- 618 Okunma
- 15 Yorum
- 9 Beğeni
Kırıntı
Okuduğunuz yazı Günün Yazısı olarak seçilmiştir.
Bir ekmek parası be abi…
Çok açım…
Açlığım…
Doymuyor açlık /açlığım…
Para…
Kan…
Açım…
Aç…
Anlasana…
Fazlasıyla renkli ve samimiyetsiz geliyor konuşmalar ve ben her fırsatta siyaha kaçıyorum…
Siyah yazıyor siyah konuşuyorum!
Varsın birileri yaşamın yedi hatta yedi yüz rengi içinde yalana, yalanlara boğulsun!
Siyah da kalmayı, siyah konuşmayı, siyah yazmayı seviyorum!
Bu giriş tanımlar mı acaba yazının temasını?
Siyah yazmak sıkar mı insanları?
Fakir edebiyatı birilerini rahatsız edip içine korku salar mı acaba?
Cebinin kalınlığından endişe eder mi dersiniz?
Anlatır mı acaba aymazlıkları, tavan yapmış vurdumduymazlıkları?
Rahat rahat k..çını devirip uyumaları!
10 dakikalık kısa metraj bir film seyretmiştim çok yıllar önce.
Adı ‘Kırıntı’
Filmin yönetmenliğini Arinsu Arslan müziklerini Metin Kemal Kahraman kardeşler yapmış.
İki oyuncusu var filmin; babayı Veli Sezgi küçük kızı Serengil Demir canlandırıyor.
Hikaye bir doğu evinde oldukça yoksul bir aile etrafında dönüyor.
Zannedersem anne yok!
Bir baba ve altı – yedi yaşlarında bir kız çocuğu
Evde ki tek lüks malzeme tüplü televizyon
Bir yatak bir masa ve taştan bir ocak
Film adamın televizyonu kurcalamasıyla ekrana gelen görüntüler ve evin içindeki hareketler ekseninde dönüyor...
Ekrana çocuğun seyrettiği çizgi film dışında ara ara NTV den haberler düşüyor.
Diyarbakır kaynaklı görüntüde bir yardım kamyonunun etrafında onlarca kadın el açıyor bir ekmek alabilmek uğruna…
Ekmek uğruna!
Bir başka görüntüde dışarıda çöpleri karıştıran bir sürü kadın görüyoruz...
Anne karakterinin olmadığı kurgunun anlamını çıkartmaya çalışıyorum.
İşsizliğe ve doğuda kadın çalışır erkek yatar haline gönderme gibi algılıyorum...
Kısa filmimizin sonuna doğru evin küçük kızı elinde bir parça ekmeği ufalamış küçük küçük ağzına atarken ekrana Afrikalı aç insanlar geliyor...
Bir kaç Afrikalı bir tabakta bulunan yemeğe adeta açlıktan saldırıyorlar
Film işte burada kopuyor...!
İşte gerçeklik kurgudan çıkıp canınızı öyle bir acıtıyor ki insan olduğunuzdan utanıyorsunuz
İnançsız insanı bile durumuna şükretmeye sevk edecek bir hale düşüyorsunuz
Küçük kız bir tabure alıyor televizyonun o arkasındaki ızgaralardan Afrika’daki insanlara ekmek atıyor oradan alıp yesinler diye.
Kimse masal anlatmasın...
Masallara çocukların karnı tok...
Onlara ne; doğu sorunundan, PKK‘dan, Suriye’den anlamsız politikalardan...
Onlar atılan bombaları hala bir oyun zannederken nasıl anlatılır ki o gülen gözlerine her şeye inat masalların iyi adamları bu dünyanın insanları olmadığını ve acınası politikacılar yüzünden de çocukların öldüğünü, sakat kaldığını kahramanların hiçbir zaman gelmeyeceğini...
Bugün ülkemin güzel toprakları acı gözyaşlarıyla sulanıyor!
Yetim, öksüz yalnız çocuklar ordusu yetişiyor
Kullanılmış!
Harcanmış!!!
Çocukluğu büyükler tarafından çalınmış!
Sözde insanlığa gidiş veya onda kalabilme yetisi; bir yanda ‘Kırıntı’lar ile yaşamını idame edenlerle diğer yanda ekmek içini peçete niyetine kullananlar arasında bir yol bulabilmektir kendine…
Görmektir aslında zenginlerin çok yemekten kusma havuzlarını
Yüz sürmektir yedi yaşındaki çocuğun kapı eşiğine…
YORUMLAR
Kaan ali kolcuoğlu
Kaan ali kolcuoğlu
Kaan ali kolcuoğlu
iki devlet arasındaki savaşı iki birey kafası verir Gerisi yücedir kimse kimseden çekinmez,
Gücü yeten yetene..
