- 260 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
KURULUŞ ve GİDİŞAT
Bu sene,oturduğum yer olan Dikili’de çok zorlu bir yıl geçirdim.
Suları çok kötü ve yetersiz olduğu için yeni su getirmek isteyen belediye, yazın tüm yolları kazmak zorunda kaldı ve çok uzun sürdüğü için de üstünü kapatamadı.
Yazın,havaya kalkan tüm tozları yutmak zorunda kaldığımız gibi, kışın da yağan aşırı yağmurlar nedeniyle kanalizasyonlar taşıp çukurda kalan bahçelere ve evlerin bodrumlarına doldu.
Yol kazılmaları esnasında Jeotermal borularının da sık sık patlaması ve denize boşaltılması yüzünden ısınmada da sorunlar yaşanınca;
Nasılsa buraya bağlayan bir nedenim yok, değişik yerleri de denemekte fayda var diye düşünüp, aynı düşüncede olan ve bekarlığımda aynı kurumda birlikte çalıştığım,lojmanda aynı odayı paylaştığım can dostumla araştırma yapmaya başladık.
Araştırmalarımız sonucunda ise, ev kiraları ve diğer konularda yine en ekonomik yerin burası olduğuna karar verdik.
Çoğu yerlerde öylesine uçmuş ki fiatlar, geçinmek mümkün değil.
Bir ev kirası 2500 tl olur mu arkadaşlar?
Zaten aldığımız maaşların asgari ücretten bir farkı kalmadı. Bir de önlisans bitirmiş emekli memurlarız bizler.
İyi ki zamanında kredi çekerek birer ev sahibi olabilmişiz de memleketlerimizde ,onların kirası buradaki evlerin krasını karşılıyor, maaşlarımızın yarısı da ısınma, aydınlatma,su ve iletişime gidiyor, gerisiylede geçinmeye çalışıyoruz.
Sonunda, sevgili dostum da burada yaşamaya karar verdi, bir arkadaşıyla bitlikte ev aramak için bana geldiler.
Sonra da hepbirlikte, yanında getirdiği arkadaşının dostlarına gittik.
Evlerinin bahçesi çok geniş olup zeytin ağaçları, çimler, çiçekler ve türlü süs eşlarıyla bezenmiş, ortalıkta kedilerin, köpeklerin de cirit attığını görünce, hava da günlük güneşlik olunca içeri girmek istemedik.
Bahçeye bir masa atıldı. İhtiyaçlar masaya konup, mesafeyi koruyacak şekilde sandalyelere oturuldu, hal hatır sorulup özlem giderildi,hatıra fotoğrafları çekildi.
Aramıza, herikisi de emekli öğretmen olan komşularının da katılımıyla koyu bir sohbet başladı.
Kışları İstanbul,yazları burada oturan bu eşler, koronadan dolayı gitmemişler bu sene.Onlar gibi gitmeyen pek çok aile varmış etraflarında.
Oturdukları yerler merkeze oldukça uzak,bulmakta da epeyce zorlandık zaten. Navigasyon,birkaç kere turlattı ve iyice ezberletti oraları.Bundan sonra elimizle koymuş gibi buluruz artık.
Evin sahipleri senelerdir inşaat işleriyle uğraşıyor,ev yapıp satıyorlarmış.
Daha bir sene önceki yapıp sattığı evlerin fiatlarının bile neredeyse iki katına yaklaştığını söyleyince;
Konu, ister istemez ülkemizin yönetimine gelip dayandı, ben de fikirlerimi söyleme ihtiyacı hissettim.
Huyum kurusun ki, gerçekleri söylemeden asla yapamıyor, çatlıyor ya da patlıyorum.
Kim ne kadar itiraz ederse etsin, gerçekleri söylemekten de asla vazgeçmeyeceğim. Çünkü, geçmişini bilmeyen, kendi tarafını eleştirmeyen, kendisiyle yüzleşmeyen kişilerin ya da toplumların aynı hataları devam edeceklerine, bir arpa boyu yol alamayacaklarını biliyorum .
Dünkü sohbetimizde bana karşı çıkan ve "öğretmen misiniz" diye soran arkadaşımız gibi, birçok insan Köy Enstitülerinin Adnan Menderes zamanında kapatıldığını iddia ediyor.
Birçok başarıları olan ve hizmetlerinden dolayı minnet duyduğumuz, Millî Şef diye hitap ettiğimiz İsmet İnönü ’ye bunu yakıştıramıyorlar.Ben de yakıştıramıyorum, ama gerçekleri söylemekten de kaçınmamalıyız, söyleyenleri de yargılamak yerine anlamaya çalışmalı ve arastırmalıyız diye düşünüyorum.
