- 308 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
YÜZSELERDE BENİM DERİMİ, SOYSALAR BÜTÜN BEDENİMİ, BEN YILMAM YİNE GİDERİM
YÜZSELERDE BENİM DERİMİ, SOYSALAR BÜTÜN BEDENİMİ, BEN YILMAM YİNE GİDERİM
Kaldır özünden hicabı bak gör neler var. Eğer hakikat perdesini, hakikat gözünden açmazsan, hele birde hakikat memesinden içmezsen sütü, madde ve manada doyamazsın ki, zikirden ari değilsen, boyun büküp el bağlamışsan, fikir edip hakka doğru yelken açmamışsan her varlığı devreden çıkarıp arkaya atmamışsan hakka yolculuk olmaz ki, üst akla erişilmez ki. Üst akla erişemezsen mana alemine geçilmez ki.
Her eşya olmuştur evrat diyen şair ne demek istemiş bilmiyorum ama her bakışına isabet eden her şeyde ona göremezsen bu iş biraz zor demektir. Kemale erenlerin makamı insanı alır götürür de kendinden geçirir. Onlar ateşten ata binerler. Yârin ilinde inerler. İki cihan arasında seyran eder dolanır dururlar. Gönülleri yoklayıp ihtiyaçlarını tamam ederler. Alayı illiyinden gelip alayı süfliyinde görev görürler. Gidiş gelişlerde yol çok çetindir, dikenlidir. Her türlü çileyle kaplı bu yolda ancak ve ancak merhamet vardır. Bu yolun yolcusu engellerini aşıp menzile ulaşmalıdır. Ulaşılmayacak yola çıkılmamalı, eğer çıkmış ise de azmetmeli ve mutlaka ulaşmalıdır.
Gıdası sevgidir. Sevgi nasıl ki büyür büyür aşka dönüşürse yolcuda onu öyle büyütüp aşka dönüştürmelidir. Aşk yolculuğu, güllük gülistanlık değildir. Herkesin her söylediği ve her yaptığı ile geçtiği bir yol da değildir.
Aşkın etkisine girenler öyle bir an olur ki alem değiştirirler sanki. Dillerinden ve gönüllerinden dökülen sözleri aklın sınırları içinde kavranamaz. Zira bu yükün ağırlığıyla can veren, kanı dökülenler vardır. Nasıl ki enel hak dedi Mansur derisi yüzüldü. Mansur ben aletim dediyse de kendini kurtaramadı. Yunusta aynı şeyi söylemiş ama şiirimsi söylediği için ‘’Beni bende deme bende değilem bir ben vardır bende benden içeri.’’ Nesimi’de aynı şeyi söylemesine rağmen derisi yüzülmüştür. Türlü zulme, sıkıntıya uğramış, derisi yüzülerek idam edilmiştir. Şair ne demiş
“Yüzseler de benim derimi,
Soysalar bütün bedenimi,
Ben yılmam, yine giderim;’’
Bu yol, geçmişte tehlikelerle doluydu. Günümüzde de aynı olan bu durum gelecekte de değişmeyecek. Çünkü bu yolun özelliği budur. Bu yolda çok başlar alınmıştır. Ama hiçbirisi yoldan dönmemiştir. Hergelen ondan gelmiştir deyip üzerine üzerine gitmişlerdir. Menziline ulaşan canlar korkusuz olur. Her gelene “Başım gözüm üstüne!” derler. Mecnun ne yaptı hepimizce bilinen bir örnektir.
Mecnun’u akıllara kazıyan deliliği değil, Leyla’ya olan sevdasıdır. İçinde leylanın sevgisini öyle büyütmüş ki orada hak zuhur etmiş. İşte
Mecnun hem bu yola hem de yoldaki ateş ve dikenlere sevdalıdır. Çünkü o, bu âleme ve âlemdeki işaretlere sıradan bir bakışla değil, üst bir idrak ile üst akıl ile bakmaktadır. Gözünün, gönlünün değdiği her yerde ayrı bir dil, ayrı bir anlatım görmektedir. Onun gördükleri bizlere perdeli, ona ise ayan beyandır. Bunun müsebbibi ise leylaya olan sevgisidir sevgi sayesinde bütün canlılar ve nesnelerle aynı dili konuşacak bir makama yükselmiştir.
