- 361 Okunma
- 0 Yorum
- 1 Beğeni
Dertleşme - 6
Hep bir eksiklik hissi var yüreğimin orta yerinde. Hep bir eksiklik hissi...
Diğer bütün hisler onun etrafına dağılmış ve hatta ona tutunmuş sanki. Hangi duyguya dönsem bir dalı, "eksiklik hissi"ne dolanmış. Belki de bu yüzden mutluluk tam anlamıyla ziyaret edemiyor beni. Ya da belki de bu yüzden hüzün, her daim eşiğinde bekliyor yürek kapımın.
Bende hep senin kapındaydım, eksiklik hissimle... Tamamlanmaya çalışıyorum, çalıştıkça daha da eksiliyorum!
Kapında beklemek ne demek bilir misin? Beklemek ne demek ya da, onu bilir misin?
İki ters bir düz başladım örgüye. Büyüdüm biraz, boyum uzadı, ayaklarım değmiyordu yere gerçi divana oturduğumda ama olsun. Baktım, annelerin elinde şiş ve ip. Hem konuşuyorlar hem örüyorlar şıkır şıkır. Arada bir lafı bölüp "şuna bir bakar mısın abla, bir terslik var sanki!" diye soruyorlar anneme. Annem güzel örgü örüyor çünkü, çoğu ondan öğrenmiş örgüyü. İzliyorum ben de, kolay birşey olmalı hem konuşup hem örüyorlar ya. "Ben de öreceğim" diye tutturuyorum. Annem biliyor çocukça hevesimi oralı olmuyor. Babaanne (Bizde babaanne/dede filan yok, mahalleden bir büyüğe babaanne diyoruz) "ver bir şiş ip, ben öğretirim." diyor. Kuruyor örneği, iki ters bir düz. İlk örgüm, iki ters bir düz!
Biliyor musun babaanne, hep iki ters bir düzde kaldım ben. Hep iki ileri bir geri. Çoğu işim yarım kaldı. Herşey geldi geçti yaşandı bitti, bir tek eksiklik hissi yüreğimin orta yerinde öylece kaldı. Hiç terk etmedi beni.
Çocuktum gün batımını severdim. Gün batımlarında babalar evde olur, sofralar kurulur, evlerde tatlı bir telaş olurdu.
Hep sevdim sofraları. Sofalarda/sofralar. Kalabalık aileler, telaşlı anneler, oynayan çocuklar, yorgun babalar.
Babaanne/dede yok... Bizde yok...
Bir nineye nazlanma, yok. Bir dedeye sığınma, yok... Belki de bu yüzden otoriter annem. Üstü yok çünkü. O hep tek...
Bilir misin benim hiç bebeğim olmadı. Çokça oyuncağımız oldu kardeşlerime ortak kullandığımız, ancak hiç bebeğim olmadı. Bebeğimi bir öğle uykusuna yatıramadım ama her öğlen sonu uyutuldum. Ayağımda sallayamadım plastik bir bebeği. Oysa nasıl şefkatlidir beş yaşında bir kız çocuğunun ninni söylerken sesi.
İçimde yıllar geçtikçe biriken kadınlar sürekli bir sohbet halinde son günlerde. Çocukluğum, gençliğim, ilerleyen yaşlarım... Kimi sızlanıyor, kimi içimi sızlatıyor.
Ve ben hep anlatıyorum. Ben hep, yalnızca sana anlatıyorum. İçim dışım sende. Beni bir tek sen dinliyorsun zaten sabırla ve samimiyetle.
Yaşlandıkça sanırım çenem daha bir düşük olacak. Sanırım anlatacak daha çok şey biriktireceğim. Bilirsin ya kelimelerimi de biriktirmeyi severim.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.