Ben yine hata diyorum bunlara,"hata çok hafif kalır, resmen ihanettir bu " diyenlere bile rastladım saygıdeğer Yılmaz Dikbaş yazılarının altındaki yorumlarda.
Bunu söyleyen insanlar da aynen benim gibi ATATÜRK’ÇÜ olduklarını belirten ve şu andaki duruma gelmemizin temelinde o hataların yattığını düşünenler.
Dünkü sohbetimizin bir başka tartışmalı konusu da, yine İsmet İnönü zamanında çok partili sisteme geçilmesinin büyük bir hata olmasıydı.
"Bunu söylemekle diktatörlüğü savunmuş olmuyor musunuz" diyen öğretmen arkadaşıma yanıtım kısaca şöyleydi;
Eğitim seviyesi yükseltilmeden, halk daha demokrasinin ne olduğunu sindiremeden çok partili sisteme erken geçildiği içindir ki,asıl şimdi diktatörlükle karşı karşıyayız ve nasıl kurtulacağız diye düşünmekten uykularımız kaçıyor.
Daha bir asır bile olmadan tüm değerlerimizi kaybettik. Bu vatanı bizlere emanet edebilmek için topraklarımızı kanlarıyla sulayan tüm atalarımızın emekleri boşa gitti.
Küba halkı,devrim liderleri uzun yaşadığı için çok şanslıydı ki,eğitim seviyeleri % 100 e yaklaştı.
Büyük önderimiz ATATÜRK, sağlığında tek partili dönemden çok partili döneme geçişi denemiş, henüz erken olduğu, halkın buna hazır olmadığı kanaatine vararak geri kapatmak zorunda kalmıştır.
Atamızın ömrünün yetmeyişi, İnönü’ün de erken geçişi sağlaması bizim en büyük şanssızlığımızdır.
Demem o ki,bir devletin kurucu lider yöneticilerinin ölümünden sonra yönetimi devralanların ve kadrolarının liyakat sahibi kişilerden oluşmaması, o toplumu bulunduğu yerden fersah fersah geriye götürmektedir.
YORUMLAR
Önce ev kiralarından başlayalım. Bu zamanda 2500 liraya ev bulabilmek çok zor.
Ülkemizin en ucuz illerinden biri Samsun'dur. Her iki yanında Çarşamba, Bafra ovalarının
yer alması ucuzluğun temel ana kaynağıdır. Bu nedenle bu ucuzluk her şeye sirayet eder.
Ancak bu zamanda orada bile artık 2500 liraya güzel bir kiralık ev bulmak zor.
Emekli olunca bir daire alarak Samsun'a yerleştik. 2003 yılında 127 metre kare olan o daireyi yirmi iki bin liraya almıştım. Korona yüzünden eve hapsolmuştuk. Üç yıl önceydi,
eşim köye gidelim dedi. Trabzon'un Tonya İlçesinde iki katlı küçük bir evimiz var. Yolda bana, baba ocağı olan evimizi oturulur hale getirelim dedi. Oraya güzel bir ev yaptırdık. Şu anda o evin ikinci katında kalıyoruz. O evin yapımına da bir şiir yazdım.
Gelelim Köy Enstitülerine; Atatürk'ten sonra kimi eleştirirseniz eleştirin elbette ki haklısınız. İsmet İnönü'nün çok partili demokrasiye geçişine şahsen bir diyeceğim yok. Ancak
o dönemin eğitim seviyesi göz önüne alınmalıydı. Seçimlerde demokrasi ile diktatörlüğü
dahi bilemeyecek kadar cahil kesime oy kullanma hakkı verilmemeliydi. Bu düşüncem bugün de geçerlidir. Yakınlarımla, öz amcamın çocukları ile bu hususta adeta kavga ediyoruz.
Böyle bir kesimin Stalin'in tavuğundan farkı yok. Aynen bunu onlara da diyorum. İnternette var; açın Stalin'in sizin gibileri neye benzetip ispatladığını görün diyorum ama cahile laf para etmez. Bir anda Atatürk düşmanı, Osmanlı kesildiler. Atatürk'ün annesi, babası Türk.
Bana anası, babası Türk olan bir Osmanlı padişahı gösterin diyorum; sadece çıldırıyorlar.
Ben de, sizin gibi demokrasi ve özgürlük aşığı bir bayanla tanışmaktan memnun oldum.
Esenlikler diliyorum; hoşça kalın.