- 790 Okunma
- 6 Yorum
- 0 Beğeni
ÖYLESİNE BİR GÜN
Yağmurlu bir gün İstanbul da..
Böyle zamanlarda, korunmasızlığını seviyorum istanbulun. Küçük bir sel.. alt üst etmeye yetiyor istanbulu. Alt üst olabilen her şeye ve herkese saygı duyuyorum, nedensiz.
Trenin gelmesine birkaç saniye kaldı.. koşarsam eğer , bu bulunduğum mesafeden yetişme ihtimalim hala var. Sokakta koşmaktan utanmıyorum. Koşarken üzerime çamurlu suları sıçrıyor sokağın. Üstümün başımın çamura batmasını özlüyorum yazları. Ama biliyorum benim hiç yaşamadığım ve belki de asla yaşamayacağım caddelerinde bu şehrin, çamurlu sokakları o çamurlu sokaklarda büyüyen her daim hasta çocukları var..
Jeton gişesine geldiğimde , tren daha yeni giriyor istasyona. Otomatik kapıları olan trenlere yabancıyım. Alışamıyorum teknolojinin kıçımızın dibine kadar gelmesine. Hep bir adım geride olsun istiyorum.
Islanmış saçlarımdan damlayan sularla boş bir koltuğa yığılıyorum. Büyük ve her daim ağzına kadar dolu olan çantamdan günlük gazetemi çıkarıyorum. Bir yazı dizisi başlayacaktı. Onu arıyorum sayfalarda. Ararken başka başka haberler takılıyor gözüme. Eğer yanımda kitap ya da gazete yoksa trene binen insanların poşetlerindeki yazıları okurum ben. Bir sürü gereksiz mağaza bilgisi yüklü belleğimde.
Gittiğim yer Bakırköy. Neden sevemiyorum bakırköyü acaba? Bir türlü içime sindiremediğim semtlerinden istanbulun. Bakırköye gidiyor olmak içimi bunaltıyor. Her an bir durakta trenden inme ihtimalim oluyor Bakırköy yolculularımda.
Tren yeşilyurta girdiğinde otomatik kapılarını açıyor. Buradan , her daim az kişi biner trene. Çünkü genelde arabalarla seyahat eder burada yaşayanlar. Küçük küçük bir sürü velet doluşuyor trene. Herkes tedirginleşiyor. Küçük çocuklardan korkmak yakışmıyor bizlere, ama korkuyoruz. Baksana yahu bunlar çok küçük. Küçük çocuklara bakıyorum bir müddet.. evet tanıyorum ben bunları. Beni fark ediyorlar ve koşarak yanıma gelmeye başlıyor velet sürüsü.
- …… ablaaaaaaaaa
gülümsüyorum. Çünkü tanımayan velet yok , beni bu şehirde! Bahar.. evet evet baharda onların arasında. Biri kucağıma zıplıyor. Biri saçlarımı okşamaya başlıyor. Erkekler biraz uzak dursalar da her biri gülümsüyor. Ellerinde poşetler.. poşetlerde selpaklar. Bu yağmurlu İstanbul gününde, dünyayı kurulayacak kadar çok selpak..
huzurlu..
güzel bir gün bugün..
tren Bakırköy tren istasyonuna girdiğinde etrafımda çocuklardan oluşan bir hare içinde iniyorum trenden. Beni garipseyen.. hor gören bakışlar.. alışığım her birine. Ben de onları hor görüyorum.. eşitiz yani.
Merdivenlerden bir sürü çocukla el ele çıkmak zor ve yorucu gelebilir aslında.. ama biz neşeli bir grubuz.
Meydana vardığımızda.. sarılmalar.. öpüşmeler.. bende götür ablalar uçuşuyor etrafta. Sonra zıt yönlere hareket etmeye başlıyoruz.
Taksim dolmuşunu beklerken.. yalnızlaşıyorum.. üşüyorum.. ve trendeki sıcaklığımı arıyorum.
Bir ton makyajlı yüzüme bakan bir sürü insan.. evet yalnızım!
Hor görme yalnızlığımı.. dedim ya bu benim medeni halim..
…
18 ocak 2007
YORUMLAR
Alışılmışın dışında , madalyonun öbür yüzünde olanları görebilen bir duyarlılık .Normal hayatın akışı içersinde , insanlığın insanlara arkasını döndüğünde o insanlardaki düşüşü görebilmek . İnsanlığımızın kirli yüzünü görebilmek gerektiğini hissettirebilen bir yazı . Ve o hayatın içindeki güzellikleri keşfedebilmek
Kaleminiz daim olsun .