- 213 Okunma
- 0 Yorum
- 1 Beğeni
Puştluk Makamı
Kimdi bizi lanetleyip, bombalarını yağdıran?
Kimdi bizi unutup varlığımızı hiçe pazarlayan?
Ölümü hiç bilmedik ve anlamadık ki!
Ölümün kimi ne zaman nerede nasıl bulacağı belli olmuyor. Kanamalı bir hastayı hastaneye yetiştirirken kaza yapan ambulansta veya muhteşem bir düğün dönüşü gelin arabasını biçen kamyonun altında.
Sokakta yürürken kaldırıma çıkan araba! Uyurken yakalayan deprem, sel, yangın… Gece işten eve yorgun dönerken bir psikopatın bıçak ucunda ya da bir köşe başının tenhalığında serseri bir kurşun…
Bir tren garında, otobüs durağında, kafeteryada, bir rögar kapağında… Burası boy vermiyor derinliğinden bana bir şey olmaz yüksekliğinde.
Maç sırasında çıkan bir tartışmada, çatıdan düşen bir kiremitten veya bir karakol baskınında… Patlayan bir el bombasında… Atılan / sıkılan hain bir kurşunda!
Dünya kana bulanmakta ve her gün kendi kanıyla boğulmakta. Oysa kocaman ve derin yaşamak vardı. Sahi nasıl yaşanır bunca puştluk makamında?
Tarihin tozlu raflarından tozu üstünde geliyor ve okurken nasıl da acıtıyor. Savaş sadece acı öyküler bırakmıyor ardında.
Dil susuyor şimdi hikâye/si konuşuyor duymuyor musunuz Cemal’i, Mustafa’yı Adnan’ı?
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.