Çakır dardır ölümle düşkündür
Elem acı çeken diz boyu...
Gerisi yücedir ama..
Kaan ali kolcuoğlu
Çok gerçekçi, samimi ve duyarlı bir yazı olmuş.Canım ülkemin yaralarına değinmişsiniz ,içten pazarlıklıksız , hesapsız .Tebrik ederim.
Kaan ali kolcuoğlu
"Fazlasıyla renkli ve samimiyetsiz geliyor konuşmalar ve ben her fırsatta siyaha kaçıyorum…
Siyah yazıyor siyah konuşuyorum!..." diyorsunuz ya...
Değerli yazar; hayır, siz sadece kendimizi alıştırdığımız zifri karanlıktan, bizleri gün güzüne çıkarmaya çalışıyorsunuz. O karanlığı, gözlerimizin içine tutuyorsunuz. İnsan olduğumuzu anımsatıyorsunuz; yüreğimize dokunuyorsunuz...
Ben kendi adıma ve hatta, olup bitenlerin farkında olmayan miljonların adına, müteşekkirim varlığınıza ve yazdıklarınıza. Siz sadece, farkındalık yarakmaya çalışan iyi ve aydın bir insansınız.
Makalenize konu edindiğiniz "Kırınıt"yı yıllar önce gördüm. Sözsüz, ama görselliğiyle etrafımızdaki "küçük" bir detayı anlatan etkili bir film. Ancak, geçen bunca zamana rağmen, ne yazık ki, iyileşen pek bir şey yok:
Yurdumuz dahil, dünyada aç çocukların sayısı azalmıyor.
Dünya giderek kirleniyor; doğa katliamları ve küresel iklimdeki değişikliklerin yol açtığı felaketler arttı ve daha da artacaktır...
Buna karşın, mollaların, diktatörlüklerlerin ve sermaye hırsızlarının adaletsizliğinden söz etmek suç sayılıyor.
Hesaplı ve sinsice kurgulanmış savaşların zulmlerinden söz etmek, yine suç sayılıyor. Anlamak istemeyenler tarafından da, en iyi ihtimalle, "siyah" olarak algılanıyor..
Yani bizden üç maymun gibi gözlerimizi, ağzımızı ve kulaklarımızı tıkamamızı istiyorlar. Çünkü bilinçli insanlar her zaman tehlike olarak görülmüştür bu sistemi devam ettirmek isteyenler tarafından...
Hayır, değerli insan; üç maymun olmayın; olmayı rededelim. Hep birlikte sesimizi yükseltelim ki, yarınlar aydınlık olabilsin dünya çocukları için...
Şair Nevzat Çelik'in "Onlar ki" şiirinde dediği gibi:
"bu bir özlem
bu bir türkü
bu bir emir
havayı kokla
havayı dinle
KOŞ"
Daim olsun mahir kaleminiz
Çok teşekkür ediyorum duyarlı sedanıza.
Saygım ile, dostluk ile.
Kaan ali kolcuoğlu
KIRINTI filminden de konuşalım istedim. Film basında yer almıştı televizyona ekmek atma sahnesinden dolayı o dönem izlemiştim. Dilin Kürtçe-İngilizce olarak yazılması tepki toplamıştı. Teknik açıdan oldukça yetersiz ve acemice çekilmişti. Ama ödül almıştı...
Bir sahne vardı orda, metafordu sanki...izleyen birini bulmuşken bilgi almak istedim...Baba uyuyor numarası yapınca ve çocuğu tvye ekmek kırıntısı atarken yakalayınca sarılmışlardı ki çok duygusal bir sahneydi. Sonrasında sanırım (tekrar açamadım filmi yoğunum) BİR DUVAR SAHNESİ VARDI.Oraya takılmıştım..Baba kovayı getiriyor ve oyuk duvarı toprakla sıvıyordu...Sonra gökyüzüne bakıyorlardı.
Burada mesaj kendi iç sıkıntılarımız ve boşluklarımız varken yaşadığımız körlük mü? O körlük giderilince, kabuğumuzdan sıyrılıp toplumsal sorunlara daha iyi bakıyoruz mu demek istedi....Kısa bir sahneydi..Ama o kırıntı sahneleri kadar özel ve mesajlıydı.O bölüm biraz daha detaylandırılmalıydı.
Bazen bir film izlerim bazı sahneleri yıllar sonra da aklımdadır...Etkilenmek sanırım bu.
Kaan ali kolcuoğlu
Duyarlı yüreğiniz ve kaleminiz hep varolsun üstat. İçler acısı bir durumda insanlık yazık ki. Bu gidişle kendi sonunu kendisi getirecek. En kalbi duygularımla kutluyorum. Saygılarımla.