Dostum olmuş dağlar, taşlar;
Başıma üşüşür kuşlar.
Akıyor özümden yaşlar,
Leylanın aşkı ile her varlığın yükünü sırtından atmış, onların yükünden kurtulmuş, kendini kapatıp aşkın kapılarını açmıştır. Artık mecnun kendisi değil büründüğü örtü ile asıl gerçeği örtüp gezmiş. Bizim büyüklerimiz ne derlerdi ‘’Ver beni, Al beni’’ Sen seni vermedikçe karşıdakini alamazsın. Zira onun pahası senden daha fazla. Her şeyin bir bedeli vardır, o bedeli ödemezsen alamazsın. Allah’ın sevgi nuru derya sense katre, o zerreyi deryaya dahil edersen onun gücüyle güçlenirsin. Akıl bu yolda yürümez. “Kör duyular” şeklinde nitelendirebileceğimiz ve bize sınırlı, sayılı veriler sağlayan duyuların iplerinden sıyrılır. Zira bu duyuları idare ve kontrol eden akıldır.
Aklına ve nefsine ait bütün kayıtları sıyırıp atan can, saf ve katıksız iç duyulara ulaşır. Ulaştığı noktada gördükleri karşısında tek söz söyleyemez ve bir dilsize dönüşür. Olması gereken, doğru olan da budur. Ferhat şirin, mecnun leyla, aslı kerem mevzuları ile Yusuf Züleyha hep bu baptan yaşanmışlıklardır. Bu makamda dil susar hal yaşar. dili konuşursa zaten hal yok anlamına gelir.
“Tacı tahtı bedbaht eyler
Yâr ile içilen meyler.
Ne duyduysa hepsini söyler.
Aklın ayak bağlarıyla baktığımızda bu sözlerin manasını anlayabilmek mümkün değildir. Zira bizler bu âlemde hiçbir şeyi gerçek karşılığı ile görmüyoruz. Hepsinin önünde bir engel, bir perde vardır. Kişinin yapması gereken en doğru şey susmasıdır. Bunu başaramazsa gönül terazisi mana deniziyle dolmaz.
Ne zaman ki mana denizi gönül terazisine dolar ve aşk yolcusu kendinden kurtulursa her şey yoluna girmiştir söyledikleri kendinin değildir. Musluk ben suyum diyemezse, kişide söz benim diyemez. Doğrudan doğruya “Ben” demezler. Onların Mecnun olarak da Mansur olarak da anlattıkları, aslında kendileridir. Tek olan hakikati anlatmak asıl gayeleri olduğu için, kimin anlattığının bir önemi yoktur.
Böylelikle hem cephe oluşmasının önünü kesmiş hem de nefsilikten arınmış olurlar. Çünkü her mahrem, her cana bildirilmez. Mahreme sırdaş olabilmek için Mecnun olmak gerekir. Aklın devre dışı bırakılması şartı aranır. Zira akıl, mana ile teması engellemektedir. Bu nedenle kişi, bilinçli olarak aklını perdeleme yolunu seçer. Bu perde ki, hakikatin perdelerini aralar.
Perdeyi aralayıp doğruyu görebilmek için gerekli olan hususlar ise zikir, ibadet, fikir ve Hakk’a yolculuktur. Şartları yerine getirdiğimizde bu âleme yönelik aklı devreden çıkarmış ve asıl âlemle temasımızı sağlayacak olan üst akla erişmiş oluruz. Büyüklerimiz ne demiş: Ben kendimi anlatamam belki kıyamette anlarlar.
“Ne cinnette ne cennette,
Beni anlarlar elbette.
Olsun, belki kıyamette
===========================AR===========================
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.