyor mu diye düşünürken gözlerini kapatıp huzurlu bir uykuya dalıyor,en azından ben öyle hayal ediyorum. Düşlerinde huzurlu olduğunu. Kucağıma alıyor,başını göğsüme yaslıyorum. Aynı anda nefes alıp veriyoruz.Dudakları dudaklarımın kapısından ruhumun aynasında paralanmış sırlarımı içine çeken bir ırmak gibi dağıtıyor kızıla boyanmış dudaklarımı. Aklıma kiraz ağaçları geliyor. Kiraz çiçeklerini düşünüyorum ,çocukluğumun yeşil ormanlarını,babaannemin mısır tarlalarında yürüyoruz,elleri ellerimi ısıtıyor. İkimiz de mi öldük sahi...Bilmiyorum.
Dudaklarına yapışıyor ve emmeye başlıyorum O’nu boğan kelimelerin zehrini.Tükürmeyeceğim.Öleceksek,birlikte ölelim diye düşünüyorum.Acılarının dikeni dilimi ısırıyor,batıyor kalbimin şeffaf tül perdesine,içimin tüllerinde sakladığım meleklerin kanatları kanıyor her anı tutuşup da kül olduğunda. Midem büyüyor kalbime doğru ... Yayılıyor yangın ,kızıl ve sarı sıcak alevleriyle ölgün bir orman,yele dönüşüyor. Gece korkuları yaşayan yıldız kaymasında kızıl ölülerin şarkıları yankılanıyor köy mezarlığında,tabutlarımıza sağanak yağıyor yağmur,göz yaşlarım gibi sarı sıcak ve ölüm gibi,hayat gibi ılık bir su alıp götürsün istiyorum tüm acıları,kör kuyu diplerinde tortusu kalmış şaraplardan içiyoruz kana kana,içimiz kan revanken,deniz kızılken,içimizin nehri yalnızlığında bir kadın ağlıyor,saçları dökülmüş ,ak kanatlı güvercinler konduruyorum o dağların tepesinde yalnız bırakılmış ,dudaklarında üçüncü gözü çıkmış tanrıçanın önünde diz çöküyoruz birlikte,gökyüzünden bulutlar geçiyor,o ahşap evin ,dedemin evinin merdivenlerinden yuvarlanıyor çocukluğum,dizleri kanıyor,büyüyor olmalı diyorum,dizlerinin yarası,yüzündeki kırışıklıklar yaşanmışlığın izleri olmalı derken,üşüyorum.
Ölüyoruz ,ölüyoruz yeniden...Yeniden doğmak için kendimizden...Dizlerime sarılıyor,saçlarını okşuyorum,bedensiz ve kimliksiziz biliyorum. Sonsuz uykusunda büyüyecek bir orman olmaya,ceplerinde kuş cıvıltıları taşıyacak,saçları nazende yağmur,dudakları dört yapraklı yonca,gözlerinde gülizarlar,yüreğinin çeperinde yıllar ve yangınlar,ateş ve doğu,güneşi barındıracak.
Önce doğsun gamzelerinin boşluğuna düşen yitik gülümsemelerinin izinden,sonra birlikte öğrenelim yürümeyi,sonra belki de koşarız dağlara doğru,düşler peşimizi bırakmaz belki...Bağırıyorum,gökyüzünüze hasret ve orada hapis,öksüz kırlangıçlarız biz,umudu kanatlarına teğelli,tüyleri melek,dudakları yaralı kalp yansısı,ceplerinde yırtık veda mektuplarıyla ölümü düşlese de yaşamı seven çocuklarız biz...Sesim yankılanıyor çöl serabı yüzlerinizde. Sessizlikte beş taş oynayan çocuklar sapanı keşfetmemiş henüz...Ne güzel gökyüzü ve kırık da olsa aynalar...
30 EKİM 2022
YORUMLAR
mimoza2023
Kelimelerle oynamasa,içimin duygulu okyanusunda,düşünce firtinalarinda çoktan ölmüş olurdum,kelimelerle oynadığım doğru...Çok teşekkür ederim yalnız bırakmadığınız için...Sevgilerimle...Teşekkürler...🌷⚘️🌹🌹🤗