Kaan ali kolcuoğlu
Ustaca anlatıldığında, filmin koptuğu yerde okuyanda kopuyor,baska bir aleme.gidiyor.Tebrik ederim yürek sesinizi.
Yazan Adam tarafından 26.10.2022 15:42:11 zamanında düzenlenmiştir.
Kaan ali kolcuoğlu
Kaan ali kolcuoğlu
ÖNCE AÇ BIRAKACAKSIN SONRA DA KENDİNE KUL KÖLE...
DÜNYA SİYASETİ BU MAALESEF.
AH ŞEYH BEDRETTİN AH. 1400 BİLMEM KAÇ YILINDA YARİN YANAĞINDAN GAYRI HER ŞEY ORTAK DENİR Mİ BE GÜLÜM;((
Kaan ali kolcuoğlu
Kaan ali kolcuoğlu
Aslında en çok kendimi anlatıyorum sanırsam. Çok teşekkür ederim..
Eskidi
Eskidendi
O çocuksu gülüşler
Can eriten gözlerden
Söküldü biber biber
....
Değerli yazar;
"Can Eriği" isimli şiirimden sadece birkaç dize ile bu harika duyarlılığına selâm getirip, kutlamak istedim.
Çocuklar deyince, aklıma hafızalardan çıkmayan, dünyada fotoğraf ödülleri alan içler acısı kareler gelir:
Kıyıya vuranlar, kaburgası göğsüne dayanıp, leş çaylakları ile denklaşöre düşenler. "sizi Allah'a şikayet edeceğim diyen çocuk;
savaşta kaybettiği annesi ve babasının resmini beton zemine çizip, aralarına uzanan çucuk...
Şimdilerde ara sıra zoraki gülmelerimiz;
Çirkin dünyanın farkından bihaber çoçukluğumuza gitmemiz, onu öksüz bırakmamak içindir...
Kalemin, kelamın hiç susmasın güzel insan.
Sonsuz sevgilerimle...
Kaan ali kolcuoğlu
Son cümleniz her şeyi o kadar doğru yerden anlatıyor ki ne desem boş olacak.
"Şimdilerde ara sıra zoraki gülmelerimiz;
Çirkin dünyanın farkından bihaber çoçukluğumuza gitmemiz, onu öksüz bırakmamak içindir..."
Sonsuz sevgiler benden üstadım..
herkesin yüreğindeki güzellik çocukluğundan kalma
-yeni türkü- nün eskiden dediği gibi
"biz büyüdük ve kirlendi dünya"
güne gelen yazıyı kutlarım. saygı ile...
Kaan ali kolcuoğlu
Bir kaç yazınızı/ şiirinizi okudum. Yazılarınızdaki samimi üslup kadar dile ve kaleme hakimiyetiniz dikkat çekiyor. Konuyu ortaya koyma taktiğiniz, konuya hakimiyetiniz, duygu katma tarzınız, eleştirel yaklaşımınız ve çoklu düşünmeye sevk edişinizle başarılı bir deneme yazarı kategorisine koydum sizi ....Özellikle bu yazıda bir deneme yazısının sahip olması gereken pek çok özellik var.
Bir konuyla ilgili insanların görüp , bakıp geçtiği ayrıntıları ne güzel bağlamışsınız birbirine bu yazıda. Aç bir insan, eve bakmak kimin sorumluluğu, bir lokmayı, bir hırkayı paylaşmak, açlığın coğrafyası, milliyeti, dini, ırkı yoktur, politik düşünceler en çok çocukları yaralar...Harcanmış çocukluk yitirilmiş bir toplumsal değerdir...Ve sınıfsal farklılıklar...Çok yiyip kilo almamak uğruna hastalığa dönüşen garip uygulamalar....İnsanların duyarsızlığı...Ve "adam olanın yedi yaşındaki çocuğun kapı eşiğine yüz sürecek kadar ondan ders alması" ki bunu çok yaşadım ben çalıştığım dönemlerde...O çocuk dediğimiz miniklerden çok şey öğrendim....
Yazı; imla , yazım, şekil açısından da özenli...Adeta bir köşe yazısı havasında... İşin eğitimi alınmış, özümsenmiş ve öğrenilenler uygulamaya eksiksiz aktarılmış imajı veriyor.
Bu arada filmi izledim, eleştirilerini de okumuştum...Üzerinde çok tartışıldı, tartışılır da.Konu film olmadığı için bu konuya değinmeyeceğim...
Tebrikler...
**Bir tebrik de güne düşmesi için...Sanırım yukarıdaki tebriği erken yazmışım biraz :)
HERFE tarafından 26.10.2022 01:51:16 zamanında düzenlenmiştir.