- 229 Okunma
- 1 Yorum
- 1 Beğeni
TIRNAKLARIMLA KAZIYARAK
Anılarımdan bir tanesinde babam askerdeyken dünyaya geldğimi, mektupla fotoğrafımı göndermelerini istediğini, köyde fotoğraf çeken olmadığı için şehire gidilerek benden beş yaş büyük halamın kucağında çekilen fotoğrafımın babama gönderildiğini yazmış ve fotoğrafımla bitlikte paylaşmıştım.
Ondan sonraki ikinci fotoğrafım da aşağıda görmüş olduğunuz ilkokul üçüncü sınıf fotoğrafım. Hani şu hazırol duruşundaki, kafası öne eğik, ayaklarında terlikler olan (benim) işte.
Arkadaşlarımdan daha kısa oluşumu okula bir yaş erken gönderilmiş olmama,
o şekilde duruşumum aşırı baskıcı, sevmeyi ve sevilmeyi bilmediği için sevgisini gösteremeyen babama, ayaklarımdaki terliklerimin ise çok yoksul oluşumuzdan kaynaklandığını yıllar sonra anlıyorrum, bu fotoğrafa her baktığımda da gözlerim doluyor.
Bir oda ve derme çatma mutfağı, duvarları kerpiç, damı da topraktan olan bir evde geçti benim çocukluğum.
Orta okula başladığımda bir kol saatim bile yoktu da anacığım kulaklarındaki gelinlik küpelerini satıp saat aldı. Tek, arkadaşlarımın yanında kendimi kötü hissetmiyeyim, okula geç kalmıyayım...
Demem o ki ;
Ben, bu günlere hiç de kolay gelmedim.
Hani bir lâf vardır ya "dişimle,tırnağımla kazıdım hayatı" diye, tam da benim gibiler için söylenmiş bir sözdür o.
Bu yüzden kendimi çok seviyor, kadınlığımla, insanlığımla, başarılarımla onur duyuyorum.
Hayatta çok acılar yaşadım, çok çileler çektim de yine de yıkılmadım. Umudumu asla kaybetmedim.
Anacığım çok çalışkan birisiydi. Gecesini gündüzüne katardı, tek derdi; arkadaşlarımızın yanında kendimizi kötü hissetmeyelim, daha iyi imkanlar sunabileyim, ben cahil kaldım evlatlarım kalmasın, kendi hayatlarını kurtarsınlar...
O yüzden babaanneciğim büyüttü beni. Gerçek adım da onun adı aslında. Babaanneciğimi çok severdim de, ismimin arapça olduğunu öğrendiğimden, toplum olarak araplaşmaya başladığımızı farkettiğimden beri ismimi sevemedim. İnsanlığın en çok sevgiye, umuda ihtiyacı olduğundan dolayı da bu ismi aldım.
Beni gerçekte tanıyan arkadaşlarım da yeni ismimi çok sevdiler, tam da bana uygun olduğunu düşündüler, benimsediler.
Hàlâ eski ismimi kullananlar olsa da, artık çok azınlıktalar.
Bu kadar engelleri aşıp da hâlâ ayakta durabilen, tüm tecrübelerimi en içten samimiyetimle herkesle paylaşmaya çalışan birisi olarak, kendi adıma değil de ülkem adına çok üzüldüğüm olaylarla karşı karşıya kalıyorum. Bu da beni derin düşüncelere sevkediyor.
Nedenleri ise;
Örgütlü cehalete karşı tek başımıza birşey yapamayacağımız kesinken, birbirimize muhtaç olduğumuz gün gibi ortadayken, en iyi okulları bitiren ve aydın olarak gördüğümüz kişilerin bile kendisiyle ayn safta olanlarla takıştığına şahit olmamdır.
Gün, onunla, bununla, şununla takışma günü değil, sımsıkı kenetlenerek tek yürek olma ve mücadele etme günüdür.
YORUMLAR
Ne güzel ifade etmişsiniz, kaleminize sağlık...
"Örgütlü cehalete karşı tek başımıza birşey yapamayacağımız kesinken, birbirimize muhtaç olduğumuz gün gibi ortadayken, en iyi okulları bitiren ve aydın olarak gördüğümüz kişilerin bile kendisiyle ayn safta olanlarla takıştığına şahit olmamdır.
Gün, onunla, bununla, şununla takışma günü değil, sımsıkı kenetlenerek tek yürek olma ve mücadele etme günüdür. "
Ne yazık ki aynı safta yer aldığımızı düşündüğümüz insanlar hep karşımıza dikiliyor...Hedef aynıysa, birlik olma zamanıysa neyi paylaşamıyoruz?