- 721 Okunma
- 1 Yorum
- 1 Beğeni
COŞKUN KARAKAYA
Coşkun KARAKAYA tam 44 yıl önce bugün henüz ömrünün baharında Hakka yürümüştü. Ne makaleler yazıldı ardından, ne şiirler yazıldı adına. Tıpkı kendinden önce gidenler gibi unutuldu vefasızlık gayyasında.
Diyarbakır doğumluydu Karakaya. Resme olan tutkusu lise tahsilinden sonra onu Ankara’ya götürdü. 1967 yılında Gazi Eğitim Enstitüsü Resim Bölümü’ne girdi ve 1970 yılında mezun olarak aynı yıl memleketine öğretmen olarak atandı.
Bir yıl sonra ise Uşak’ın Eşme ilçesine tayini çıktı. Eşme Lisesi’nde öğretmenliğe devam ederken bir yandan da TÖRE, BOZKURT, HİSAR, TÜRK, EDEBİYATI ve DEVLET gibi milliyetçi dergilere desen ve karikatür çizmeye başladı. Eserlerinin çoğunda “Karakurum” yahut “Tuğ” imzasını kullanıyordu. 1974 yılında Türk Edebiyatı dergisinin açtığı desen yarışmasında birincilik ödülünü kazandı.
1975 yılında mezunu olduğu Gazi Eğitim Enstitüsü Resim bölümüne müdür yardımcısı olarak atandı. Bu görevi sırasında fotoğrafçılığa da başlayan Karakaya, yaptığı çekimlerden geniş bir arşiv kurdu. Çektiği fotoğraflar zaman içerisinde Töre dergisi ve Hergün gazetesinde kullanıldı.
Türkiye’yi kan gölüne çevirmeye ahdetmiş kızıl komünistler Ankara Sümer sokakta Karakaya’yı kurşun yağmuruna tuttular. İroniye bakın ki Karakaya’ya saldıran teröristler TÖB-DER yani Tüm Öğretmenler Birleşme ve Dayanışma Derneği’nin binasından çıkıp gelmişlerdi.
Oysa Coşkun KARAKAYA eğitime adamıştı kendini. Eline silah almamıştı. Onun silahı kalemi, fırçasıydı. Başarılı bir öğretmen, aynı zamanda çok yetenekli bir ressam, karikatürist ve fotoğrafçı idi. Neyse ki Karakaya bu saldırıdan ucuz kurtuldu, sadece bacağından yaralanmıştı.
O günlerde CHP hükümeti kızıl militanların alamadığı canları, tabiri caizse militanların “kurtarılmış bölge” ilan ettiği yerlere sürgün ederek adeta ölüme gönderiyordu.
Karakaya için de aynı çark işledi ve kızıl komünistlerin hakim olduğu Ankara Dikmen’de bir okula sürgün edildi. Elbette başına geleceklerin farkındaydı. Zor bir karar alarak öğretmenliği bıraktı ve serbest çalışmaya başladı. TÖRE-DEVLET dergilerinin neredeyse tamamının kapak çizimlerini o yapmıştı.
O dönemde Türk milliyetçilerinin başucu kitabı olan, Başbuğ Türkeş’in kaleme aldığı ve Kervan Yayınları tarafından basılan DOKUZ IŞIK VE TÜRKİYE kitabının kapağını da o çizmişti.
Hemen her ülkücünün kitaplığında mutlaka bulunması gereken Abdürrahim KARAKOÇ’un VUR EMRİ kitabının kapağı ise onun en müthiş çalışmalarından biriydi. Bu kapak kompozisyonunda yer alan tabancanın kabzasındaki besmeleyi ise bizzat Abdurrahim KARAKOÇ çizmişti.
Her sanatçı gibi Karakaya’da fazlasıyla hassastı.
Kızıl kurşunlar onu teslim alamadı ama yüreği yaşadıklarını daha fazla kaldıramadı. Ailesiyle evinde otururken kalp krizi geçirerek Hakka yürüdüğünde henüz 28 yaşındaydı.
Büyük sanatçı ve dava adamını vefatının seneyi devriyesinde rahmetle anıyorum. Aziz ruhu şad olsun.